"Kayıp Şairler" Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’dan 'Balkıs'

Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın “Balkıs”ı küçük bir kitap ama büyük öykülerin ipuçlarını veren bilgiler ve dönemin ruhunu yansıtan şiirler barındırıyor ve dizinin adına yakışan bir şekilde bize iki kayıp şairi tanıtıyor.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.08.2014 - 15:57

Balkıs

İş Bankası Yayınları’nın “Kayıp Şairler” dizisi Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın “Balkıs”ı ile sürüyor. “Balkıs” 1942’de Kader Matbaası’nda 250 adet basılmış. 50 kuruş fiyatı var. Kapağını ressam Agop Arad çizmiş. İsim babası heykeltraş Hüseyin Anka olmuş. Balkıs, alacakaranlık anlamına geliyormuş. Kitabın şairleri 22 yaşında. 

Balkıs’ın giriş yazısında şairleri Y.P.Tomasyan haklı olarak Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet’ten oluşan Garip Şairlerine benzetse de benim aklıma Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu geliyor. Aynı tarihlerde Zonguldak ve İstanbul’da benzer öyküleri, maceraları yaşamışlar.

Garbis Cancikyan, veremden öldüğü için olsa gerek onun öyküsü Haygazun Kalustyan’ın bir adım önüne geçiyor. Garbis Cancikyan, 1920’de İstanbul’da Samatya’da doğmuş. Yoksul bir ailenin çocuğu. Çalışmak zorunda olduğu için öğrenim hayatı sık sık kesintiye uğramış. Okuma arzusu ağır bastığı için her defasında okula geri dönmeyi başarmış.

Cancikyan okumayı da yazmayı da seven bir çocukmuş. Küçük yaşlardan beri şiir yazıyormuş. Getronagan Okulu’nda okurken Haygazun Kalustyan’la tanışınca bu ilgisi daha da artmış. İlk şiiri “Ore Or” (Günden Güne) Araksi Soğomon mahlası ile Badger adlı dergide yayımlanmış. Cancikyan’ın yayıncıların kadınlara karşı daha ilgili olacağı düşüncesi doğrulanmış. Kadın imzasıyla yollayınca sürekli reddedilen Cancikyan’ın şiiri dergide yer almış ve bu yayınlanan ilk şiiri diğerleri izlemiş. 1943’de lise öğrenimine devam ederken verem olmuş. Okuldan ayrılmak zorunda kalmış. 1946’da da 26 yaşındayken ölmüş.

Haygazun Kalustyan da 1920’de İstanbul’da Gedikpaşa’da doğmuş. O da yoksul bir ailenin çocuğu. Maddi nedenlerle okulunu yarıda bırakıp bir fabrikada çalışıyor. Daha sonra liseyi dışarıdan bitirip 40 yaşındayken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne giriyor. 44 yaşında Pedagoji bölümünden mezun olmuş. İlk şiirlerini lise çağlarında Ermenice dergilerde çeşitli mahlaslarla yayımlamış. Cancikyan’la “Balkıs”ı yayımladıktan sonra 1948’de Ermenice ilk şiir kitabı, 1962’de de ikinci şiir kitabı çıkmış. 1965’de Ermenistan’a göçüp Doğu Bilimleri Kürsüsü’nde çalışmaya başladıktan sonra şiir yayınlatmamış.

Tomasyan giriş yazısında “Yeni Türk şiirinin öncüsü olan Orhan Veli’nin Garip adlı şiir kitabı 1941’de yayınlanmış ve büyük patırtı kopartmıştı. Bundan bir yıl sonra yayınlanan Balkıs’ın hiç de aşağı kalır yanı yoktu Orhan Veli’ni Garip kitabından” diye yazıyor ve Garip’in ikinci baskı kapağını da Agop Arad’ın yaptığına dikkati çekerek “Bu tesadüfün ötesinde aynı dünya görüşü etrafında toplanan bir avuç insanın birlikteliği ve dayanışmasına bir işaretti, manidardı” diye ekliyor.

Bu iki tezin, Garip Şiiri’nden hiç de aşağı kalmamak ve aynı dünya görüşü etrafında toplanmak tezlerinin üzerinde durmak istiyorum. “Balkıs”ın başında tıpkı Garip’te olduğu gibi bir önsöz var. Tamamen küçük harflerle yazılan önsöz’de “balkıs telakkisini kabul eden realist şair, kelimeleri değil, detayları harmonize eder. vezin, kafiye gibi yamalar kullanmaz, saklıyacak, çürük bir tarafı, örtbas yapacak bir beceriksizliği yok; okuyucuyu dalgaya düşüreceğine onu uyanık tutar. (...) vezin ve kafiye gibi uyuşturucu unsurlarda bulduğumuz güzelliğin ancak bir telkin mahiyetinde olduğu kanaatındayız. vezin ve kafiye lisanı gayrı tabiî bir hale koyduğu için realizmaya zıd unsur olarak göze çarpar, maamafih bu gayrı tabiîlik yalnız lisanda değil eserin şiiriyetinde de ortaya çıkar, teşbih, mübalağa, gibi birtakım edebi hokkabazlıklar, tekrar ediyoruz şiire bu zararlı zihniyeti getirmişlerdir" deniyor. Önsöz’den Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın Garip çizgisinde şairler olduğu açıkça anlaşılıyor. Kitaptaki şiirler de, özellikle Cancikyan’ınkiler Garip anlayışında, Orhan Veli’nin söyleyişine çok yakın şiirler. Haygazun Kalustyan’ın şiir söyleyişi ise Garip’i anımsatsa da şiir 

hapishane / hapishanenin bahçesi var / mektebin yok!” Yaşadıklarından, hayat şartlarının zorluğundan, sevgiliye özleminden söz ediyor şiirlerinde. 
Kalustyan’ın “yaşadığımı ispat etmek istiyorum” diye başlayan şiirleri de 15 adet ve onlar da ilk şiir hariç kısa. Kalutsyan’ın “Ne İyi” adlı şiir şöyle; “saat yedide işe gitmek / ondokuzda dönmek eve / atelyede çalışmak / evde yemek içmek yatmak / yıkanmak tıraş olmak / gezmek şehrin sokaklarında / ve hayatı aramak”. Kalutsyan bir yandan gençliğin verdiği ateşle kendini sokaklara atıyor muhayyel sevgiliye, bedenini özellike bacaklarını överek şiirler söylüyor ama diğer yandan da işçi gözüyle çalışma hayatının güçlüklerine değiniyor, gerçekçi bir anlayışla şiirselleştiriyor.

anlayışı ise Garip’ten çok A. Kadir, Rıfat Ilgaz 40 Kuşağı Toplumcu Şairleri’ne yakın.

Balkıs’ta Cancikyan’ın 14 kısa şiiri yer alıyor. Kolay okunan, esprili, ironik şiirler. Örneğin “Comparasion” şiiri şöyle; “mektep / mektebin yanında / 

Tomasyan’ın Agop Arad’ın “Garip” ve “Balkıs”ın kapaklarını yapmasından yola çıkarak dile getirdiği “aynı dünya görüşü etrafında toplanan bir avuç insanın birlikteliği ve dayanışması” tezine gelince Cancikyan ve Kalutsyan’ın dönemin dergilerine şiir yollamasından yola çıkarak Garip şairlerini tanımış olmasının ihtimal dahilinde olduğunu belirtelim. O zamanlar çok fazla dergi ve yayınevi yok ve dergi yazıhanelerinde, belli kahvehane ve meyhanelerde şairlerin buluşup tanışması mümkün. Cancikyan’ın ölümünün ardından Avedis Aliksayan şöyle yazıyor; “Bir gün değerli genç Türk şair A.Kadir’i yolda gördüm, güleç bir yüzle bir kitap uzattı bana. Kapağına bir göz attım, Balkıs; yazarın adını aradım, iki imza yanyana G. Cancikyan, H. Kalustyan.” 

Tomasyan, Haygazun Kalustyan’ın babasının işsizliğinde annesinin pazar yerinde yerden topladığı lahana parçaları ile yemek yapmasını anlattığı “Akşam” adlı şiiri nedeniyle emniyet müdürlüğüne çağrılıp “birlik ve beraberliğimizi bozduğu” gerekçesiyle sorguya çekildiğini yazıyor. Dönemin tanınmış ressamlarından Agop Arad’ın da “fakir insanların hayatlarından kesitleri” çizen bir toplumcu ressam olduğunu hatırlarsak dönemin toplumcu şairlerinin çevresine yakın oldukları görüşüm pekişiyor. Tabii aynı dönemde hem 

Garipçilerle hem de toplumcu şairlerle arkadaşlık, yoldaşlık etmek mümkün. Birbirlerine çok uzak değiller.

Tomasyan “Nor Oryan Serunt” (Yeni Gün Kuşağı) diye adlandırılan bir hareketten söz ediyor. 1945’de yayımlanan “Nor Or” gazetesinde bu hareket 

başlatılmış ve ermenice yazan sol düşünceye sahip şair ve yazarlar bu gazetede toplanmış. Aralarında Jak İhmalyan, Agop Arad gibi ressamlar da varmış. Cancikyan ve Kalutsyan da Dünya Ermeni Edebiyatına önemli katkılarda bulunan bu hareket içinde yer alıyor. 20. sayfada yer alan bir fotoğrafın altında Yeni Gün Kuşağı adıyla Nor Or gazetesinde buluşan sosyalist anlayıştaki şair, yazar ve ressamlar “gördükleri baskı, soruşturma, tutuklamalar sonrası arka arkaya yurdu terk ederler” bilgisi var. Haygazun Kalustyan’ın da bu baskılar sonucu Ermenistan’a gittiğini tahmin edebiliriz. İyi bir şair, keşke yurdunda kalıp yazmaya devam edebilseymiş. “Yeni Gün Kuşağı” hareketi özel bir ilgiyi, araştırılıp hakkında yazılmayı bekliyor. Bu araştırma yapılırsa bu çok önemli şair, yazar ve ressamları tekrar hatırlamakla kalmayacağımızı, ilginç ve iç burucu öykülerini de öğreneceğimizi umuyorum.
Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın “Balkıs”ı (Mayıs 2014, İş Bankası Yay.) küçük bir kitap ama büyük öykülerin ipuçlarını veren bilgiler ve dönemin ruhunu yansıtan şiirler barındırıyor ve dizinin adına yakışan bir şekilde bize iki kayıp şairi
 tanıtıyor.

Balkıs/ Garbis Cancikyan, Haygazun Kalustyan/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 72 s.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler