Bu koroda herkes eşit
Fazıl Say’ın, 60’a yakın opera solistini bir araya getirerek hayata geçirdiği Nâzım Hikmet Korosu, ‘eşitlik’ üzerine kurulmuş bir ‘çokseslilik’ deneyimi.
Fazıl Say, sayısı 60’a ulaşan opera solistini adeta ‘sendikal’ bir hak sahiplenmesi mantığıyla bir araya getirerek, tümüyle sivil, demokratik bir yapılanmaya dayalı ‘Nâzım Hikmet Korosu’nu hayata geçirdi. Bunun için Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ile de dirsek temasında olan Say, şu günlerde koro ile çıkacağı Almanya turnesi için çalışmalarını sürdürüyor.
Gelecek yılki İstanbul Müzik Festivali’ne de katılacak olan koronun Genel Koordinatörü Nihan İnan Oral, topluluğun ilk konserlerini 29 ve 30 Ağustos’ta, Ankara Bilkent Odeon’da verileceği ve biletlerin satışa sunulduğunu, repertuvarda da Say imzalı ‘Nâzım Hikmet Oratoryosu’nun bulunacağını haber veriyor.
Biz de, “Herkesin eşit şartlarda söz hakkının olduğu bu oluşumda benzeri görülmemiş demokratik bir ortam yaratılmıştır. Genç sanatçılara sahneye çıkma, para kazanma olanağı dışında kendini ifade etme özgürlüğü de sağlamış olacağız,” diyen Oral ve Say’ın öncülüğündeki, yaş ortalaması 25 olan koronun bir kısmıyla İstanbul Akatlar’daki Mehmet Aksoy imzalı ‘İki Kıtaya Nâzım Hikmet Köprüsü’ heykeli başında bir araya geldik.
Nâzım Hikmet Korosu, orkestra arkasında hareketsiz duran koro anlayışını değiştirebilmek ve koroyu esere katabilmek amacıyla, rejiye dönük kimi çalışmalar yapıyor; jest ve mimikleriyle de yapıta dahil oluyor.
Nihan Hanım, “Bugün birçok harika yetenekli genç, işsiz” diyor. Bunun sebebi sizce resmi mi, gayri resmi mi?
Sigorta ve ücret sahibiyiz
Seda Taşpınar: Her ikisi de; fakat önce, resmi yollar buna neden olan. Çünkü devlette kadro olmadığı zaman, çoğu gence de bu fırsat açılmıyor. Dolayısıyla ilk başta resmi. Gayri resmi olarak da sektörde çok fazla açık var. Olan fırsatlar ise kapalı ve kimse duyamıyor. Biz zaten bununla ilgili bir çalışma başlatıyoruz ve bu koroda bununla birlikte güçlenecek. ‘Oyuncular Sendikası’ bünyesinde ‘Genç Sesler Platformu’nu kurduk. Sektördeki eksiklikleri düzeltmeye yönelik çalışma başlattık. Nâzım Hikmet Korosu ile birlikte de bunları yavaş yavaş düzeltmeye başlıyoruz. Mesela bunlar arasında en büyük problem sigortasızlıktı. Gayriresmi çalışmalarda opera şarkıcılarına sigorta yapılmıyordu. Biz bunu başlatmış olduk. Biz provalar da dahil sigorta ve ücret almış bulunuyoruz. Bunun açısından çok büyük ve iyi bir başlangıç oldu.
En demokratik koro
Başak Ceber: Sanat o kadar önemsenmiyor ve insanlar bunu bir ihtiyaç olduğunu düşünmüyor, lüks olarak görüldüğü için, devlet bile böyle gördüğü için sistem tıkandı. Birkaç tane koro var; onlar da yurtdışından gelen sanatçılarla gayri resmi işler yapıyor ama, içimizden bazı arkadaşlarımız ve ben de, bu çalışmalarda yer aldık. Ama ne yazık ki, burada her zaman için düşünülen büyük patron ve sanatçılar oldu. Buradaki koristlerin de birer sanatçı olduğu, her zaman unutuluyordu. Bu koronun güzel yanı; burada herkes eşit. Dünyanın en demokratik korosu ve gerçekten de herkesin eşit derecede önemli olduğu bir koro. Herkes provalarda ve sahnede her türlü hakkını alabiliyor.
Repertuvarı oluştururken veya yıllık programı oluştururken ulusal ve uluslararası bir ayrım yapıyor musunuz?
Çağdaş eserler de olacak
Atilla Gündoğdu: Nâzım Hikmet Korosu koristlerinden aynı zamanda koromuzun işleyişini sürdüren organizasyonun içinde, yönetimdeyim. Repertuvar seçiminde hem bilinen eserlerin hem de hiç ülkemizde seslendirilmemiş eserleri seçmeye gayret ediyoruz. Genç: bir koro olduğumuz için ve tamamı opera mezunu kişilerden oluştuğumuz için eserleri seçerken çağdaş, daha önce seslendirilmemiş eserler olmasına dikkat ediyoruz. Klasik repertuvar da elbette programımızda.
Güzel müzik, güzel insanlar
Pınar Duygu Çınar: Müzik aslında evrensel; bunu artık söylemenin bir manâsı yok. Ulaşmak istediği herkese ulaşabilir. Yani köydeki birine de, büyük şehirde yaşayan bir insana da ulaşabilir. Doğru bir şekilde, doğru bir insanla başladık. Güzel olacağına inanıyorum; çünkü güzel insanlarız ve güzel müzik yapacağımıza inanıyorum.
Başak Ceber: Ben yurt dışında da bir sürü konserlere katılıyorum ve her koro her opera evi bir klasikleşmiş çok bilinen eserleri yaparken bir dönemde hemen modern çağdaş eserleri yapıyorlar. Aslında bizim ülkemiz her alanda 200 yıl gerisinden gidiyor. Avrupa’ya bakarsak, bu müzik de klasik Avrupa tipi Batı müziği. Biz onu kendi kültürümüz içinde, bestecilerimizle çok güzel yorumlamaya başladık. O yüzden biz de artık bu işi 200 yıl geriden değil de bugün içinden takip edebiliriz. Biz de klasik eserleri sahneye koyup bir yandan da çağdaş eserlere yer verebiliriz. Bu koro bu sorunun üzerine de çok güzel parmak bastı. O yüzden de mutluyum.
Son günlerde Türkiye’de yaşanılanları hepiniz takip ediyorsunuz; çokseslilik ve demokrasi arasında nasıl bir ilişki görüyorsunuz?
Beraber, el ele, kol kola...
Delfin Aksoy: Ben müzik hayatına girdiğimden beri korolarda söylüyorum. Yanındakine güvenmenin, birlikte bir şeyler yapmanın, beraber el ele ve kol kola, güvenmenin ne demek olduğunu aslında koroda yanımızdaki arkadaşlara güvenerek anladık. O yüzden buna her kafadan bir ses çıkması değil de bir sürü fikrin ortaya atılması ve birlikte bir şeyler yapmanın mutluluğunu yaşamak olarak bakıyorum. Türkiye’de galiba bunu biraz fazla kaçırıyoruz. Yani herkes ağzına geleni söylüyor ama karşımızdakini, yanımızdakini dinleme konusunda biraz eksiğiz. Koro bunu tamamlıyor diye düşünüyorum.
Salon ve ses sistemi konusunda yetersizlik yaşanıyor mu?
Atilla Gündoğdu: Şişli Belediyesi bize bu konuda çok yardımcı oldu. Belediye Başkanı Hayri İnönü’ye de teşekkür ediyoruz. Şişli Kent Kültür Merkezi’ni provalar için bize verdiler. Ama bundan sonraki süreçte belki diğer belediyelerle de işbirliği ve konserler yapabiliriz. Nâzım Hikmet Korosu’nu daha da güçlendirecektir. Bu da açık bir çağrı. Biz buradan belediyelere sesleniyoruz çünkü biz onlarla çalışmak istiyoruz.
En büyük hedefiniz nedir?
Aynı güne üç konser...
Nihan İnan Oral: Bize aynı güne üç konser tarihi geldiği zaman “Nasıl korist yetiştireceğiz?” diye düşünmek. Sayılar yetmesin, koristler yetmesin, konserler çoğalsın. Biz konserlere hayır demek zorunda kalalım, en büyük beklentim bu.
Bu koronun da tınısı olsa
Ceren Şahin: Benim şöyle bir beklentim var. Dünya çapında bir koro olalım; ama bu nasıl olacak? Nasıl ki Berlin Filarmoni’nin bir tınısı vardır, çünkü yıllardır beraber çalışırlar, bir disiplinleri vardır. Bu koronun da kendine ait bir tınısı olmalı.
Koro gözüyle Nâzım Hikmet
Sezen Ünal: İyi bir şairin hayatının büyük kısmını hapiste ve sonrasında da vatanına hasret geçirmesi kabul edilebilir gibi değil. 2015’te, hâlâ Nâzım Hikmet isminden korkulması da şaşırtıcı.
Aybüke Eryiğit: Kendisi vatan haini olarak adlandırılıyor, ama tam bir vatansever.
Aslıhan Işıltan: Benim için Nâzım’ın ismi, sanatla, özgürce sesimizi duyurabilme azmi ve başarı kriterimizle ilgili.
Seda Kırankaya: İnsan olmanın en önemli özelliklerini her unuttuğumuzda, her uzaklaştığımzda bize bir kere daha hatırlatan en önemli insanlardan. Sadece mücadelesi değil, bence insanlığı da bizi her unuttuğumuzda uyandıracak güçte ve eşdeğerde. Aşkı, sevgiyi, mücadeleyi, savaşmayı her şeye rağmen insan sevgisini kaybetmemeyi, uğradığı her türlü haksızlığa rağmen yine de hayattan umudunu kesmemeyi öğreneceğimiz yegâne insanlardan.
Ozan Kutlar: Nâzım Hikmet, kısaca yaşamak, özgürce yaşamayı hayal etmektir.
Nazlı Uğurtaş: Nâzım Hikmet uyanış demek, insanca ve hep hissettiği gibi, kalbinden geçen kadar kendini dünya yansıtmış. Ama Suruç’ta yaşananlara baktığımız zaman hiç bir şeyin değişmediğini görüyoruz. Onlar da kalpleriyle oraya gittiler. “Yorumsuz” diyorum.
Burcu Durmaz: Nâzım Hikmet’in kendi ülkesine kavuşamamışken, başka ülkelerde bu kadar sevilip değer görmesi, zaten sistemin nasıl yanlış işlediğini gösteriyor.
Uğur Yılmaz: “Yaşadık” diyebilmemiz için, Nâzım, Yılmaz Güney gibi daha nice büyükleri anmak ve onları gerçekten anlayabilmek, yaşayabilmek gerek. Bu koro da gerçekten, belki de ömrümüzün sonuna kadar yaşadığımız en güzel anıların bir arada olduğunu gösterecek. Çünkü bu koro bir kardeşlik korosu. Hep birlikte bütün zorluklara mücadele vermeyi, göğüs germeyi öğrenebilmeyi, öğretebilmeyi ve doğru güzellikleri yayabilmeyi öğreniyoruz.
Cansın Bayrak: Nâzım deyince aklıma iki tabir geliyor. Sevmek ve özgürce yaşamak. Kendi açımdan baktığım zaman, bu ülkede insanlar “O da öyle düşünüyor,” diyebildiği zaman pek çok şeyi çözeceğimizi düşünüyorum.
Güneş Kaya: Nâzım Hikmet biraz da cesaret ve ses çıkartmaktır. Biz de hep ses çıkaracağız ve susmayacağız.
Başak Ceber: Nâzım benim için, haksızlığa uğramasına rağmen sevmeye devam edebilmek ve doğruları söylemekten korkmamak, gerekirse bu uğurda yanmak demek.
Sinem Akar: Vatan aşkı, memleket aşkı demek, ama buna rağmen vatan haini ilan edilmek demek. Günümüzde de çoğu insan da maalesef bunu yaşıyor. Umuyoruz ki bundan sonra kimse bu tarz şeyler yaşamaz.
Yeni seslere açık
Atilla Gündoğdu: Bize ulaşmak isteyenler için mail adresimiz info@nazımhikmetkorosu. com. Sesli kayıt, bir özgeçmiş ve videolarla bize ulaşırlarsa işimiz çok daha kolay oluyor. Böylece koronun dengesi açısından hangi ses grubuna ait olduğunu duyabiliyoruz. Ayrıca yakın zamanda sosyal medya üzerinden de bir çalışmamız olacak. Facebook, Twitter, İnstagram ve diğer sosyal medya hesaplarından Nâzım Hikmet Korosu’na ulaşabilecekler.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Salonu terk ettiler!
- Ukrayna 'bin kilometre' uzaktaki hedefleri vurdu!
- 'Bunu da yaptınız, yazıklar olsun!'
- Türkiye bağlantıları dikkat çekti!
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- 'Yaptığınız kötülük hiç unutulmayacak!'
- Özlem Gürses'e ev hapsi!
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- Fenerbahçe'den Jose Mourinho kararı!