Yazgülü Aldoğan

Asıl içeridekileri tutmaya bak

27 Eylül 2018 Perşembe

Birileri Erdoğan’ı yine kandırıyor. Ülkenin güllük gülistan olduğu halde münafıklar yüzünden kötü gösterildiğini anlatıyor, herhalde. Yoksa yurtdışındaki bilim insanlarımızı ülkeye döndürme projesinin bir hayal olduğunu bilirdi! İmkânı olan dışarı gidiyor. Gençlerin çoğu eğitimine bir yabancı ülkede devam etmek istiyor. Parası olan ucuz bir Avrupa ülkesinde konut ediniyor ki AB vatandaşı olabilsin. Hem siz Türkiye’de akademik ortamın eğitim, araştırma yapılabilecek bir düzeyde olduğunu mu düşünüyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı? Bütün rektörleri siz atadınız, öğretim üyelerinin seçtiklerini değil, size biat edecekleri. Onlar da eşini, çocuğunu, yakınını dekan, müdür yaptı, akademi aile çiftliğine döndü. Bir barış bildirisine imza attılar diye altı bin bilim insanını üniversiteden attınız, özlük haklarını gasp edip işsiz bıraktınız, aç kalsınlar diye çalışmalarını yasakladınız, pasaportlarını iptal edip yurtdışına gitmelerini engellediniz. Üniversitede kalanlar ise korkudan ağızlarını açamıyor. Siz bilimin ancak özgür bir ortamda yapılabileceğine inanmıyorsunuz ki akademide, ne bilimsel, ne maddi özgürlük var. Ülkenin yurtdışında değeri bilinen, akademik çevrelerde tanınırlığı olan üniversitelerine düşmansınız. ODTÜ’nün içinden yol geçirmeyi marifet sayan bir belediye başkanı çıktı. Yüz akı Cerrahpaşa ve Çapa Tıp fakültelerini bölüp parçalayıp isimlerini değiştirdiniz, yapılan anlaşmalar boşa gitti, diplomalarının havası kaçtı. En yüksek puanla girilen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini sudan nedenlerle gözaltına alıp sınav döneminde aylarca cezaevinde yatırdınız. Sizin hayalleriniz başka, gerçek başka; Osmanlı dönemini canlandıran dizide oynuyor diye hayranı olduğunuz oyuncu, çocuğu orada doğup ABD vatandaşlığı kazansın diye hamile eşini Amerika’ya yolladı. Dışarıdakileri çağıracağınıza, içeridekileri yeniden değerlendirseniz, attıklarınızı üniversiteye davet etseniz, itibarlarını iade etseniz, öğrencileri özgür ve akademik bir ortamda yetiştirmeye doğru adımlar atsanız, zaten sorun kalmayacak; dışarıdakiler de koşa koşa gelecek, davete gerek kalmadan.

Af değil adalet istiyoruz!
MHP’nin günlerdir ağzında gevelediği AF tasarısı açıklandı: tam da tahmin ettiğimiz gibi, uyuşturucu kaçakçılarından dolandırıcılara, hırsızlara, sevdikleri kim varsa içeriyor. Gerekçe çok insani: cezaevleri çok doldu, kapasite yetmiyor, bir kısmını salıverelim! Yaza çize bir hal olmuştuk oysa, o yaz sıcağında, 7 kişilik koğuşta 25 kişi yatırıyorlar, sırayla uyunuyor. Kimisi yerde yatıyor. Nefes alamıyorlar. Bunun çözümü yeni cezaevleri, hapishaneler yapmak değildir, aklınıza eseni içeri tıkmamaktır, ülke yarı açık cezaevine dönmüş zaten. Bunun çözümü, tutuksuz yargılamadır. Kaçma şüphesi var diye hâkim önüne çıkarılan herkesin tutuklanmamasıdır. Af mı çıkaracaksınız? Önce ADALET’i sağlayın! Adalet işlesin, affa gerek kalmayacak zaten. Uyuşturucu kaçakçıları, dolandırıcılar, karısını öldürenler içerde kalacak; hakkını aramak için sokağa çıkıp protesto etmiş öğrenciler, (70 bin öğrenci var içerde, tüm tutukluların üçte biri!) çalışma koşullarını eleştiren işçiler, işi elinden alınmış KHK’liler, siyasetçiler, belediye başkanları, cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle yatırılanlar, kısacası hak hukuk peşinde koşarken sussun diye, dışardakilere gözdağı olsun diye tutuklananlar ve bir kandırmacayla darbe girişimine karıştırılmış askeri öğrenciler, erler salıverilsin, cezaevleri yarı yarıya boşalır! İşin özü bu: AF DEĞİL ADALET lazım bize. Önce tutuksuz yargılayın, sonra adaletli yargılayın. Uyuşturucu tacirleri de içerde kalsın bir zahmet, bir siyasi partiye yakışmıyor onları kurtarmaya çalışmak.

Hep karşımızdaydılar, yanımıza geldiler
90’lı yıllar. Üstelik de devrimci bir sendikanın düzenlediği Kadınlar Günü etkinliğinde konuşmacıyım. Erkekler bizi karşıladı, oturttu, sonra çekti gitti. “Kadınlar Günü mü, kadın hamamı mı, nereye gidiyorsunuz, daha karpuz kesecektik” diye bağırdım arkalarından. Bugün kırk erkeğin bir araya gelip kurduğu bir dernek düşünün, futbol takımı fan kulübü değil, toplumsal cinsiyet eşitliği için çalışacaklarmış, başkanları da kadın üstelik. Zaten bunu başaran ancak bir kadın olabilirdi, yıllardır TÜSİAD’da da böyle bir komisyonun başında olan kadın, Nur Ger. “YANINDAYIZ” derneği, bir yıllık bir çalışmanın ürünü. Hepsi alanının ünlü ve önemli isimlerinden oluşan kurucu üyeler, yönetim kurulu, tanıdık isimler ve erkekler! “Erkekler toplumsal cinsiyet eşitliğini önemsemeli, çünkü bu işin buraya gelmesinin müsebbibi biziz” diyor Murat Yetkin. Yanındayız Derneği, başta spor kulüpleri ve askerlik gibi erkek egemen kurumlardaki erkeklere yönelik çalışacak. Zaten kadın kısmı bizde, yıllardır kadınlar yırtınıyor toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadını hayatın içine sokabilmek için. Ama yanında erkekleri bulamıyor. Şimdi erkekler, bu eşitsizlikteki kendi eksiklerini, yanlışlarını, suçlarını bilerek, erkekleri değiştirmeye çalışacaklar. Çok önemli, çok özel, çok eğlenceli bir kuruluş! Yolları açık olsun.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları