Neoliberal nizamın egemen güçlerinin ‘demokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü’ değerleri vurgusundaki sahtekârlığı idrak için daha ne gerek bilmiyorum. Tek tanım ‘satılık’ olabilir. Parasını ödeyenin düdüğü çaldığı türden.
En son örnek Vahhabi Selefi mutlak monarşi Suudi Arabistan ile özgür dünyanın öncülerinden Kanada arasındaki kriz...

***

Suudi Arabistan malumunuz... Hani şu bir grup Amerikalı liberalin moda kısaltma ismi MbS olan genç veliaht prens Muhammed bin Salman üzerinden ‘ılımlı İslamcılık ile çağdaşlaşmakta olan ülke’ diye pazarladığı yer. Bu derin saptamada nihayet kadınlara otomobil kullanma hakkı sunulması etkili olmuştu. Elbette petrol kaynakları tükenmekte olan krallığın ekonomiyi çeşitlendirme temalı 2030 vizyonu ve dev petrol şirketinin hangi borsada arz edileceği asıl faktördü. Ülkesinde muhalifleri hapse tıkmayı varlıklı rakip prenslerle işadamlarına vardırdığı operasyon, bu sayede ‘yolsuzluk karşıtı müthiş hamle’ oluvermişti.

***

Ama son icraat pek hoşa gitmedi. Riyad, 2012’den beri ‘dinden çıkmak’ ve ‘elektronik kanalları kullanarak İslama hakaretle’ suçlanıp 10 sene hapis ve taksit taksit 1000 kırbaç cezasına çarptırdığı yazar ve aktivist Raif Badawi’yi ziyarete gitmiş kız kardeşi Samar Badawi ile birkaç kişiyi daha tutuklayınca hat karıştı. Badawi ailesi Kanada’da sığınma ve vatandaşlık bulmuştu. Ve Kanada Dışişleri Bakanı Chrystia Freeland’ın kaygılarını beyan edip özgürlükleri için uyardığı tweet’i yetti. Riyad ‘içişlerine müdahale edildiği’ teziyle ağır saldırı başlattı.

***

Öyle böyle değil. Alternatif evrenin Suudileri, Kanada’yı ‘terörizmi desteklemekle’ suçladı. Bütün ticaret ve yatırım ilişkisi durduruldu, hisse ve nakit varlıklar çekilmeye başlandı. Kanada elçisi kovuldu. Uçuşlar durduruldu, öğrenci değişim programı askıya alındı.
Yetmedi, Türkiye’de iyi tanıdığımız tarz trol ordusu devreye sokuldu. Hepsi birbirinin aynı tweet’lerle Kanada ‘yerlilere kültürel soykırımla’ suçlandı, ‘Quebec’lilerin bağımsızlığının desteklendiği’ paylaşıldı.
O denli ileri gidildi ki, 26 Kanada vatandaşının da öldüğü 11 Eylül 2001’de ABD’deki İkiz Kuleler saldırısı bile imaen ‘üstlenildi’! Twitter’daki resmi infografik hesabından Toronto’daki CN Kulesi’ne yönelen bir Kanada uçağı resmi üzerine Arapça benzer bir deyiş eşliğinde “Başkalarının işine burnunu sokanlar” yazdılar. Sonra silip uçaksız halini kullanırken “Sınır dışı edilen Kanada elçisini taşıyan uçağı kastetmiştik” deyiverdiler. Kör kör göze parmak misali!

***

Şimdi Suudi Dışişleri Bakanı Adil el Cübeyr “Kanada hata yaptı ve düzeltmek için ne yapması gerektiğini biliyor” diyerek özür istiyor. Kısmen aldı da... Kanada’nın parlak liberal Başbakanı Justin Trudeau’nun silah anlaşmasıyla Riyad’a verilecek olan ve Yemen’de kullanılacağı için eleştirilen ağır silah sınıfına giren zırhlı araçları ‘arazi taşıtı’ diye savunmuşluğu vardı. Bu kez çıkıp “Geri adım atmayacağız” başlığıyla şöyle dedi: “Suudi Arabistan’la kötü ilişkilerimiz olsun istemiyoruz. Bu dünyada belli bir önemi olan bir ülke ve insan haklarında ilerleme sağlıyor.”

***

Ya işte böyle... Liberal ana akım Batı medyası Suudilerin ‘aşırı hassasiyeti’ üzerinden mevzuyu ‘normalleştirmekteyken’ gel de Riyad’da kılıç-kalkan dansı yapan Trump’a kız! Tamam Trump, Trudeau ile papaz olunca “Kanada’ya bağımsızlığını vermenin ABD’nin yaptığı en büyük hata olduğunu” da söylemişti. Olanca tarih cehaletiyle Kanadalıların geçmişte Beyaz Saray’ı yaktıklarını da! Gel gör ki Suudilere bu cesareti veren 11 Eylül komisyonunun raporunu ABD’deki varlıkları çekeceği tehdidi üzerine hasıraltı etmiş Obama yönetiminden başkası değil.
Kıssadan hisse... Maalesef tesellimiz ABD’yi artık “Ortadoğu’da çok varlıklı bazıları biz olmasak bir hafta bile dayanamazlar. Onları koruyoruz. Bedelini ödemeliler” diyen Trump’ın yönetiyor olması. Bu sayede liberal âlemin değerlerinin, ancak onları ihlal edecek paranız varsa geçerli olduğunu idrak edebiliyoruz!