Kezzabı içeri ben taşıdım

Tünelin kazılması için gereken malzemelerin cezaevine sokulması gerekiyordu. Bu işi yapacak kişi de çarşı alışverişini yapan 'koğuş sorumlusu' AYDIN ENGİN'di.

Kezzabı içeri ben taşıdım
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.05.2015 - 18:35

“Betonu deler, toprağı kazar, buradan kaçarız.”

Maltepe Askeri Cezaevi’nin arazi ve bina yapısı ilk günden tutuklulara kaçma cesareti verdi:

İnşaat öğrencisi olan Oktay Kaynak fikri ortaya attı. Gerekli malzemeyi Aydın Engin sağladı ve tünel hazırlığı başladı.

Kartal Maltepe askeri tutukevinden tünel kazarak kaçma fikri THKO’lu Oktay Kaynak’tan çıktı.

Kaynak, İTÜ İnşaat Fakültesi 4. sınıf öğrencisiydi. Maltepe’ye girer girmez, meyilli arazide kurulu bu cezaevinin zemininin tünel kazmaya elverişli olduğunu fark etmişti.

Bina, müştemilat yapılarından bozulup tutukevine çevrilmişti. Eskiydi. Zemini betondu, ama zayıftı; biraz tuz ruhu ile eritilirdi. Sonbahar yağmurları başlayıp da dolgu toprak ıslandı mı, kazmak daha da kolay olurdu.

THKO’luların yattığı bölüm, çay evinden bozma küçük bir odaydı. Odanın önünde volta alanı vardı; ötede askeri birliğin duvarı görünüyordu.

Koğuşlarla dış duvarın arası 15 metreydi. Gece gündüz çalışıp rahatlıkla kazabilirlerdi.

Nasıl olur?

Oktay firar fikrini, ilkin Cihan Alptekin’e anlattı.

‘Betonu deler, toprağı kazar, buradan kaçarız’

İnşaat öğrencisi olan Oktay Kaynak fikri ortaya attı. Gerekli malzemeyi Aydın Engin sağladı ve tünel hazırlığı başladı.

Cihan’ın ilk tepkisi, “Nasıl olur? Bir tık yapsak duyuyorlar? Bir çekiç sesi bile firar suçuna girer” demek oldu.

Kazsalar bile, krokisini bilmedikleri bir askeri tugayın ortasındaki binadan tel örgülerin dışına nasıl çıkacaklardı?

Oktay Kaynak, “Kaybedecek ne var ki” diye yanıtladı:

“Zaten içerdeyiz. Deneyelim.”

Çekiç sesini marş örter

Gerçekten de gardiyanlar, bir tık yapsalar duyacak mesafedeydi. Bir kazı faaliyetinin duyulmamasına imkân yoktu. Ama Oktay, onun da çaresini düşünmüştü:

Kazı sırasında teyp türküler çalacak, Ömer Ayna halay çekecek; hatta meraklılara halk oyunları öğretecekti. O dinlenirken de diğer tutuklular marşlar okuyarak çekiç seslerinin duyulmasına mani olacaktı. Krokileri ise Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki örgüt sempatizanları sağlayacaktı.

Amaç: Deniz’leri kurtarmak

1971 yılı, Eylül başıydı.

Ankara’da savcı Deniz Gezmiş ve 17 arkadaşı için idam istemişti. Zaman daralıyordu. THKO, bu idamları durdurmak için mutlaka bir şey yapmalıydı.

Yapılacak şey, ilkin Oktay Kaynak’ın aklına düştü:

THKO DAVASI TUTUKLULARI

En sağda Cihan Alptekin, en solda Oktay Kaynak: “Sen hazırlan, kimseye söyleme şimdilik”.

OKTAY KAYNAK ANLATIYOR:

‘Tünel fikri benden çıktı’

“Kendimi bildim bileli devrimciyim. 68’in etkisi de var tabii. Dünya güzel olsun, insanlar iyi yaşasın istiyorduk. Biraz romantizm de vardı. Hayallerimiz, ütopyalarımız, beklentilerimiz...

Öğrenci birliğine gide gele katıldım örgüte... Cihan’la tanıştım önce...

Cihan’ı çok sevdim.

Cihan, Deniz sevdalısıdır, ben Cihan sevdalısıyım.

İnşaatçıyım ya…

Tutuklandık. Bizi Maltepe’ye koydular. İkinci Zırhlı Tugay’ın içindeyiz. Genciz. 20’li yaşlardayız. Emniyet’e düştüğümüzden beri kaçma fikri aklımızda. Gitmek fikri dehşetli heyecanlandırıyor bizi... Hepimiz bu ruh halindeyiz.

Bizi hapsedenler, çelikten kafese koyduklarını sanıyorlardı. Her taraf askerle sarılıydı. O nedenle kaçabileceğimiz hiç akıllarına gelmedi. ‘Nereden kaçacaklar, şuradan şuraya adım atsalar avlarız’ diye düşündüler ve gevşediler. Kaçışı asıl kolaylaştıran da bu gevşeme oldu.

‘Yakalanırsak oyarlar’

Fikir benden çıktı. İnşaatçıyım ya; baktım, gecekondu gibi bina, altı toprak, üstüne beton kaplamışlar; ama çamaşır suyunu döktün mü sabahına o harç malzemesi köpürüp erir.

Süpürürsün gider. Girer girmez aklıma düştü bu...

Koğuşta 4 kişiydik:

Koğuşta 4 kişiydik: Cihan (Alptekin), Ömer (Ayna), Yavuz (Yıldırımtürk) ve ben...

Cihan’a açtım önce...

Dedi ki:

‘Yakalanırsak bizi oyarlar’.

‘Abi şimdi de oyuyorlar, ne olacak, biraz daha oyuluruz’ dedim.

‘İyi düşündün mü’ diye sordu.

‘Gel beraber düşünelim’ dedim.

Düşünecek bir şey yok hâlbuki... Betonu deleceğiz, toprağı dibe doğru eşeceğiz; bir noktadan sonra yere paralel kazacağız, duvarın ötesine ulaşınca da çıkacağız; hepsi bu...

Yavuz hiç inanmadı olabileceğine; hiç elini de sürmedi.

Cihan, ‘Sen hazırlan. Kimseye söylemeyelim şimdilik’ dedi.

Herkesin hayalinin bir menzili var. Benim menzilim, tünelden çıkıyordu besbelli...

Kolları sıvadım.

ZİYA YILMAZ ANLATIYOR:

‘Aman Ulaş’a söylemeyin’

THKO’lular kaçış planını, aynı tutukevinde birlikte yattıkları THKP-C’li tutsaklardan ayrı yapamazdı. Planı onlara da açmaya karar verdiler.

Sonrasını THKP-C’li Ziya Yılmaz, (Nota Bene, 2014) şöyle anlatıyor:

“Bir gün Cihan çıkıp geldi; tünel projesini kalem kalem anlattı. Epey de ayrıntılı düşünmüştü. Önce uygun koğuşa geçilecek, tuzruhu getirtilecek, kazılacak. Çıkan toprak çaktırılmadan başka bir yere aktarılacak.

Dürüst olayım; benim hiç aklıma yatmamıştı, olacak şey değildi. Bu kadar teferruatlı düşündüğü, planladığı için takdir etmiştim, ama biraz da ti’ye almıştım, fark ettirmeden... Yine de bu kadar ayrıntılı düşünmesi bile saygıyı hak ediyordu.”

“Aman Ulaş’a söylemeyin!”

“Cihan’a ‘Siz kendi imkânlarınızla başlayın, bizim şu anda başka önceliklerimiz var, bir süre sonra tekrar değerlendirelim. Fakat bu planı bence dillendirmeyin, bizimkilere de özellikle de Ulaş’a sakın haber vermeyin’ dedim.

Cihan, çok aklıma yatmadığını hissetmiş, biraz bozulmuştu. Bunun üzerine, ‘Eğer bu tünel işini sizin koğuşta bizden birileri duyarsa, onları çalışmaya dahil edebilirsin’ deme ihtiyacı duydum.

AYDIN ENGİN ANLATIYOR:

‘Kezzabı içeri ben taşıdım’

İlk sorun, malzemeyi bulmaktı.

Betonu delmek için tuzruhu gerekiyordu; toprağı kazmak için çekiç, tüneli aydınlatmak için kablo...

Malzemelerin dışarıdan alınıp cezaevine sokulması gerekiyordu. Bu işi, koğuş sorumlusu olaraktutukluların pazaralışverişini yapan bir gazeteci üstlendi.

Adı ilk kez burada açıklanan o gazeteci, Aydın Engin’di.

Firara katkısını 44 yıl sonra şöyle anlattı:

Tuzruhu ve çamaşır suyu

Bir akşamüstü Cihan Alptekin yanıma geldi:

‘-Kazetecum gel volta atıp laflayalım’ dedi.

Voltaya çıktık. Büyük koğuşun daha çok THKO davası tutuklularının kaldığı küçük bölümünde lağım kanalı boyunca tünel kazılacaktı. Bunu sadece THKO tutuklularının önde gelenleri biliyordu. Ama koğuş sorumlusuna, -bu malum ben oluyorum-, üstü örtük, ayrıntılara girmeden, hele zaman planından söz etmeden, firar öncesi ve sonrasına ilişkin hesaplara değinilmeden de olsa bilgi verilmesi gerekiyordu.

Hayır ‘koğuş sorumlusu’ olduğundan filan değil, çarşıdan alınacaklardan o sorumlu olduğu için... Çünkü tünel için kezzap ve tuzruhu gerekti. Betonu delmek ve kazılırken karşılaşılacak kaya ya da büyük taşları eritmek için bu güçlü kimyasallara ihtiyaç vardı. Eh tuvalet temizliği için bir şişe aldırılabilirdi, ama bir şişe kime ve neye yetsin?

Birkaç hafta alışveriş listesine iki, bazen üç şişe kezzap yazdık. Fena yürümedi. Ama ihtiyaca yetmiyordu.

Bir gün küçük çaplı bir mucize gerçekleşti. Yarbay hapishanede değildi. Belki izinliydi. Alışveriş için Pendik pazarına bir cemse inecekti. Ben de listeyi hazırlamıştım. Cemse ile gidecek teğmen ‘Gazeteci yürü sen de gel. Kaçacak değilsin ya’ deyiverdi.

Yeni Ortam Dergisi’nin düzenli okuruymuş. Ben de içeri girene kadar derginin yazıişleri müdürüydüm. Oradan tanıyor. Canıma minnet. Cemseye ben de bindim. Birlikte Pendik pazarına gittik. Çay bahçesine oturup birer kahve içip birer de cigara tellendirdik. Sonra da listede eksik kalan ihtiyaçlar için bazı dükkânlara girip çıktım. Bir aktar dükkanından kezzap istedim; ‘Kalmadı. Ama tuzruhu var’ dedi. Eh o da olur. Baktım Teğmen kapıda bekliyor, yaradana sığındım, 10 şişe tuzruhu istedim. Adam raftan alıp gazeteye sarıp paket yaptı (o zamanlar Türkiye’de poşet denen plastik torbalar yoktu).

Rezaletin itirafı

Hapishaneye döndük. ‘Kaya eritici kimyasal zulamız’ bayağı yüklü bir takviye almıştı. ‘Malzemeyi’ teslim alan Oktay Kaynak kıs kıs gülerek dalga geçti:

‘Aydın 10 şişe almışsın, ama 4’ü çamaşır suyu çıktı. Onları ne yapalım?’

Sadece, “Sizin şeflere söylemeyin rezil olurum” diye rica edebildim. Onlar da sözlerini tuttular. Kimseden bir ima bile gelmedi. Tuzruhu yerine çamaşır suyu rezaletini ilk kez burada itiraf ediyorum.”

 

YARIN: TÜNEL KAZISI BAŞLIYOR


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler