Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

IŞİD Üzerine Spekülatif Düşünceler

25 Ağustos 2014 Pazartesi

“Ben paranoyak olabilirim ama bu birilerinin beni izlemediği anlamına gelmez.” Bu sözü, gazeteci James Foley’in, kamera önünde, vahşice, İngiliz aksanlı bir yaratık tarafından boğazı kesilerek öldürülmesinin ardından, geçen hafta, çarşamba günü, Obama’nın, Dışişleri Bakanı Kerry’nin, perşembe günü Savunma Bakanı Hagel ve ABD ordusunun başı General Dempsey’in konuşmaları, Bush dönemi “neo-con” yazarların en şahinlerinden Krauthammer’in, etkili muhafazakâr yazar Noonan’ın, sırasıyla Washington Post ve Wall Street Journal gazetelerindeki yorumları üzerinde düşünürken anımsadım.
Bana, ABD, Ortadoğu’da IŞİD sayesinde kendine, inisiyatifi yeniden ele almasına olanak sağlayacak bir işlev yaratmaya başladı gibi geliyor. Dedim ya, “ben paranoyak olabilirim ama”...

‘Obama bombalıyor, kimse protesto etmiyor’
Obama ve Kerry çok sert bir dil kullandılar, “geniş çaplı”, “açık uçlu” bir savaştan söz ettiler. Obama, IŞİD’i “kansere” benzetti. Ertesi gün Savunma Bakanı Hagel, General Dempsey’in kimliğinde Pentagon’u yanına alarak yaptığı basın toplantısında, IŞİD’in “ABD’nin bölgedeki tüm çıkarlarına yönelik bir tehdit oluşturduğunu” anlattı; El Kaide ile karşılaştıran bir soru üzerine, Hagel “Basit bir terörist grup olmanın ötesinde... Bugüne kadar gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor... Bugüne kadar gördüğümüz en tehlikeli yapı... Her şeye hazır olmalıyız... IŞİD’in Suriye örgütü halledilmeden başarılamaz... Ama ABD’nin müdahalesiyle değil” gibi ifadeler kullandı. General Dempsey de, “Suriye’deki IŞİD bombalanmadan başarılamaz... Bu sorun yalnızca bombalarla çözülemez” dedi.
Noonan “Yeni bir terörist tehlike” başlıklı yazısında, “Obama’nın Irak’ı bombalamasını kimse protesto etmiyorsa bunun iyi bir nedeni var” diyordu. Noonan’a göre “karşımızda kendi önemini abartan, amatörlerden öte bir şey var”... “Bunlar El Kaide’den çok daha acımasızlar; yaklaşık 50.000 kilometrekarelik bir alanı kontrol ediyorlar”... “IŞİD elektrik, petrol satışından günde 2 milyon dolar gelir yaratıyor”... “Bunlar yalnızca ABD ve Batı’dan nefret ettiklerinden değil, kendi Arap devletlerini, bir halifelik kurmak için savaşıyorlar”... Noonan, “Amerika için savaş yılgını diyorlardı, daha çok savaş yorgunu olduğunu düşünüyorum” diyor ve ekliyor: “Şimdi, aylarca süren çarpıcı şiddet örnekleri, kaba propaganda ve Foley’in kafasının kesilmesinden sonra, IŞİD’in doğası, niyetleri ve yarattığı tehdit artık iyice anlaşılmıştır.” Noonan’a göre “IŞİD’i ne yapacağız” ve “Irak’a geri dönmek istiyor muyuz?” iki farklı soru oluşturur.
Bugüne kadar Obama için iyi bir şey yazmayan, sürekli aşağılayıcı yorumlarını okuduğumuz Krauthammer’in, bu kez Obama’yı destekleyen, haklı bulan, “biraz geç de olsa doğrusunu yapıyor” saptamalarını buraya kadar aktardıklarıma ekleyince, ABD’de dış politika çevrelerinde bölgeye ilişkin bir “büyük strateji” üzerinde nihayet bir mutabakat oluştuğunu düşünmeye başlıyorum.

‘Vazgeçilmez ülke’; ‘Uzaktan dengeleme’
“Uzaktan dengeleme”, İngiliz emperyalizminin Avrupa devletlerine yönelik, “çatışmalara doğrudan katılmadan, kâh birini, kâh diğerini destekleyerek, en az maliyetle en üstte kalma” politikasına ilişkin bir kavram. “Vazgeçilmez ülke” ise ABD’nin Kosova savaşı sırasında geliştirdiği bir kavram; “belki biz bütün sorunları tek başımıza çözemeyiz ama, biz olmadan da hiçbir sorun çözülemez” anlamına geliyor.
ABD, şimdi, IŞİD sayesinde, Ortadoğu’da bu iki kavramın örtüştüğü bir ortama kavuştu. IŞİD, bir ABD icadıdır demiyorum ama, ABD’nin bölge ordusu CENTCOM’un karargâhına ev sahipliği yapan miniskül devlet Katar’ın, ABD korumasıyla ayakta kalan Suudi Krallığı’nın, IŞİD’in ana finansörleri olarak bilinmesi, İncirlik gibi çok önemli askeri üsleri barındıran, NATO üyesi, ekonomisi dış kaynağa bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin, Avrupa’dan gelip IŞİD’e giden militanlara geçiş olanağı (ve daha kim bilir neler) sağlamış olması beni düşündürüyor.
Şimdi IŞİD’e yukarıda değindiğim iki jeopolitik kavram bağlamında bakalım: Birincisi, artık bölgede, hem Şii hem Sünni devletlere yönelik bir tehdit var. Bu tehdidi hiçbir devlet, bölgedeki dengeleri daha da sarsmadan kendi konumunu daha da kırılganlaştırmadan kendi başına göğüsleyecek durumda değil. Buna karşılık ABD, dengeleyici, askeri kaynak ve kapasite sunucu olarak devreye girince, tüm ülkelerle, ikili ya da gruplar halinde ittifaklar oluşturarak IŞİD’i geri püskürtecek, sınırlayacak olanaklar sunabiliyor.
ABD’nin katkısı ile şiddetlenen, sonra denetimden çıkan Şii-Sünni çatışmasını ortadan kaldırmadan yönetmek olanağı da doğuyor. Birçok yorumcunun geçen hafta vurguladığı gibi, ABD’nin IŞİD’e karşı, İran ve Esad rejimi ile birlikte davranma gereksinimi doğuyor (Kaplan, Stradfor, 21/08; Schwartz & Niisenbaum, Wall Street Journal, 21/08; Jones, Financial Times 21/08), Rusya ile işbirliği olasılığı (dolayısıyla Ukrayna’da uzlaşmayı hızlandırma) (Valenta&Valenta, National Interest 22/08) elde ediyor.
Bölgede, IŞİD’e karşı, ABD hava desteğiyle şimdilik en etkin savaş gücü olarak yükselen Kürt savaşçıları, hem stratejik ve jeopolitik avantajlar elde ediyor, hem de ABD ile aralarında yeni bağlar, bağımlılık-sadakat ilişkileri oluşmaya başlıyor. Bu gelişmeler ABD’ye Suriye, Türkiye, İran karşısında yeni olanaklar getiriyor.
IŞİD sayesinde oluşan iki olanak daha var. Birincisi: ABD’de ve Avrupa ülkelerinde Müslüman toplulukların liderlikleri, bu konumları sayesinde, ev sahibi ülkelerde siyasi ekonomik ayrıcalıklar elde ederler. IŞİD’in genç kuşak üzerindeki etkisi bu ayrıcalıkları tehdit ediyor. Bu liderler bu tehdide “Harici” suçlamasıyla cevap vererek düzenle daha sıkı işbirliği yapmaya, devletin ideolojik aygıtları gibi çalışmaya elverişli bir tutumu benimsemeye başlıyorlar. IŞİD tehlikesi, ABD ve Batı’ya işbirlikçi “ılımlı” İslam üzerinde daha yakın bir denetim olanağı getiriyor. Bu sırada, IŞİD savaşçılarının önemli bir kısmının ABD, İngiliz, Fransız, Alman vatandaşı olduğu iddiası, devletlerin iç güvenlik önlemlerini, Müslüman topluluklar üzerindeki denetimlerini güçlendirmelerini meşrulaştırıyor.
Nihayet IŞİD’le savaş, savaşanlara yardım söylemi, silah sanayii kuvvetli Avrupa ülkelerini hemen “yardıma meraklı” konuma getirerek ABD’nin arkasına diziyor. Ben paranoyak olabilirim ama bu IŞİD çok yararlı bir şeye benziyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin sefaleti 16 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları