Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Meclis, adalet ve demokrasi

02 Eylül 2018 Pazar

Tek Adam Rejimi, hoşlanmadığı muhalif eylem, söylem ve eleştirileri derhal “hainlik” ve “terör örgütüne üye olmadan yardım” ile suçlama eğiliminde.
“Barış Akademisyenleri”nden sonra “Cumartesi Anneleri” de bu eğilimden nasiplerini almaya başladılar.
Böylece ülkedeki haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik sorunları, gitgide içerdeki yazarlar, gazeteciler, politikacılar ve milletvekilleri ile birlikte dışardakiler tarafından da paylaşılmaya başlandı.
Zaten daha önce defalarca belirttiğim gibi, başka türlü olması da beklenmezdi; Hukuk Devleti yıkılıp haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik bir kez başlayınca sınırlarını çizmek olanağı yoktur!

***

Bugün içinde bulunduğumuz siyasal, hukuksal ve ekonomik krizler, Erdoğan/ AKP iktidarının 16 yıllık uygulamaları sonunda, ya kötü yönetimle güçlenmiş, ya da doğrudan bu yönetim yüzünden ortaya çıkmışlardır..
Bu 16 yıl boyunca Erdoğan, sürekli olarak Bürokrasi ve Adalet engellerinden şikâyet etmiş ve yine bizzat kendisi, Tek Adam Yönetimini güçlendiren 24 Haziran seçimlerinden sonra, artık bu engellerden kurtuldukları için, ülkede olup bitenlerin tek sorumlusunun “kendi şahsı” olduğunu belirtmiştir.

***

Türkiye’de Parlamenter Demokratik Rejim, Anayasa’ya ve yasalara aykırı uygulamalarla, OLAĞANÜSTÜ HAL, OHAL bağlamında çıkarılan KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER, KHK’larla, baskı altında, eşitsiz ve adaletsiz koşullarla yapılan halkoylamaları ve seçimlerle değiştirildi.
Rejimi korumakla yükümlü olan Anayasa Mahkemesi ve YSK gibi Yüksek Yargı Organları, Demokratik Rejim’in hem felsefesine, hem de icrasına, yani, hem ruhuna hem de lafzına aykırı olan bu uygulamaları ya görmezden geldi, ya da, daha kötüsü, bunlara alet oldu, onay verdi!

***

Atatürk, Nutuk’ta Parlamenter Demokrasi’nin temellerini güçlendiren 3 Mart 1924 tarihli yasaların çıkışını söyle anlatıyor:
“1 Mart günü, Büyük Millet Meclisi’nin beşinci çalışma yılı nedeniyle verdiğim nutukta şu üç noktaya özel olarak işaret ettim:
‘1. Millet, cumhuriyetin, şimdiki ve gelecekte bütün saldırılardan kesin olarak ve sonsuza kadar korunmuş olmasını istemektedir. Milletin isteği, cumhuriyetin sınanmış ve ispatlanmış olan bütün esaslara bir an evvel ve tamamen dayandırılması biçiminde ifade edilebilir.’
‘2. Milletin kamuoyunda saptanan, eğitim ve öğretimin birleştirilmesi ilkesinin hiç zaman yitirmeksizin uygulanması gerekliliğini gözlemliyoruz.’
‘3. ... İslam dinini, yüzyıllardan beri olageldiği üzere bir siyaset aracı olma konumundan kurtarmanın ve yüceltmenin zorunlu olduğu gerçeğini de gözlemliyoruz.’ ”
Daha sonra Meclis’teki müzakerelerin sonucunu da şöyle özetliyor:
“Görüşme ve tartışmalar beş saat kadar sürdü. Saat 6.45’te görüşmeler son bulduğu zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 429, 430 ve 431 sayılı yasaları çıkarmış bulunuyordu.

Bu yasalara göre ‘Türkiye Cumhuriyeti’nde, halkın işlerine ilişkin olan hükümlerin yasalaştırılması ve uygulanması Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun oluşturduğu hükümete ait’ ve ‘Şer’iye ve Evkaf Bakanlığı kaldırılmış’ oldu.
Türkiye içindeki bütün bilim ve öğretim
kurumları... bütün medreseler Eğitim Bakanlığı’na devredildi ve bağlandı.

Halife, makamından indirildi ve Hilafet makamı kaldırıldı ve makamından indirilmiş halife ve yıkılmış Osmanlı Saltanatı hanedanının bütün üyeleri, Türkiye Cumhuriyeti’nde oturmak hakkından süresiz olarak yasaklandı.” (Emre Kongar Seçkisiyle NUTUK, ss. 221-222)

***

Hiçbir demokratik ülkede ADALET ve DEMOKRASİ tek bir kişinin iki dudağı arasında olamaz.
Atatürk’ün de dediği gibi, “Türkiye Cumhuriyeti’nde, halkın işlerine ilişkin olan hükümlerin yasalaştırılması ve uygulanması Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun oluşturduğu hükümete aittir”.

ADALET, SADECE MÜLKÜN (DEVLETİN) DEĞİL, DEMOKRASİNİN DE TEMELİDİR:
DİREN DEMOKRATİK CUMHURİ- YET...
DİREN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları