Hikmet Çetinkaya

Nasıl Bakarsın Hayata?..

06 Ağustos 2014 Çarşamba

Binlerce işsiz ve yoksul insanın dolaştığı bir ülkede, siz, hayata nasıl bakarsınız?
Sanayileşmemiş bir toplumda ve milyonlarca işsizin ortalıkta dolaştığı bir ülkede bu gibi konular belki aykırı görülebilir; ama değildir...
İletişim çağında yaşıyoruz!
İletişim ağı tüm evreni iç içe yaşamaya zorladı...
Kapitalizm, sosyalizm, komünizm, feodalizm göstergeleri ülkelerde birbirine dolanıp sarmallaşıyor...
Bakın petrol şeyhleri, Abant’ta bir oteli tümüyle kiralayıp bahçesine bedevi çadırı kurup erkek personelin girmesini bile yasaklıyor.
Bu, iletişim çağında bunlar olurken halkımız bunlara nasıl bakıyor.
IŞİD’in “Sincar işgali” sürerken devleti yönetenler konuşmuyor, IŞİD’e tepki göstermiyor, TBMM’de milletvekilleri tekmeyumruk birbirine giriyor.
Sincar (Şengal) Irak’ın Suriye sınırında...
IŞİD Sincar’ı ele geçirdi!
Şii ve Sünni Araplar, Telaferli Türkmenler ve Ezidilerden oluşan on binlerce insan, çoluk çocuk Erbil’den Dohuk’a değin daha güvenli yerleşim birimlerine kaçmaya çabalıyor...
Bir dram yaşanıyor, hayat duruyor.
Öyle kandan, candan, uzaklara kaçmak istiyor insanlar...
İnsanların yüzlerinde bir kan lekesi, bir ölüm korkusu, sanki “Kasım Karası” vurmuş soluk aydınlığa, ölüm makineleri çalışıyor, o ağaçsız tepelerde...

***

Sen nasıl bakarsın, ben nasıl bakarım, insanoğlu nasıl bakar hayata?
Katliam korkusu, ölüm korkusu yaşadınız mı hiç?
Açlık ve susuzluk...
Çocuklarınızın geleceği...
Neden seyreder tüm dünya katliam yapan IŞİD’i!
IŞİD’e karşı peşmergeler ve YPG savaşıyor, Ortadoğu’da sınırlar yeniden çiziliyor...
Dillerinden “emperyalizme hayır” sloganını düşürmeyenler sahi neredesiniz siz?
İsrail’in Gazze saldırısına karşı çıkan “havuz medyası”, IŞİD’in katliamına gözlerini kapatmış, suskun!
Nerede insanlık, nerede vicdan!
Hayatın o ince mavi çizgisi, tüm renklerin ortak kaygısını oluştururken yüreğimde derin bir sızı...
Başımı bir sağa bir sola çeviriyorum...
Biçimsel mantığın düşlemlerinde geleceğe nasıl bakarız...
Sevgiyi, aşkı, kardeşliği, barışı, hayatı nasıl anlatırız...
Sokaklarda insanlar!
Suriyeli göçmenler!
İşsiz ve yoksul!
Nerede yatıp kalkarlar!
Geçmişten geleceğe insanlık değişimine bir göz attığınızda “daha az sömürüye ve daha çok özgürlüğe” dönüştüğüne tanık oluruz...
Üçüncü dünya ülkelerinde özellikle Hindistan, Pakistan, Vietnam, Çin, Bulgaristan, Suriye, Mısır ve Türkiye gibi ülkelerde daha çok sömürü ve daha az özgürlük vardır...
Onun için emperyalizm ve kapitalizm hayatımızın her alanında yer alır.
Baskı ve şiddet bu yüzdendir...

***

Tarihi unutmamak gerekir...
12 Mart ve 12 Eylül’ü yaşayan bir kuşaktanım...
Acılar, hüzünler, işkenceler, katliamlar, idamlar...
Yaşadık hepsini!
Sancılı yıllardan geçip bugünlere ulaştık; dönekleri, işbirlikçilerini, çıkarcıları, düzenbazları gördük...
Susurluk’u yaşadık... “Derin devlet”in, “Gladyo”nun işlediği faili belli cinayetleri...
Aklınıza gelen her şeyi!
Tarikatçı yapılanmayı, devletin en duyarlı kurum ve kuruluşlarına nasıl sızıldığını, sahte sağlık raporlarıyla askeri liselere öğrenci alındığını...
Polis akademilerine girecek gençlerin bazılarına soruların önceden verildiğini anlattık.
Yargı kararlarını yayımladık!
50 yıl gazeteci olarak bunu yaptık... Başta Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller, hiç kimse yazdıklarımızı önemsemedi, belgeleri görmezden geldi.
Bunları yazarken, cemaate, Fethullah Gülen’e “silahlı terör örgütü lideri” demedik, diyemezdik...
Çünkü devletin polisi, askeri silahlı olurdu!

***

Hayat böyledir işte!
Nereden nereye...
IŞİD’den başladık, nereden nereye geldik...
Daha söyleyecek çok sözümüz olacak...
Unutmayın 10 Ağustos Pazar cumhurbaşkanı seçimlerinin ilk turu yapılacak.
Sakın sandığa gitmemezlik etmeyin, oyunuzu mutlaka kullanın...
Özgür irade!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları