Güçlenen kadınların hikâyesi

Başak Köklükaya ile yarın izleyiciyle buluşacak yeni dizisi ‘Atiye’yi ve kadınları konuştuk.

Güçlenen kadınların hikâyesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.12.2019 - 02:00

Atiye’de canlandırdığınız karakter  -Atiye’nin annesi Serap- dominant bir kişilik, kendi kuralları olan, kafasında kızları için planları olan... Bu rolü kabul etmenizde neler etkili oldu, hangi yönleri çekici geldi size bu karakterin?

Serap Mustafa’nın eşi. Atiye’nin ve evlat edindikleri Cansu’nun annesi. Çocukluğunda yaşadığı olayların ve geçirdiği travmaların üzerini örtmeyi ve bunu saklamayı tercih etmiş. Ailesi üzerinde son derece otoriter. Hepsinin onun doğrularına göre hareket etmesini isteyen bir anne. Senaryonun ilk iki bölümünü okuduğumda Serap karakterinden ziyade senaryoyu çok beğenmiştim. Diğer bölümleri okudukça ve Serap’ı düşündükçe ve karaktere hayat verme süreci içinde onu daha da çok sevmeye başladım. Serap karakteri ilk bölümlerde izleyiciye itici ve sevimsiz gelebilir. Ancak Atiye’nin kendini keşfetmeye başlamasıyla birlikte diğer karakterlerde de değişim başlıyor. Hemen her karakter kendini keşfetmeye ve kendisiyle yüzleşmeye başlıyor. Her bölüm Serap’a dair yeni bilgiler ortaya çıkacak ve her bölüm farklı bir Serap izleyecek seyirciler.

HER İNSAN ÇIPLAK DOĞAR

En başından beri “Atiye” için merkezinde bir kadının olduğu bir hikâye, hatta bir kadın dizisi deniyor. Bu size ne hissettiriyor, bir kadın oyuncu olarak?

Evet. Aydınlanan, güçlenen kadınların hikâyesi diyebiliriz. Aynı zamanda aile kavramı üzerinde de duruyor. Her insan çıplak doğuyor; elbette genlerle taşıdığı özellikleriyle beraber. Ancak sonrasında içine doğduğu aile ve çevre onu şekillendiriyor. İyi ya da kötü, törpülüyor ya da sivriltiyor. Bunların karakterler üzerindeki etkilerini görüyoruz. Aynı zamanda gizemli, aynı zamanda da bir aşk hikâyesi. Bir çok olguyu barındırıyor.

Dizi süreleri TV’lerde 3 saate yaklaşırken, “Atiye” 40-45 dakikalık bölümler halinde izleyiciyle buluşuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz oyuncu olarak, bir lüks mü sizce?

Evet. Şu şartlarda elbette lüks. Bu sektörde çalışan herkes için lüks. Benim çok yoğun bir çekim programım olmadı. Ama kesinlikle çok insani çalışma saatleri vardı. Her şey gerçekten çok planlı programlı ve özenliydi.

ŞİDDET ŞİDDETİ DOĞURUR

“Atiye”de mesela karakterlerin içki içtiklerini görüyoruz... Normal bir dizide bunlar ya hiç görülmez, ya o içki karartılır, ya da içen kişi zaten ‘kötü’ olarak damgalanmıştır... Topluma dayatılan bu muhafazakârlaşma sizi rahatsız ediyor mu?

İçki ve sigaranın konuya ve yerine göre tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi içildiğini görmeyi tercih ederim. Sokakta insanlar vahşi batıdaymış gibi silahla gezmediği halde, hemen her dizide bu durum normal ve sıradanmış gibi çok sık karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda kadına ve insana uygulanan şiddet... Asıl bunların bu kadar normalmiş gibi gösteriliyor olması toplum için daha sakıncalı diye düşünüyorum. Saygı, sevgi, hoşgörü gibi değerlerimizi kaybetmek beni daha çok rahatsız ediyor.

ÖFKE KONTROLÜ

Kadına karşı şiddet çok fazla artmadı mı sizce de?

Aileler sevgi dolu, vicdanlı, merhametli, çevreye, doğaya, her canlıya duyarlı çocuklar yetiştirmedikçe bu katlanarak devam edecek. Keşke bebek bekleyen her aileye bir psikolog ve pedagog destek verse. Devlet bunu zorunlu kılsa. Öfke kontrolü nasıl sağlanır, duygular nasıl yönetilir vs. 

Zülfü Livaneli’nin bir önerisi oldu, kadınlara silah verilsin dedi. Sizce gerek var mı böyle bir şeye?

Şiddet şiddeti doğuruyor. Bence sadece eğitim ve bilgiyle aşabiliriz. Belki bir seferberlik başlatılmalı. Bu duruma kadınlar değil devletin çözüm bulması gerek. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon