Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

CHP’yi düşünmeye devam...

09 Temmuz 2018 Pazartesi

Neden AKP’yi düşünmüyorum biraz da? AKP’yi, bir süre için, iki nedenden düşünmüyorum. Birincisi, siyasal İslamı konuşmaktan kaçınanlar için durum hâlâ farklı olabilir ama, benim için, AKP’nin anlaşılmaz bir yanı yok. İkincisi, AKP liderliği, kendi projesi ve çıkarları doğrultusunda, iktidar-güç-siyaset ilişkisi ne gerektiriyorsa yapıyor, ne risk almak gerekirse alıyor.
CHP beni ilgilendiriyor. Bir taraftan CHP liderliği ne yapmak istiyor belli değil. Diğer taraftan, AKP projesine direnmek isteyenler açısından CHP hâlâ bir öneme sahip. İzmir, Ankara ve İstanbul mitinglerini, seçimler öncesinde ve sırasında, muhalefet seçmeninde görülen heyecanı, AKP’ye oy vermemekte ısrar eden çoğunluğu, AKP’nin seçim kazanmak için yapmak zorunda kaldıklarını anımsamak yeter.
 
Çukurdakiler
Ancak CHP, bu önemin hakkını verecek durumda değil. CHP liderliği içinde yaşanan tartışmalar, seçim sonuçlarına ilişkin açıklamalar, adeta bir çukura düşmüş insanların, birbirine dayanarak çıkmaya çalışmak yerine daha çok kazmaya devam etmesine benziyor.
Perşembe yazımda, şaşkınlığın boyutlarını, kısmen de olsa sergilemiştim. Ancak dahası varmış. Cuma günü, gazetemizde Muharrem İnce’nin şu sözlerini okudum: “Türkiye’de durum o kadar vahim değil”... “Yenildiğin zaman karşındakini kutlayacaksın. Ben böyle bilirim, demokrasiyi böyle anlarım. Erdoğan’ı aradım, kutladım”. İnce’nin, Erdoğan’ı kutlamasında bir sorun yok. Giriş paragrafında açıkladığım nedenlerle ben de kutlayabilirdim.
Sorun şurada: Eğer, ana muhalefet partisinin başkanlığına soyunmuş bir politikacı, bugün Türkiye’de, başkanlık sistemine geçildikten, “güçler ayrılığı”, denetleme dengeleme organları yok edildikten, devletin güvenlik güçleri, rakiplerinin bahçesine helikopter indirecek düzeyde iktidardaki parti/hareketin etkisi altında girdikten sonra, salt seçimler oldu (üstelik ne koşullarda) diye hâlâ bir demokraside yaşadığına inanıyorsa, “durum o kadar da vahimdir”.
 
Siyasette ‘fark’ önemlidir
Bir siyasi parti varlığını, diğer partilerle arasındaki farkı ortaya koyarak açıklar, onlarla benzerliklerini vurgulayarak değil. Durumun vahametini gösteren bir diğer olgu da CHP liderliğinin, bu temel kuralın ayırdında olmadan, “karşı mahalle”de sevilme arzusudur. CHP liderliği, bir seçmen grubunu “karşı mahalle” olarak tanımladıktan sonra, öncelikle kendi seçmen grubuna değil de ona hitap etmeyi onun tarafından benimsemeyi arzuluyor.
AKP hükümete geldiğinden beri, CHP liderliği önceliği hep AKP seçmenini kazanmaya verdi; bu yolda dili bile değişmeye başladı. CHP sosyal demokrat/ halkçı ilkeleri savunmak yerine, “katı” laiklik dediği bir şeyden ne kadar uzaklaşmış olduğunu, dini hassasiyetlere ne kadar yakınlaşmış olduğunu göstermeye çalıştı. Sonuç hep başarısızlık oldu. CHP liderliği, AKP ile arasındaki farklara değil de benzerliklere odaklanmaya devam ettikçe CHP’nin bir siyasi parti olarak varlık nedeni zayıflamaya devam etti. İkincisi, CHP’nin, “karşı mahalle” dediği seçmenin toplumsal özelliklerini ve arzularını, hatta sadakatlerini anladığını söylemek de zordur. Bu kesim siyasal İslamın yalnızca örgütsel, mali egemenliği değil, aynı zamanda kültürel ideolojik etkisi altındadır. Bu kesim, CHP hassasiyetlerine uygun lafları buldu diye, sadakatlerini bir liderlikten bir başkasına transfer etmez. İnsanların arzularını yalnızca ekonomik çıkarları belirlemez. Dahası, insanlar, bu çıkarları belli bir kültür ve sadakatler içinde anlamlandırırlar. Bu anlamlandırma aynı zamanda kimliğin yeniden şekillenmesi sürecidir de. AKP seçmeninin, siyasal İslama ve liderliğine sadakati (toplumsal kimliği) sarsılmadan kulakları CHP’nin, ya da bir başka partinin, vaatlerine açılmayacaktır.
Bir gün böyle bir an gelirse (!?) o noktada CHP ya da bir başka parti, anlamlı bir toplumsal projeye ve bu projeyi hayata geçirebilecek güce ulaştığına inandıracak bir konuma gelmiş olmalıdır. Diğer taraftan, karşımızda, genel seçimlerin ve Meclis’in siyasi etki yapma kapasitelerini ortadan kaldıran bir rejim var. Belki de önce bu rejimin adını koymaya çalışmak gerekiyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin sefaleti 16 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları