Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Aşağılık Kadın!’
Önce “edepsiz” dedi.
Yetmedi.
Amberin Zaman’a kükrerken, “aşağılık kadın” diyerek hakaret dozunu artırdı…
Öncelikle “kadın” ifadesine takıldım…
Başbakan’ın “raconunda”, malum “kadın” sözcüğü “küfür” babında telaffuz ediliyor.
Dişi cins için “nötr” olsun diye misal.. “bayan yanı” diyorlar.
Şefkat, dayanışma, yandaşlık bağlarını vurgulamak istediklerinde “bacım”/“değerli başörtülü kardeşime” bağlanıyorlar…
“Kadın” sözcüğünü yalnız “aşağılık kadın”, “marjinal kadınlar”, “kadın mıdır/kız mıdır” söylemine başvurduklarında hatırlıyorlar.
Şimdi artık cumhurbaşkanlığına talip olan AKP liderinin zihin haritasındaki “kadın” sözcüğü demek ki damardan küfür…
Bu sebeple Amberin Zaman’a yapılan, tüm “kadınları” rencide edici saldırıya sadece gazeteciler değil, kadın örgütleri de “kadına ayrımcılık” kontenjanından tavır almalı…
Tek tük tepki ötesinde ne yazık ki yükselen fazla ses yok.
Ya insanlar yoruldu…
Ya da -heyhat!- durumu kanıksadılar…
“Erdoğan işte bu!” diyerek belki düşünüyor olmalılar; “Önce de yapmadı mı? Kimin üzerine çarpı koysa, kürsüden çıkıp ‘O da kim oluyor? Haddini bilsin!’ diyerek kitlelere yuhalatıyor. Sanatçısından, en son Merkel örneğine dek.. başbakanları bile taraftar kalabalıklara böyle yuhalatmadı mı?”
‘Kendini kaybetmiş, kin kusuyor!’
Başbakan’ın, klasik miting ritüeline dönüşen bu çok çirkin ve tehlikeli furya, yanlış hatırlamıyorsam.. tasdik etmediği görüşleri nedeniyle ilk Nuray Mert’i hedef aldığında boyvermişti:
Anadolu’nun orta yerinde… Konya’da kitleler önünde konuşurken Başbakan; “Bir bayan gazeteci köşe yazıları yazıyor, zaman zaman televizyonlarda da yorumlar yapıyor” diyerek eklemişti:
“Son yıllarda kendini kaybetmiş bir şekilde AK Parti’ye karşı kin kusuyor. Ben medya vasıtasıyla bunun iyi değerlendirilmesini istiyorum… Güya biz duble yolları Dersim’de olduğu gibi kolay harekât yapılsın diye inşa ediyormuşuz. Bu mertlik değil, namertliktir. Böyle bir izansızlık, densizlik olur mu? Yol medeniyettir!”
RTE bunları ne zaman söylüyor?
2010 sonbaharında “Yetmez ama Evet”çilerin oyunu cebe indirdikten tam 9 ay sonra, 2011 yazında!
Toplu lince davetiye çıkardığı Mert, linç kurbanlarının sonuncusu Zaman gibi vaktiyle “Yetmez ama Evet” dememiş.
Ama ne ki Başbakan, “Yetmez ama evet”çiler sayesinde iktidarını geri dönüşü olmayan biçimde artık konsolide etmeye ve önüne gelene ortadan meydan okumaya başlamış.
Ancak henüz bugünkü denli “gözünü karartmamış” ve “pervasızlaşmamış”…
Misal “kadın” demiyor da, kendi skalasında önemli anlam farkı içeren “bayan gazeteci” tabirini kullanıyor…
“Edepsiz”, “aşağılık” demiyor da; “izansız”, “densiz”le yetiniyor…
O gün bugün RTE artık, bu işin tadını çıkartarak çıtayı yükseltiyor...
Hatırlarsanız Gezi’de BBC muhabiri Selin Girit’i, Soma’da aynı yayın kuruluşundan Rengin Arslan’ı bu defa “dış mihrak” suçlamasıyla harcamıştı.
Bu saldırılara, şimdiye dek çoktan verilmesi gereken tepkiler verilmezse; Türkiye, sözünü sakınmayan kadın gazetecilerin artık görev yapamayacağı, yalnız ortama uyum gösteren “başörtülü bayanların” medyada yer bulabildiği bir ülke haline gelecektir.
Bu nedenle, yalnız mesleki dayanışma beklenen “gazetecileri” değil; konu “kadın örgütlerini” de yakından ilgilendiriyor...
Faşizm böyle yükselir
“Cinsiyetçilik” ve bir “kadın gazeteciyi toplumda açık biçimde aşağılamanın” ötesinde olayın tabii kadın-erkek tanımayan “gözdağı” boyutu var.
Öyle ki artık yalnız Türk gazeteciler değil, yabancı gazeteciler dahi bu linç ve “gözdağı” ritüelinden; arslanlara atılan gladyatörler misali sıklıkla payını alıyor.
Yaz başında Soma için yazdıklarından dolayı Spiegel’den Hasnain Kazim ile Taksim’de Gezi yıldönümünde polis tarafından canlı yayında tutuklanan CNN muhabiri Ian Watson hatırlarsınız, “yandım Allah” diye can havliyle ülkeden ayrılmak zorunda kalmışlardı.
Son Amberin Zaman olayında olduğu gibi bu gazeteciler de zira “hedefe dönüştürüldükleri” için AKP trollerinden ağız dolusu küfür, tehdit, hakaret yemiş; can güvenliklerini güvenceye almak için en azından bir süreliğine Türkiye’yi terk etmek mecburiyetinde kalmışlardı.
Dünyada “en çok gazeteci hapseden ülke” olmakla nam salan Türkiye’de bu “pervasız gözdağı kültürünün” alıp yürümesi, düpedüz faşizm alameti.
Faşizmin yükseldiği ’20’lerde Mussolini de böyle yapıyordu.
Uluorta linç ve gözdağından “vazife çıkartarak” ona buna dayak atan ve cinayet işleyen “sokak çeteleri” çıktı önce ortaya…
Ardından gizli polis devreye girdi…
Yayın organları o kertede susmuş, parlamento işlevini yitirmişti.
Amberin Zaman’a “geçmiş olsun” derken, o raddeye gelmememize ramak kaldığını anımsatmak istiyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!