Anayasa hukukçularından 'Kuvvetler Birliği' uyarısı: Kurgu Erdoğan’a göre
Türkiye’nin önde gelen anayasa hukukçuları, Meclis’e sunulan anayasa teklifinin, ülkeyi kuvvetler birliği sistemine ve otoriterleşmeye götüreceği uyarısında bulundu. Hukukçulara göre “Erdoğan’a göre kurgulanmış bir sistem” hedefleniyor.
Türkiye’nin önde gelen anayasa hukukçuları, TBMM Başkanlığı’na sunulan anayasa teklifinin, ülkeyi kuvvetler birliği sistemine ve otoriterleşmeye götüreceği uyarısında bulundu. Hukukçular, teklifle oluşturulmak istenen “Cumhurbaşkanlığı sisteminde” kontrol-denge mekanizmasının olmadığını vurgularken, 316 milletvekilinin görmeden imza attığı tekliften demokratik bir sistemin çıkmayacağını, bunun “Tayyip Erdoğan’a göre kurgulanmış bir sistem” olduğunu kaydetti.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu: Teklif, sayın Tayyip Erdoğan’a göre kurgulanmış bir sistemdir. Cumhurbaşkanlığı sistemi diye bir sistem yok. Bu teklif, ülke açısından Türkiye’deki parti disiplini de düşünüldüğünde çoğunluğun yasama ve yürütmeye hâkim olacağı bir otoriteleşmeye götürür. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Meclis seçimi beraber yapılıyor. Parti lideri, Cumhurbaşkanı adayı olacaktır. Seçimi kazandığında Cumhurbaşkanlığı makamı, parlamentoda çoğunluğu aynı partide olacağından yargıya ilişkin atamalar Cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından yapılıyor. Çoğunluk partisi yargıya atamaları yapacak. Yasama, yürütme ve yargının çoğunlukta odaklandığı kuvvetler birliğine dönüşecektir. Bunun doğuracağı sistem otoriter bir rejim olacaktır. Yargı da kuvvetler birliğine dahil olmuş olacak. Bunun adı çoğunlukçu demokrasi, çoğulcu değil. Yasama, yürütme ve yargı bir çoğunluk doğrultusunda oluşacak. Kontrol-denge mekanizması yoktur. Buradan bağımsız tarafsız yargı çıkmaz.
Avukat Turgut Kazan: Anayasa kitaplarının yazdığı başkanlık sistemi dahi değildir. Bu, çokça edebiyatını yaptıkları Türk tipi başkanlık sistemidir. Getirdikleri sistem tek adam sistemi. Bütün yetkilerin Saray’a teslim edileceği bir sistem. Oysa başkanlık sistemi kitaplarda, kuvvetler ayrılığının en kesin olduğu sistem olarak anlatılır. Çünkü başkanlık sistemi denilen sistem tek adam sistemine, krallığa, imparatorluğa dönüşeceği için kesin ayrılıklar vardır. Yasama organı bir frendir. Denetleme görevi yapan bir organdır. Yargı organı kesin bir denetim organıdır. Bizde ise sayın Erdoğan’ın Genel Başkanı olacağı bir sistemi düşünün. Milletvekillerini Erdoğan belirleyecek. Yasama organı Saray’a bağlı bir organ ve onay makamı olacak. Yargı organının da hem AYM hem HSYK hem de Danıştay, Yargıtay ve bütün mahkemeleri Saray’a bağlı olacak. Dolayısıyla hiçbir fren mekanizması olmayacak. Böyle bir sistem korku imparatorluğudur, karanlık bir döneme geçiştir. Getirilen bu sistem padişahlıktır. Bir gün bu anlayışın da teleffuz edileceğine inanıyorum.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu: İktidara mensup 316 vekilin biat etme zihniyeti içerisinde üç dört kişinin hazırladığı bir metni görmeden okumadan değerlendirmeden imzaladığı bir tekliften demokratik bir anayasa değişikliği çıkmaz. Bu anayasa değişikliği teklifinin nedeni sayın Cumhurbaşkanı’nın fiili durum yaratması, anasayı askıya aldığını ilan etmesi karşısında ona anayasal bir zemin hazırlama gayreti ise sayın Cumhurbaşkanı’nın bundan sonra yine kendisinin uygun gördüğü bir şekilde yeniden fiili durum yaratmasının veya yapılan değişiklikleri askıya almasının önüne geçecek herhangi bir güvence bulunmamaktadır. Yapılan ‘Cumhurbaşkanlığı’ ismi altında gerçekte başkanlık sisteminde bulunan denge ve kontrol gereğinin bir tarafa bırakılması ve yürütmenin tamamen denetimsiz hale getirilmesidir.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- Soğuk havada TIR kuyruğu 30 kilometreyi geçti
- CHP'den Erdoğan'a sert yanıt!
- Öğrencisinin Suriye'de Bakan olduğunu öğrendi
- Evini kiraya verecekler için geri sayım
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'
- İstanbul Barosu hakkında soruşturma!
- 'Ev hapsi' kararının ardından ilk kez konuştu