Saygın gazeteci kılığıyla dolaşan, her yerde boy gösteren, iktidar ibrikçiliği yapmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyen yalaka sürüsü var...
Yurdum insanı bu tür gazeteciliğin pek farkına varmaz...
Tarihin sayfalarını şöyle bir karıştırıp 40 yıl önceye bile gitmez!
Zindanlarda neler oluyor bilir mi?
Çoktan unutmuştur!
Hepimiz unutkanız!
Hücrelerde çocuklar, kadınlar vardır...
Şiddete, tacize, tecavüze uğramışlardır...
İşkence görmüşlerdir...
Kadınlar erkek infaz memurlarınca çırılçıplak soyulmuşlardır.
İzmir Şakran, Antalya L Tipi, Adana Pozantı, Van...
Şiddet, işkence, taciz, tecavüz Türk-Kürt diye ayırmıyor, din, ırk, mezhep, inanç, renk, dil deyip gözünün yaşına bakmıyor.
Sevgi, kardeşlik, barış çocukların, kadınların, tüm insanların yanından bile geçmiyor.

***

Devlet içinde savaş var...
Ortaklık bozuldu.
Bak az kalsın unutuyordum, 10 Ağustos Pazar günü birinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimleri var, kimsenin sesi soluğu çıkmıyor.
Yurdum insanının, öğrenim görenin - görmeyenin, sağcı, solcu, dindar, ateist herkesin oturup düşünmesi gerekmez mi?
Genel kanı şu:
“RTE ilk turda kazanır...”
Ya da kapı komşum Aydın Engin’in deyişiyle
“Yav zaten adam birinci turda, olmazsa ikinci turda nasıl olsa seçilecek; şimdi tatili yarıda kesip, evin yolunu tutup sandık başına gitmenin ne âlemi var” diyen tembel yurttaşların yandı gülüm keten helvası....
Üç aday var!
RTE, Ekmeleddin İhsanoğlu, Selahattin Demirtaş...
Sandığa gitmeyip, “emperyalizmin oyununa gelmeyeceğiz” diye ahkâm kesenlere ise bir çift sözüm var:
“Kurusıkı atışlarınız Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürüyor...”

***

Ne birinci tur ne ikinci tur Erdoğan için Çankaya’ya çıkıp oturmak değil...
RTE’nin sıkıntılı olduğu, alanlarda yaptığı konuşmalardan okunuyor...
Eğer tüm seçmen oyunu kullanırsa ilk turda dengeler altüst olabilir...
Bunu unutmamak gerekir!
Önemsediğim kamuoyu araştırma kuruluşları, Erdoğan’ı birinci turda bir-iki ya da üç puan önde gösterse bile, dengeler değişir...
İşte o nedenle, Ege ve Akdeniz kıyılarında plajlardaki yurttaşlarımızın oylarını gidip vermeleri gerekir 10 Ağustos ve 24 Ağustos Pazar günleri...
Eğer demokrasiyi, özgürlükleri, insanca yaşamayı istiyorlarsa...
Daha açıkçası yaşama bir ağacın gövdesine sarılarak, aydınlık yarınlara erişmek istiyorsa...
Bu ülkenin çocukları, kadınları, insanları işkence görüyor, şiddete uğruyor, tecavüz ediliyor.
Ayrımcılık yapılıyor ayrımcılık!
Sözde çocukları, kadınları seviyoruz...
Barış, çocukların yanından bile geçmiyor!
Hayır hayır öyle deği!
Barış, kadınları, çocukları, gençleri eziyor arkadaş. Barış onları öldürüyor, bacağını, kolunu koparıyor, gözünü kör ediyor...
Adalet saraylarımız var ya bizim...
Zindanlarımızın saray olması eli kulağında, bekleyin o da gelecek bir gün.

***

Bildim bileli devlet büyük birey küçüktür...
Devlet baba, adalet ana!
Barış, zeytin dalı!
Devletin ne durumda olduğunu çok şükür gördük...
Daha önce de görmüştük ya!
Darbeler dönemi!
Bu kez demokrasi ve özgürlük getireceğini söyleyenleri iktidarda gördük!
Ne devletin babalığı, ne adaletin analığı...
Zeytin alanları talan edildi, zeytincilik sizlere ömür!
Çokuluslu altın avcıları yedi bitirdi...
Yağma ve talan düzeni arkadaş, farkında mısın?
Haa şunu da söyleyebilirim:
İstersen yan yat keyfine bak kumsalda, 10 Ağustos Pazar günü oyunu kullanma!
Sonucuna katlanırız hep birlikte...
Yazı yazarak, tweet atarak, solculuk; sömürü düzeni, emperyalizm, sermaye-emek çelişkisi, kirli düzen eleştirisi iyi yapılır yapılmasına...
Yapmayın etmeyin, bir sosyalist, komünist parti kuruluyor, o partilerden iki-üç “yavru parti” doğuyor...
Yapmayın ne olur!