Önce mücahit dediler şimdi terörist
Türkiye, Orta Asyalı cihatçılara önce kucak açtı, şimdi barikat kuruyor.
IŞİD’in Türkiye’de yaptığı katliamlarda yerel hücrelerin afişe olması nedeniyle daha çok Orta Asya ülkelerine mensup militanlarını kullanması Türkiye’yi harekete geçirdi. Yılbaşı gecesi İstanbul’da Reina katliamının failinin de Özbek kökenli çıkması üzerine hükümetin Orta Asya ülkelerinden gelenlere vize uygulaması da dahil olmak üzere, çok sık giriş çıkış yapanların ve Türkiye’de uzun süre ikamet edenlerin izlenmesine yönelik mensup olduğu ülkelerin istihbarat servisleriyle istihbarat paylaşımında bulunma gibi önlemler almaya itti.
Oysa IŞİD terörü başlamadan önce de Orta Asya ve Kafkas ülkelerinden gelen kökten dincilerin uzun yıllardan beri Türkiye’yi ya sığınma evi ya da geçiş güzergahı için bir ara istasyon gibi kullandığı biliniyordu. Özellikle Özbek ve Çeçen cihatçıların, ülkelerinden kaçarak Türkiye’ye sığınmaları dönem dönem bu ülkelerle Türkiye’nin arasının açılmasına da neden oldu. 1991 yılında Sovyet Birliği’nin dağılmasıyla kurulan bağımsız cumhuriyetler ile Çeçenistan, Baasçı rejimler dışında kalan Arap ülkelerindeki Vahhabi- Selefi akımların kapsama alanına girdi. Camileriyle, medreseleriyle, okullarıyla, burslarıyla, yayınlarıyla militan devşirmeye çalıştılar. Bağımsızlığını kazanan bu cumhuriyetlerin müslüman halkının uzun yıllar komünist rejim altında yaşamaları nedeniyle dini temellerinin olmayışı, kökten dinci akımların işlerini kolaylaştırdı. Kırgızistan ve Özbekistan arasında paylaşılan Fergana Vadisi, bu radikal İslamcıların merkezi haline geldi. İslamcı akımların ilk kalkışması Özbekistan’da oldu. Devlet Başkanı İslam Kerimov yönetimine karşı arka arkaya Özbekistan İslami Hareket’inin hedefi oldu. Başında Tahir Yoldaşev’in olduğu bu hareket, bombalı eylemler ve Cumhurbaşkanı Kerimov’a yönelik suikast girişimiyle adını duyurdu. Bu olay nedeniyle Özbekistan ile Türkiye’nin de arası açıldı. Zira suikaste adı karışan Zaynuttin Askarov ile Rüstem Mametkulov Türkiye’ye kaçtı. Türkiye asılmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra bu iki militanı Özbekistan’a teslim etti.
Erbakan’dan yardım
Özbekistan’daki sorgulamalarında verdiği ifadeleri devlet televizyonlarında verildi. Rüstem Mametkulov, ifadesinde RP’nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın ismini de karıştırdı. Mametkulov’un iddiasına göre hareketin lideri Tahir Yoldaşev, Erbakan’la görüşerek yüklü miktarda parasal yardım sözü almış, ancak 1997 yılında RP Genel Merkezi’ndeki görüşmede sadece 100 bin doları elden alabilmiş ve bunun 10 bin doları da kendisine vermişti.
Erbakan tarafından bu iddia yalanlanmıştı ancak Tahir Yoldaşev’in sık sık Türkiye’ye geldiği ve Kerimov’un muhalifi Muhammed Salih’le görüşmeler yaptığı bizzat Salih tarafından açıklanmıştı. Özbekistan, suikast girişimiyle ilgili olarak Türkiye’yi suçlamış, darbenin Türkiye’de Enver Altaylı ve Muhammed Salih tarafından planladığını iddia ederek Türkiye’deki Özbek öğrencilerini geri çağırmış ülkesindeki başta FETÖ’nün okulları olmak üzere bütün okulları kapatmış ve birçok işadamını da Türkiye’ye geri göndermişti. Türkiye’de karşı adım olarak Taşkent Büyükelçisi Umur Büyükaydın’ı Ankara’ya çağırmıştı.
İslami öğrenmeye gayretli gençler
Özbek yönetimi tarafından Tacikistan’daki silahlı mücahitlere silah sağlamakla suçlanan ve 1993’te Özbekistan’dan kaçan Orta Asya Dini İdare Merkezi Başkanı Muhammet Sadık Yusuf Milli Gazete’de 8 Ocak 2001 tarihinde yayımlanan söyleşisinde Ortadoğu’dan Hizb-ut- Tahrir düşüncesini taşıyan Arap gençlerin Özbekistan’a geldiklerini ve İslamı öğrenmeye gayretli ve heyecanlı gençlere yaydıklarını itiraf etmişti. Tacikistan’daki radikal islamcıların lideri Abdullan Nuri ve El Kaide ile işbirliği bilinen Tahir Yoldaşev’in Türkiye’yi komşu kapısı yapması kabul edilecek bir durum değildi. Özbekistan Afganistan ve Tacikistan gibi islami akımların tehdit yaratacak ölçüde gülü olduğu iki komşuya sahipti. Çeçenistan ise zaten Vahhabiliğin pençesine çoktan düşmüştü. Bağımsızlık savaşı gerekçesiyle kanlı terör eylemlerine başvuran Çeçenlerin, aranan bir çok militanı Türkiye’ye kaçmış, Rusya yanlısı Çeçen yönetimi pek çok kez bu militanların iadesini istemiş, ancak Türkiye teslim etmeyince Rus gizli servisleri Türkiye’de bu militanlara karşı Türkiye’de suikastler düzenlemişti. Çeçen eylemciler Türkiye’de de feribot kaçırma gibi eylemler yapmasına karşın Türkiye ciddi bir önlem almak şöyle dursun, kapılarını açmayı sürdürdü.
Türkiye ara istasyon
Bosna savası sırasında, “mücahit”adı altında bu radikal İslamcıların Saraybosna’ya Türkiye üzerinden gittikleri biliniyordu. Bosna savaşı bittikten sonra bu kez Irak ve Suriye’ye müdahaleler sonucu Orta Asya ve Kafkasya’dan gelen radikal İslamcılar, önce El Kaide, ardından da IŞİD saflarına savaşmak için yine Türkiye güzergahını kullanmaya başladı. IŞİD’in Türkiye’de yaptığı katliamlarda önceleri Türk kökenli militanları kullanırken, yerli IŞİD hücrelerinin deşifre olması üzerine çoğunlukla Orta Asya ve Kafkas Ülkeleri kökenli militanları kullanmaya başladı.
Önce 6 Ocak 2015’te Çeçen IŞİD militanı Diana Ramazova Sultanahmet Turizm Enformasyon Bürosu’na bir intihar saldırısı düzenledi. Bunu 28 Haziran 2016’da biri Dağıstanlı, biri Kırfız, biri de Özbek kökenli üç militanın Atatürk Havalimanı’na düzenlediği baskın izledi. Bu eylemde 45 kişi hayatını kaybetti. Reina saldırısının da Özbek asıllı çıkması üzerine güvenlik birimleri harekete geçti. Bu ülkeden gelenlere vize uygulaması ilk kez gündeme geldi. Vize dışında, sık giriş-çıkış yapanlar ile Türkiye’de ikamet etmek için yerleşenler için uyruğunda bulunduğu ülkelerle istihbarat paylaşımı yapılması gibi önlemler üzerinde çalışıyor.
Maturudi’nin yurdundan çıktılar
Türkiye’de bir süreden beri aydınlar ve akademisyenler, şiddet sarmalına düşen İslam coğrafyasında müslümanların kurtuluş yolu olarak Selefiliğin karşısında aklı, bilimi ve eleştirel düşünceyi merkeze almak için Maturudiliğin rehber kılınmasını tartışıyorlar. İmam Maturudi Özbek coğrafyasında Semerkant’tan çıkmış bir din bilgini. Astronomi ve diğer bilimleri Semerkant’ta rasathanesi ve medresesinde yaymış Uluğu Bey ve hadisin en büyük alimi kabul edilen İmam Buhari’nin doğduğu coğrafyada bugün en radikal Selefilerin çıkması oldukça düşündürücü. Bugün IŞİD saflarında 300’den fazla militanı bulunan ve en radikal grup Özbek grubu. Radikal İslami hareketlere karşı uzun süre kayıtsız kalan ve hiç bir önlem almayan Kazak ve Kırgız militanların da IŞİD’ içinde önemli bir ağırlığı var. Özellikle Kazaklardan çok sayıda kadın militan da IŞİD saflarında savaşıyor.
DENETİME ALINACAK
Türkiye’deki IŞİD katliamlarında Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine mensup teröristlerin kullanılması üzerine hükümet, bu ülkelerden gelenlere vize uygulaması yapacak, Türkiye’de ikamet edenler için de ülkelerinden istihbarat isteyecek.
Oysa daha 1990’lı yıllarda özellikle Özbek ve Çeçen mücahitlere Türkiye kapısını ardına kadar açmış, o ülkelerde terörist ilan edilenlere ev sahipliği yapmıştı. Özbekistan’da 1999 yılında Devlet Başkanı Kerimov’a bombalı suikast düzenleyenlerin Türkiye’ye sığınması, Özbekistan İslami Hareket Lideri ve El Kaide’nin lideri Usame Bin Ladin’in siyasi danışmanı Tahir Yoldaş’ın Erbakan’la ilişkileri olduğu iddia edilmiş ve Kerimov Türkiye’yi uyarmıştı.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'
- 'Ev hapsi' kararının ardından ilk kez konuştu
- 190 milyon dolarlık dev rövanşta kazanan belli oldu!
- İstanbul Barosu hakkında soruşturma!
- Mide küçültme ameliyatına girdi, doktorlar şoke oldu
- İnternetten alışverişi etkileyecek karar!