Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri
<video:1057507>
21 Mart 1995’te bir anne, kızlarından birinin doğum günü kutlaması için ailesini evde bir araya getirme arzu ve heyecanıyla emek emek balık yapıyordu.
Oğlu telefon etti ve annesine, kız kardeşinin doğum gününü unutmadığını, o yüzden eve erken geleceği müjdesini verdi.
Bir mütevazı mutluluk resmi, o akşam kendi halinde bir ailenin sofrasında çizilmeyi bekliyordu.
O resim çizilemedi, mutluluk beklentisi önce korkunç bir kâbusa, sonra derin ve unutulmaz bir acıya yerini bıraktı.
Hasan Ocak, kız kardeşi Aysel’in doğum gününe gelemedi. Annesi Emine Ocak’ın pişirdiği yemekleri yiyemedi.
Ne o, annesini; ne de annesi onu bir daha göremedi.
Doğum günü sofrası için eve doğru yola koyulmaya hazırlanırken Hasan Ocak’ı gözaltına aldılar.
Sonra da gözden kaybettirdiler.
58 gün boyunca anne Emine Ocak başta olmak üzere bütün aile, Hasan’ın arkadaşları ve İnsan Hakları Derneği’nin ısrarla verdiği mücadele sonuca ulaştı. Ulaştı ama bu, acı, acımasız ve insanlık adına utancı beraberinde getiren bir sondu.
Hasan Ocak’ın işkencelere bulanarak katledilmiş bedeni, kimsesizler mezarlığındaydı. Aile bunu 15 Mayıs 1995’te öğrendikten sonra, kendilerini destekleyen “insanlık dostları”nın da kararlı yüklenmeleriyle gerçek, tüm kirli çıplaklığıyla ortaya çıktı: Gözaltına alındıktan 5 gün sonra Hasan Ocak’ın cansız bedeni Beykoz’da bir ormanlık alanda köylüler tarafından bulunmuştu. Jandarma gelmiş, durum savcılığa intikal etmiş, parmak izi, fotoğraf, kan örnekleri alınmıştı. Ama kimlik tespiti yapılmamıştı.
Bundan 50 küsur gün sonra ailesi Hasan’ı teşhis ettiğinde onun yüzünün (belli ki tanınmasın diye) parçalanmış halde olduğunu ve her tarafında işkence izleri bulunduğunu öğrendi.
Bilinen iki şey vardı: Hasan’ın en son görüldüğü yer, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi idi. Ölüm nedeni de boğularak öldürülme.
Faili mi?.. Hepimizce malûm olduğu üzere… Meçhul!..
Cumartesi Anneleri’nden ‘Cumartesi Torunları’na…
Hasan Ocak’ın annesi bu sonucu kabul etmedi! Şairin dediği gibi, “Yüzünde bin analık memelerin akı” ile bu “yerli ve milli” utancı, sorumlularının yüzüne her daim çarpacak bir eylemin öncüsü oldu. Oğlunun bir “yurttaş” olarak canının emanet olduğu kurumun bağrından işkencelere uğratılarak çıkarılıp toprağın üzerine bırakılmış cansız bedeninden, bu memleketin en onurlu ve insanlık adına utancı umuda sevk eden hareketini yeşertti: “Cumartesi Anneleri”.
Elbette Hasan Ocak, bu topraklarda devlet tarafından gözaltına alınıp böylesi meşum bir sona yollanan ne ilk ne de son “Can”dı. Zaten o gözaltına alınıp izi kaybettirildikten sonra, onu arayan ailesi ve destekçileri hep “Sadece Hasan’ı değil, tüm kayıplarımızı istiyoruz” diye yürütmüşlerdi kampanyayı… Ama Hasan’ın cansız bedenine 15 Mayıs 1995’te ulaşılması bir direniş kıvılcımı çaktı ve 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü, Galatasaray Meydanı’nda Emine Anne’nin öncülüğünde ilk oturma eylemi başladı.
15-20 kişi sessizce oturdular. Bir iki hafta içinde “müdahale” adı altında “resmî” saldırılar başladı. Coplanmalar, yerlerde sürüklenmeler, gözaltılar, tacizler “Cumartesi Anneleri”nin bir kolektif sivil itaatsizlik eylemi olarak varlığının bir parçası oldu.
Baskıların dayanılmaz hale geldiği 10 yıllık aradan sonra tekrar başlayan eylemlerde “3’üncü kuşak” dahi ortaya çıktı. Analar babalar, bacılar biraderlerle başlayan hareket, evlatlar ve torunlarla hâlâ devam ediyor bugün...
Ve önümüzdeki cumartesi, Cumartesi Anneleri, “700’üncü hafta buluşması”nı gerçekleştirecekler meydanda.
Kemik, adın ‘hasret’ olsun!
Dile kolay! İnsanlık umudunun insanlık utancına direnişinde 700 hafta!..
Ve Cumartesi Anneleri’nin 700 haftası, bu memleketin “karanlık ama gerçek yüzü”ne dair yazılmamış bir tarih aynı zamanda.
Bu tarihin özü niteliğinde 700’üncü hafta onuruna hazırlanmış iki klip şu ara sosyal medyada hepimizin ilgisine sunuluyor.
Evlatlarının kemikleriyle içlerindeki acıyı dindirmek isteyen mübarek anneler!.. “Cumartesi 700”e, “Herkesi çağırıyoruz” diyorlar
Orada izliyor ve dinliyoruz anneleri: “Sadece kayıplarımız hakkında bir haber istiyoruz” diyorlar.
Ve daha müthişi: “Ölmüşlerse kemiklerini istiyoruz, hepsi bu” diyorlar!..
Eğer bu memlekette hâlâ insandan, insanlıktan ümidi kesmediyseniz…
İktidarların yıkıcı eril gücü karşısında kadınlığın/analığın doğurgan, üretken, besleyici, yapıcı, kucaklayıcı direniş gücüne inanıyorsanız…
Ve ölüme, ölmeye, öldürmeye koşullu resmî karanlık karşısında hayata, yaşamaya, yaşatmaya meyilli ve yeminli analığın “bin evlatlık duaları”ndan pay almak istiyorsanız...
Bu çağrıyı karşılıksız bırakmayın!..
***
Bir yıldır aralıksız şekilde, özellikle de Cumhuriyet PA7AR’ın 2018 başında doğuşundan bugüne çok daha yoğun bir tempoda durmaksızın, nefes nefese çalışmanın beraberinde gelen (elbette mutlu) yorgunluk sonucu, bir parça dinlenme ihtiyacı ile Seyir Defteri’nin kapağını iki haftalığına kapatıyorum. 3 Eylül Pazartesi görüşmek üzere, iyi bayramlar!..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı