Şevval Sam: Bari oksijenimizi bize bırakın
Müzisyen ve oyuncu Şevval Sam, bu topraklarda peşine düştüğü seslerle ve Türkiye'nin her bölgesinden şarkılarıyla 20 Ağustos akşamı sahnede. Aşık Veysel'e, Neşet Ertaş'a selamların yollanacağı, Kâzım Koyuncu'nun, Ahmet Kaya'nın anılacağı; Karadeniz'den Anadolu'ya, oradan Trakya'ya uzanacak müzik yolculuğu Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda dinleyicisiyle buluşacak.
Cumhuriyet Gazetesi arşivinde buluştuğumuz Şevval Sam'la Müzeyyen Müzikal'inden, dizi setlerindeki çalışma koşullarına; Türkiye'nin yaşadığı toplumsal dönüşümden ağaçları katledilen Kaz Dağları'na; gölgesini satamadığı ağacı kesen Kapitalizm'den taşlamamız gereken Şeytan'ın nerede olduğuna; Arabesk'ten Alaturka'ya geniş bir yelpazesi olan müzik yolculuğundan, 20 Ağustos Harbiye konserine uzanan uzun bir sohbeti paylaştık. Söyleşmek bizim için keyifliydi, okumak da sizin için keyifli olsun...
Bu ayın 20'sinde Harbiye konseriniz var, nasıl gidiyor hazırlıklarınız?
Her sene Harbiye Ac¸ıkhava konserlerini iple c¸ekiyorum; yazı en s¸enlendiren ku¨ltu¨rel aktiviteler hep Harbiye'de oluyor. Her sene yeni bir konsept koyuyoruz sahneye, daha o¨nceki yıllarda "Toprak Kokusu"ydu konseptimiz ve bu toprakların farklı dilleri, farklı renkleri, farklı sesleri vardı... Bu sene agˆır gec¸en bir kıs¸ın ardından, u¨zerimizdeki kıs¸ın yorgunlugˆunu, agˆırlıgˆını, ataletini atalım diye nes¸eli ve egˆlence odaklı bir konsept hazırladık.
"Agˆır gec¸en bir kıs¸" dediniz, neden bu kadar zorlu gec¸ti?
Herkes ac¸ısından farklı ve yogˆundu aslında.. Gerek ekonomik, gerek siyasi, gerek sosyolojik olarak agˆır bir do¨nemden gec¸tik hepimiz; kıs¸lar biraz da yorucudur zaten...
"Yasak Elma" dizisinin 3'u¨ncu¨ sezon c¸ekimlerine bas¸layacaksınız yakın zamanda, set emekc¸ilerinin c¸alıs¸ma kos¸ulları sizin setinizde nasıl?
Set ortamı, setteki kadınların pozisyonu, c¸alıs¸ma su¨relerindeki adaletsizlikler ve kos¸ullar u¨zerinden konus¸acaksak, "Yasak Elma" seti c¸ok yu¨ksek standartta bir set. 2008 yılında c¸alıs¸ma kos¸ulları agˆır gelmis¸ti bana. 76 saat hic¸ durmadan c¸alıs¸ma rekorlarımız vardı o zaman... O zaman "Bo¨yle devam edemez" dedim. C¸ok yoruluyordum, yu¨zu¨mu¨ koyuyorum bu is¸e sonuc¸ta; yu¨zu¨m takallu¨s etmis¸ vaziyette, sahnenin bas¸ı ile sonu arasında yu¨zu¨m yarım santim bir santim as¸agˆı du¨s¸u¨yor. Uykusuz, go¨zlerimizin altı mosmor... Biraz ara vereyim dedim, fakat o ara c¸ok uzun su¨rdu¨, 8 sene... 8 yıl boyunca girdigˆim mu¨zikal yolculugˆun ardından, oyunculugˆu o¨zlemeye bas¸ladım. Herhalde kalbi olarak nasıl c¸agˆırdıysam, ruhsal olarak da ihtiyac¸ duydugˆum bir do¨nemde "Bodrum Masalı" geldi. Ondan hemen sonra da "Yasak Elma"yı kabul ettim. "Yasak Elma"da Fatih Aksoy bir vaatte bulundu ve "Ben artık c¸alıs¸anların, bir s¸ekilde insanlık dıs¸ı kos¸ullarda c¸alıs¸malarını istemiyorum, 5 gu¨n 12 saat kuralı koyuyorum" dedi, bu sekto¨rde o¨ncu¨ bir davranıs¸tı. 5 gu¨n 12 saat kuralı, sevdigˆi is¸i yaparken, insanın o is¸e olan as¸kını o¨ldu¨rmeyen bir sistem. C¸u¨nku¨ c¸ok sevdigˆiniz bir is¸i, c¸ok zor kos¸ullarda yapmak artık kronikles¸meye bas¸ladıgˆında, bir zaman sonra "Lanet olsun" diyebiliyorsunuz. "Ara vermek istiyorum" dememin sebebi oydu. Belki korkudan, yine aynı kos¸ullar olursa diye hic¸ do¨nmeyebilirdim ama oyunculugˆun bendeki kars¸ılıgˆı c¸ok gu¨c¸lu¨ oldugˆu ic¸in, tekrar do¨ndu¨m.
Müzeyyen'in zamansız hikâyesi...
"Mu¨zeyyen" mu¨zikali sahnelediniz gec¸en yıl, hayatınızda yeri nedir? Nasıl bir yolculuktu Mu¨zeyyen Senar...
Mu¨zeyyen'in 100. Yas¸ yılına denk geldi mu¨zikal... Aslında bu da bir tesadu¨ftu¨, ben c¸ok uzun zamandır bunu yapmak istiyordum ve nasıl yapacagˆımı du¨s¸u¨nu¨yordum. Radi Dikici’nin kitabını okuduktan sonra, bu hayat hika^yesinin ya sinemada, ya sahnede bir s¸ekilde anlatılması gerektigˆini du¨s¸u¨ndu¨m ve sonra bir yolculugˆa c¸ıktık. Her s¸ey olması gerektigˆi gibi oldugˆunda bir baktım ki Mu¨zeyyen’in 100. Yas¸ yılı, c¸ok sembolik bir do¨nemdi benim ic¸in. Bende Mu¨zeyyen’in mu¨this¸ bir kars¸ılıgˆı var; herkes pop dinlerken ben niye Mu¨zeyyen’in pes¸inde kos¸uyordum 18 yas¸ında bilmiyorum...
Ruhsal bir bagˆımız olabilir, hayatlarımızda da c¸ok benzerlik tas¸ıyan detaylar ve unsurlar var. Ya hayatı algılayıs¸ımızla ilgili o matematik bizi benzer istasyonlardan gec¸iriyor, ya da gerc¸ekten ruhsal bagˆ diye bir s¸ey var ise oralarda aynı dili konus¸an, belki aynı familyadan iki kis¸iyiz... Bilmiyorum ama dedigˆim gibi, her zaman Mu¨zeyyen'in hika^yesi beni c¸ok etkiledi, onu anlatmak, onun agˆzından anlatmak istedim.. Bazı hayat hika^yeleri var ki her zaman, yeniden anlatılabilir, hic¸bir zaman gu¨ncelligˆini yitirmez, o evrensel bir hika^yedir c¸u¨nku¨, do¨nem hika^yesi degˆildir, zamansız insan hika^yesidir... O yu¨zden ben biyografileri de c¸ok severim, okurken hayat hika^yeleri insanın kulagˆına bir su¨ru¨ ku¨pe takar... Deneyimler hep benim ilgimi c¸ekmis¸tir, Mu¨zeyyen’in de bende c¸ok kars¸ılıgˆı olan bir hayat hika^yesi var.
Mu¨zeyyen’in devam etmesini istiyor musunuz...
I·stiyorum aslında, c¸u¨nku¨ bir gu¨ncelleme yapıp tekrar sahneye koyabilirsek... Evet zamansız bir hika^ye, evrensel bir hika^ye ama onun da o¨tesinde Cumhuriyet Do¨nemi’ni, Cumhuriyet Do¨nemi’nin aydınlanma su¨recinde bile kadın olmanın toplumsal kars¸ılıgˆını, onun bedellerini, ona kars¸ılık Mu¨zeyyen’in dirayetini anlatmak birc¸ok kadına ilham vericegˆinden anlatmaya devam etmek istiyorum. Do¨nem degˆis¸iyor, c¸agˆ degˆis¸iyor, inanılmaz bir degˆis¸im su¨recine tanıklık ediyoruz, bunlar naif hika^yeler olarak kalacak belki... O do¨nemin davranıs¸ bic¸imleri, insan ilis¸kileri, algıları, insanların duyguları, as¸kları, yas¸ama bic¸imleri ile bugu¨nu¨n alakası yok. Sadece tarih okumak insanın kendi tarihini ve toplumsal tarihi anlaması ic¸in yeterli degˆil, bunlar daha gerc¸ek doneler aslında. Ve tarihin bu taraflarını bilmeden gelecegˆi kurgulamak da zor, c¸u¨nku¨ nerelerde neler yapılmıs¸? Ya da bu duygusal evrim su¨recimiz nasıl ilerliyor? Neleri tutmak iyiydi? Nelerden vazgec¸tik? Neleri korumak lazımdı? Bunlara da bakmak ac¸ısından mu¨this¸ fonksiyonel buluyorum bu hika^yeleri.
Mu¨zeyyen’in yas¸am hika^yesini o¨zu¨msemis¸, yas¸adıgˆı do¨neme bir insan hika^yesi u¨zerinden bakmıs¸ bir insan olarak; o do¨nemi ve yas¸adıgˆımız do¨nemi kars¸ılas¸tırdıgˆınızda nasıl degˆis¸iklikler go¨zlemliyorsunuz...
Ben 73’lu¨yu¨m, 46 yas¸ımdayım ve gerc¸ekten televizyon diye bir s¸eyin olmadıgˆı zamanı biliyorum. Annem, radyonun, tek iletişim aracı olduğu dönemleri görmüş. Yolların, kullanılan cu¨mlelerin, yediklerimizin, s¸ehirlerin o kadar farklı zamanlarından bu gu¨nlere geldik ki... O zamanlar, sokaklar bos¸tu, yediklerimiz temizdi, Kapitalizm bu kadar iligˆimize kemigˆimize is¸lememis¸ti. I·nsanların idealleri vardı, -izm’lerin bir kars¸ılıgˆı vardı, ideolojilerin kars¸ılıgˆı vardı; bugu¨n hic¸birinin kars¸ılıgˆı yok. Belki de dogˆrusu bu onu bilmiyorum. O ideolojiler insanları belki ayakta ve hayatta tutuyordu o vakitler, ama aynı zamanda c¸ok bu¨yu¨k kayıplar verilmesine de sebep oldu. Bugu¨n artık insan olmayı becerebilmenin o¨n planda olması gerekiyor, bugu¨n artık savas¸ılması gereken s¸ey ideolojiler degˆil; bugu¨n savas¸ılması gereken tek bir –izm var, o da Kapitalizm. Bugu¨n Kaz Dagˆları ic¸in bu kadar peris¸an oluyorsak, bu da Kapitalizm’in bize dayatması. Klişe belki ama "Go¨lgesini satamadıgˆı agˆacı keser" bas¸lı bas¸ına bir cu¨mle Kapitalizm’e dair. Gerc¸ek anlamda insan olmak ne demek? Tas¸lamamız gereken S¸eytan nerede? I·c¸imizde; yani nefsimiz... Kapitalizm insanı nefsinden vuruyor çünkü. Radarlarımızı ac¸ıp o farkındalıkla hayata odaklanmamız gereken bir su¨rece dogˆru gidiyoruz...
'Bir kavanozun içindeyiz'
Kaz Dagˆları’ndan konus¸alım biraz da...
Bu ne ilk ne de tek, Karadeniz yıllardır yagˆmalanıyor... S¸unun altını o¨zellikle c¸izmek istiyorum, Ku¨tahya’da Murat Dagˆı’na da go¨z dikilmis¸ vaziyette s¸u anda. Lunaparktaki oyuncaklar gibi: delikten kafa çıkıyor, ona vuruyorsun, digˆer taraftan bas¸ka kafa c¸ıkıyor bu sefer onu yakalamaya çalışıyorsun ya, onun gibi.. Bir yandan da neye kars¸ı gelecegˆimizi s¸as¸ırdıgˆımız bir do¨nem yas¸ıyoruz, artık bari oksijenimizi bize bırakın. Burada inanc¸ sistemlerinin, ideolojilerin, -izm’lerin, milliyetc¸iliklerin hepsinin kenara koyulması gerekiyor; burada ortak tek derdimizin bu yerku¨renin, bu gezegenin, bu tabiatın korunması olmalı. Kaynaklar tu¨keniyor, kaynaklar kirleniyor, biz bir kavanozun ic¸erisinde gibiyiz yahu nereye gidecegˆiz? Dünyadan istemeyi biliyoruz, ama tek taraflı olmaz, ona kars¸ılıgˆını da vermek zorundayız. Arı’nın balını paylaşabilirsin ama bu¨tu¨n petegˆini almak diye bir s¸ey olamaz, bir kısmını alırsın bir kısmını Arı’ya bırakırsın ki bu do¨ngu¨ devam edebilsin. Onun tabiatına saygı gösterip, c¸ic¸egˆini korursun ki o da bal versin, sen de s¸ifalan diğer canlılar da beslensin. Bu kars¸ılıklı bir duygu alıs¸veris¸i, saygı alıs¸veris¸i, hep bana hep bana diye bir s¸ey olmaz...
Bu¨tu¨n ayrılıkları bir kenara bırakıp, yan yana durabilir mi sizce bu u¨lkede insanlar?
Mikro ve makro du¨zeyde bu bilince ermek gerekiyor, manzaramı kapatıyor diye, kus¸lar arabamı kirletiyor diye agˆacı kesmek, yerine plastik palmiyeler dikmek... Bu zihniyetleri, bir bilinc¸lendirme su¨recinden gec¸irmek zorundayız, bu da egˆitimle olabilecek bir s¸ey, farkındalık yaratmak gerekiyor. Bu anlamda sosyal medyanın gu¨cu¨ne inanıyorum. Kaz Dagˆları’na binlerce insan yu¨ru¨yerek gidiyor sosyal medya sayesinde. I·nsanlar birbirlerini duydu ve aynı amac¸ ic¸in oraya yu¨ru¨du¨. Bireysel olarak biz bunun ic¸in c¸aba sarf ediyoruz ama; kitleler u¨zerinde etkin kars¸ılıgˆı olan kurumların, kis¸ilerin, partilerin, belediyelerin yapması gerekiyor. En c¸ok da onlara is¸ du¨s¸u¨yor.
Kaz Dagˆları ic¸in, Kaz Dagˆları’nda bir konser fikri var mı aklınızda..
Elbette du¨s¸u¨ndu¨m bunu, I·stanbul'daki konser ayın 20’sinde, yakın bir tarihte oldugˆu ic¸in hazırlık su¨recimiz yogˆun bir bic¸imde devam ediyor. 20’sinden sonrasında yapmak isterim. Kaz Dagˆları olmazsa, Murat Dagˆı’na giderim. Farkında olunmayan bazı yerlerin de altını c¸izmek lazım. Murat Dagˆı mesela herkesin bilmedigˆi bir yer, orada hazırlık yapılıyor s¸imdi. Tek bir yerin popu¨lize edilmemesi gerekiyor, Kaz Dagˆları bir o¨ncu¨ olabilir bu konuyla ilgili, Karadeniz’e bakılması lazım, Murat Dagˆı’na bakılması lazım... Burada parlatılması gereken s¸ey altın degˆil, parlatılması gereken s¸ey belki tarih, tabiatın dokunulmamıs¸lıgˆı, endemik varlıklar, belki yemek ku¨ltu¨ru¨, organik u¨ru¨nler... Ha^la^ Kapitalizm’in girmedigˆi bazı ko¨yler var, Ata tohumları var. Du¨nyada bir su¨ru¨ s¸ey bitti, Londra’da bir bakıyorsun her s¸ey parlatılmıs¸ ve plastik gibi. O gu¨nle bugu¨n arasındaki farkı konus¸tuk ya az evvel, evet is¸te o gu¨n Domates Domates’ti, bugu¨n Domates yemek ic¸in daha fazla para veriyorsun; c¸u¨nku¨ Domates olmayan bir s¸eyi sana Domates diye satıyorlar. Bizim c¸ocuklugˆumuzda organik diye bir s¸ey yoktu. Sulara para veriyoruz, bakın ama aksi mu¨mku¨n, Ovacık’ta Bas¸kan Mac¸ogˆlu “Suya para mı verilir?” Dedi verdi insanlara Munzur suyunu, yapılabiliyor aslında. Ama o suları Araplara satarsan, Arap sana gelip buradan senin suyunu alır... Ben niye ait oldugˆum topraktaki suyu ic¸emiyorum, Araplara ya da Batı’dan bas¸ka bir u¨lkeye satılıyor kaynaklarımız... Benim onayım haricinde satılmıs¸ hem de...ben onay vermiyorum; herkes o sudan ic¸meli, kimseye ait olmamalı.
'Bu toprağın ritmine aitim'
Konserlerinizin de albu¨mleriniz gibi farklı temalara sahip, nasıl bu kadar renklendi S¸evval Sam'ın mu¨zikal yolculugˆu?
Benim bu¨tu¨n mu¨zikal yolculugˆum hep böyle renkli gec¸ti... Gezgin gibiyim, merak ettigˆim her sesin pes¸inden gittim, hayatı kes¸fetme yollarımdan biri oldu mu¨zik her zaman... Bir de tabii bu toprakların seslerine, ku¨ltu¨ru¨ne duydugˆum bu¨yu¨k bir hayranlık var... Buradaki bu¨tu¨n ritmleri, tınıları ic¸imde ve bu¨tu¨n hu¨crelerimde duyuyorum. O yu¨zden buranın seslerine, mu¨zigˆine ve ritmlerine ait hissediyorum kendimi...benim mu¨zikal su¨recimi de belirleyen, bu topraklardaki müziğin ic¸imdeki kars¸ılıgˆı aslında. Bu¨tu¨n bu as¸kım ve bu sesleri ic¸imde duyuyor olmam, benim aynı zamanda mu¨zikal yolculugˆumu da belirledi. Öte yandan bazı s¸eylerin tarihini de merak ettim, mesela Arabesk’in Türkiye’deki tarihini.. aynı zamanda "Has Arabesk" albu¨mu¨, sınıf ayrımına bir tepkiydi. Bugu¨n u¨niversitede, Tu¨rkiye’de arabeskin tarihine bakmak isteyen bir o¨gˆrencinin bas¸vurabilecegˆi bir kaynak niteligˆi de tas¸ıyor, c¸u¨nku¨ ic¸inde sosyolojik bir metin var albu¨mu¨n. Onun u¨zerine kitaplar okudum, aras¸tırmalar yaptım, sosyologlarla konus¸tum, mu¨ziklerini dinledim, hissetmeye c¸alıs¸tım, so¨yledim. Yukarıdan bakıp “Iyy Arabesk” deyip kos¸ulsuz tu kaka etmenin dogˆru olmadıgˆını du¨s¸u¨ndu¨m, ve bunun nedenlerini aras¸tırdım. Her mu¨zik ilk c¸ıktıgˆı zaman masumdur, nasıl bugu¨n Rap gu¨ndemde, bir jenerasyonun, toplumdaki eğilimin bir tezahu¨ru¨ aslında. Bugu¨n kimsenin bu su¨reci eles¸tirmeye hakkı yok, bu c¸ok ciddi bir kars¸ılık buluyor ama bu ne zaman gerc¸ek anlamda ticari bir s¸eye do¨nu¨s¸u¨r ve o¨zu¨nden uzaklas¸ır o zaman eles¸tirebilirsiniz. Arabesk’in de ilk c¸ıktıgˆı do¨nem, eles¸tirecek bir s¸ey yok o da bir duygunun tezahu¨ru¨, sosyolojik bir durumun tezahu¨ru¨ aslında. Sonra is¸ ticari boyuta ve duygu so¨mu¨ru¨su¨ne do¨nu¨s¸meye bas¸ladıgˆında zaten mu¨zikalitesi de du¨s¸meye bas¸lamış Arabesk’in. Hep bir cu¨mlesi oldu benim albu¨mlerimin, Arabesk’in, sınıf ayrımına kars¸ı, “Toprak Kokusu”nun etnik ayrımcılıgˆa kars¸ı bir cu¨mlesi oldu... Tango yaptım, Alaturka yaptım, Karadeniz albu¨mu¨ yaptım bunların hepsinin bende bir kars¸ılıgˆı vardı. En son ninni albu¨mu¨ yaptım, oradaki cümlem s¸uydu; “C¸ocuklar mutlu s¸arkılar dinlesinler, mutlulugˆu ku¨c¸u¨k yas¸ta hissetmis¸ bir c¸ocuk, bu¨yu¨du¨gˆu¨nde o mutlulugˆu nerede arayacagˆını c¸ok iyi bilir...”
Konserde neler olacak...
Konserde yine farklı tarzlar, farklı bo¨lgeler olacak. Alaturkalar, gu¨nu¨mu¨zu¨n pop s¸arkıları, arabesk...bir hika^ye ic¸erisinde anlatacagˆım onları. Bu¨yu¨k ustalara selam yollayacagˆız As¸ık Veysel’e, Nes¸et Ertas¸’a...Ka^zım’ı anacagˆız, Ahmet Kaya’yı anacagˆız... Karadeniz’e biraz torpil gec¸tim ister istemez, Karadeniz, Ege, Orta Anadolu, Dogˆu Anadolu, Trakya, bu¨tu¨n bo¨lgeleri gezecegˆiz. Oranın etnik unsurları degˆil daha ritmik ve melodik unsurları devrede olacak. Konuklarımız olacak, Karadenizlerde Yoroz Horon Ekibi olacak, Defjen Def Toplulugˆu perku¨syon s¸ov yapacak, Trakyalarda Onur I·lkbahar Roman manileriyle bizlerle olacak...
|
En Çok Okunan Haberler
- Soğuk havada TIR kuyruğu 30 kilometreyi geçti
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- CHP'den Erdoğan'a sert yanıt!
- ‘Binadan çıkamıyorum, bu çaresizliğe...'
- Öğrencisinin Suriye'de Bakan olduğunu öğrendi
- Volkan Demirel'den Şenol Güneş'e sert sözler
- Evini kiraya verecekler için geri sayım
- Fidan ve Colani yeni dönemi açıkladı
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'
- İstanbul Barosu hakkında soruşturma!