Bugün günlerden Cumhuriyet Kitap! (08.01.2020)
Cumhuriyet Kitap Eki’nin bugün yayımlanacak 1560’ıncı sayısında da nitelikli yapıtlara ilişkin yetkin eleştiri ve inceleme yazıları ile söyleşiler bekliyor okurlarımızı.
İnsanoğlunun ilk büyük yazılı eserleri arasında sayılan İlyada ve Odysseia destanları altmış yıl önce Azra Erhat ve A. Kadir tarafından tam olarak dilimize çevrilmişti. O zamandan buyana çok kereler basıldı, farklı çeviri denemeleri oldu.
‘İLYADA VE ODYSSEİA VE HOMEROS SÖZLÜĞÜ’ ÜZERİNE…
Bu sayımızın kapağına taşıdığımız Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sema Sandalcı, bu iki büyük destanı ilk söylendiği ve yazıya geçirildiği dil olan Eski Yunancadan yeniden çevirdi. Yanına bir de Homeros Sözlüğü (Yapada Yayınları) katarak destanların dünyasını okurlara daha da yaklaştırmayı denedi.
Homeros destanları, yalnızca günümüzden üç bin yıl önce topraklarımızda geçen bir savaşın ve çevresindeki olayların anlatımı değildir, aynı zamanda insanın insan olma serüveninin de en temel belgelerinden biridir.
Bu nedenle bütün öğretim kurumlarında önde gelen okuma metinlerinden biridir. Gençlerin insanı ve dünyayı anlama uğraşlarında yardımcıdır. Dahası insanın temel özelliklerinin, duygu ve düşüncelerinin pek de değişmediğinin de bir göstergesidir.
Mustafa Kemal’in de 1915’te Çanakkale Savaşı’nı kazandıktan sonra, “Hektor’un intikamını aldık” dediği söylenir. Bu söz, Anadolu tarihinin bir bütün olduğunun, tarihsel bağlarının kopmadığının da bir göstergesidir.
Nurgül Ateş’in Sema Sandalcı’yla yaptığı konuşmanın Homeros destanlarının dünyasına doğru genişleyen içeriğinin ilgiyle okunacağını düşünüyoruz.
TÜYAP 13. ÇUKUROVA KİTAP FUARI SÜRÜYOR
Adana’da 4 Ocak’ta açılan TÜYAP 13. Çukurova Kitap Fuarı 12 Ocak’a dek sürüyor. Kitapla yılın ilk buluşması için güzel bir fırsat.
Bir sanatçı niçin vardır?
Albert Camus ülkemizde iyi tanınan, kitapları okunan, felsefesi bilinen bir edebiyatçıdır, Monod da RNA aracılığıyla genlerin nasıl çalıştığını bulan bilim adamı olarak tanınır. Camus yaşamak için gerekli felsefi araçları açıklarken Monod da bir bilim adamı olarak - arkadaşlarıyla birlikte - hayatın biyolojik sırlarını araştırıyordu.
DNA’nın ve genlerin keşfinden sonra, yanıtlanması gereken sorular vardı: Monod genlerin nasıl çalıştığını buldu. Camus ile Monod’nun hayatlarının kesiştiği noktalardan biri buydu, hayatın sırları konusuydu.
Alman İşgali sırasında Hitler’e karşı savaş veren Fransızların direniş örgütünde de yolları kesişmişti. İkisi de İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler Fransa’yı işgal ettiği zaman oturup seyretmediler, Direniş Örgütü’ne katıldılar.
Sean B. Carrol’ın bu izdüşümlerden yola çıkarak kaleme aldığı Cesur Dahiler (e yayınları) ülkemizde Ülker İnce’nin çevirisiyle okurlarla buluştu. Turgay Fişekçi, Ülker İnce ile Sean B. Carrol’ın Cesur Dahiler’ini konuştu.
ŞAİRİ ŞAİRDEN SOR…
“Bir Şiirden” (Yapı Kredi Yayınları) kitabında Turgut Uyar, Türk edebiyatında bugün en çok özlediğimiz, eksikliğini hissettiğimiz kişilikli eleştirmenliği damardan ve sakınmasız, hesapsız ve müdanasız, cüretkâr ve feragatli, has şairlere özgü gözüpeklik ve şairane bir adanmışlıkla yapıyor.
Edebiyata ilgi duyan her kesimden insana gerçek bir lektürel şölen veriyor Turgut Uyar.
Abdülhak Hamit, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Seyfi Orhon, Kemalettin Kamî Kamu, Necip Fazık Kısakürek, Nazım Hikmet Ran, Ahmet Kutsi Tecer, Mümtaz Zeki Taşkın, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Muzaffer Tayyip, Rüştü Onur, Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Sabahattin Kudret Aksel, Cahit Külebi, Metin Eloğlu ve Cemal Kırca’nın birer karakteristik şiirini yazısının başına alıntılayarak, Türk edebiyatında derin izler bırakmış bu şairleri tek tek teşrih masasına yatırıyor. Hikmet Temel Akarsu’nun yazısı…
EDEBİYATIMIZIN ÖFKELİ YAZARI; İLHAN TARUS!
Bazı yazarların hayatı ile edebi serüveni şaşırtıcı ölçüde örtüşür. İlhan Tarus onlardan biri. Değişken, öfkeli ve ayrıksı yaşamı gibi yapıtları da dalgalı bir seyir izlemiş; çok okunmuş, tartışılmış, eleştirilmiş, sonra unutulmaya terk edilmiş.
Yaşar Nabi Nayır, ölümü üzerine Varlık’ta (sayı: 687) hazırladığı dosyada Tarus’u önemli hikâyecilerden saymıştır: “Gerçekçi bir yazardı Tarus. Kendi bildiği, gördüğü, duyduğu gerçekleri, yurdunun küçük, silik insanlarınca yaşanmış birtakım acı olayları anlatmaya çalıştı romanlarında, hikâyelerinde.”
Nayır’ın bu saptamasına ek olarak Konur Ertop da onu başka bir açıdan şöyle tanımlar: “Kurtuluş savaşımızla ilgili Var Olmak ve Hükümet Meydanı romanları yakın tarihi yeni gözle değerlendirme çabasının ürünleridir. Bu romanlar Anadolu'nun kurtuluş yıllarındaki toplumsal durumunu, insanlarını, inançlarını, gerici ve devrimci hareketleri iyi bir şeklide canlandırır. İçlerinden özellikle birincisi sanatçının en sağlam eserlerindendir.”
İlhan Tarus, Ankara’da, Cebeci Mezarlığı’nda, bütün kavgaların, hayal kırıklıklarının uzağında, yakın dostu Fikret Otyam’ın tasarladığı mezarında yatıyor. Var Olmak, Hükümet Meydanı, Vatan Tutkusu, Kasabanın Ruhu adlı kitapları yarım yüzyıl sonra h20 Kitap tarafından yeniden yayımlanıyor, okunuyor; öfkesi hayatın içinde isyancı bir damara bağlanıyor yeniden. İbrahim Dizman’ın incelemesi…
‘UYUMSUZA NOTLAR - BİR TOMRİS UYAR KİTABI’
Müzisyen Jehan Barbur, Tomris Uyar’ın Gündökümü’ne ithafen yazdığı kitapta; bir yandan içini döküyor ve okurlarını da bu ‘dertleşmeye’ ortak ediyor bir yandan da Uyar’ı edebi yönü ve fikirlerine odaklanarak anlatmanın peşine düşüyor.
Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Tomris Uyar’ın yirmi beş yıl boyunca tuttuğu, iki ciltlik “Gündökümleri’nin çıkış nedeni ‘ben inciniyorum’dur.
Okura, ‘Sen de rencide ol, zedelen, sen de incin!’ demek istedim. Okur kızsın bana isterse, bu da bir tepkidir. O değişik ses dediğin, ses değil de bir çığlık. Seçilen günler, benim sesimi yükseltmek istediğim günler değil, okurun sesini yükseltmesini istediğim günler. Kendi kızdığım şeyleri yazsaydım, bu bir nefret kitabı haline gelirdi.” diyerek neden yazdığını açıklar.
Uyumsuza Notlar - Bir Tomris Uyar Kitabı (Doğan Kitap), Barbur’un sıranın kendine geldiğini kabullenerek eteğindeki taşları döktüğü, örselenmeleri, incinmelerle dolu bir ‘kabullenme kitabı’. Ilgaz Gökırmaklı’nın yazısı…
OĞUZ DEMİRALP: ‘YAZIN TARİHİMİZDE İKİ PARADİGMA’
Yazında köklü değişmeler genellikle kültür dünyasındaki gelişmelerle ilintilidir. Kültür alanı yazını da içerir. Kültürde büyük bir değişiklik meydana gelirse yazına yansıdığı, giderek yazının da değişime katkı yaptığı görülür.
Bu tür değişimlerin süresi olağan bir insan ömrünü aşar, birkaç yüzyıla yayılabilir. Örnek olarak, Türklerin tarihindeki iki köklü değişimi gösterebiliriz. Birincisi, Şamanizm’den İslam’a geçiş: birkaç yüzyıl sürmüştür. İkincisi batılılaşma da diyebileceğimiz modernleşme süreci: sürmektedir, kimileyin hızla, kimileyin dura dura. (Gaipten bir ses: geri adımları unutma!) Oğuz Demiralp’in yazısı…
SEVGİ ÖZEL: ‘DİL YARASI, GÖNÜL YARASI...’
“Yönetenler yönetilenler, herkes her yerde konuşuyor; anlaşamıyoruz, niye? Çünkü aynalar çoklarına kendi yüzünü göstermiyor; çokları ağzından çıkanı da toplumu da duymuyor. Toplumun büyük bölümü, özellikle yönetilenler hırçın, öfkeli, tepkili... Yönetenler son 17-18 yılda ağzını açtıkça ayna ayna “ben”den güzeli, “ben”den doğru konuşan var mı havasında… Kimi kez Hacivat’ın, kimi kez Karagöz’ün rolündeler; “söz namus”muş?
Ulusal paramız dolarla yer değiştirmeye başlayınca, ortak dilimiz Türkçe de dolarla yarışır oldu. Önce İngilizceye, son on yılda da Arapçayla Osmanlıcaya öykünenler iktidar koltuğuyla kapısına yapıştı; bir korku sardı hepimizi. İnsan çanağa ne doğrarsa, kaşığına o çıkar; bana göre de yersiz bir korku değil bu. Ancak bilim ve sanat dili Türkçeyi bilinçle işleyen onlarca bilimcinin, sanatçının emeğini de görmezden gelemeyiz. Doğallıkla dil yarasının gönül yarasına dönüştüğünü de unutmuyoruz.” Sevgi Özel’in yazısı...
DENEMEKTEN VE ARAMAKTAN YILMAYANLARA
Burcu Yılmaz bu hafta Taş-Kâğıt-Makas köşesinde, KVA Çocuk Yayınları’ndan çıkan Küçük Kaptan Arsenio’nun Hayalleri ve Öteki Tavşan Nerede? Adlı kitapları tanıtıyor. Boğasiklet, Otyiyen, Isıtmaskop, Apartobüs, Yoldaçal, Döner Kurutmaç, Derindegiden ve İnekli Makaradan söz eden yazarımız ardından tavşanı takip ediyor.
ŞAİR, EDİP, DÜRÜST TÜCCAR LEON BAHAR
“Bu kitap benim için bir iç huzurdur. Varlık Vergisi gibi acı ve karanlık bir dönemle yüzleşmekten korkmadan, umuda ve insana dair, birlikte yaşama umuduna dair not düşebilmiş olmanın huzurudur. Bunu yapmama, kahramanım yani hikâyenin gerçek sahibi Leon Bahar, mücadele azmi, adalet arayışı ve eşsiz muhakeme gücü ile imkân verdi’’
Nurten Yalçın Erüs, Leon Bahar’ı Takdimimdir’de (Kırmızı Kedi Yayınevi), vergi mağduru Yahudi tüccar Leon Bahar’dan kalan sürgün mektupları ve dilekçeler üzerinden İkinci Dünya Savaşı yıllarının Türkiye’sine ışık tutuyor. Hande Sönmez’in yazısı...
BENİM ADIM KIRMIZI ALGISI
Erkan Irmak’ın yayına hazırladığı Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar (Yapı Kredi Yayınları), Pamuk’un romanına dair hem Türkiye’den hem de ülke dışından metinler içeriyor. Bununla birlikte, kitapta makalesi bulunan kimi yazarlar, Benim Adım Kırmızı ve Pamuk’un öteki kitapları ekseninde edebiyat eleştirisine de yöneliyor. Deniz Yılmaz’ın incelemesi...
NORMAL HAYATIN İÇİNDE KALMAK MI, AŞK MI?
Sally Rooney’e göre aşk, iki kişi arasındaki mutlak bir mahremiyet duygusu. Yazar hem bu duyguyu hem de onun dışında kalan her şeyi; insanları ve yaşantılarını incelikle anlatmayı başarıyor. Sena Keskin, Rooney’nin Normal İnsanlar’ını (Can Yayınları) yazdı.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Tel Aviv’i balistik füze ile vurdular
- 'Kanlı Noel' saldırganı hakkında neler biliniyor?
- Yoğun bakımdaki Emre'den acı haber
- Salonu terk ettiler!
- Ukrayna 'bin kilometre' uzaktaki hedefleri vurdu!
- 'Bunu da yaptınız, yazıklar olsun!'
- 'Yaptığınız kötülük hiç unutulmayacak!'
- Türkiye bağlantıları dikkat çekti!
- Özlem Gürses'e ev hapsi!