Ortadoğu uzmanı Prof. Kepel: Rusya Batı'nın başarısızlığından faydalandı

Suriye’deki tabloyu yorumlayan Fransız siyaset bilimci Gilles Kepel’in yorumu dikkat çekici: Bölünmüş bir Suriye var. Rusya’nın, İran’ın, ABD merkezli Batı’nın, Türkiye’nin ve İsrail’in Suriye’si... İdlib’de sonucu tahmin etmenin güç olduğunu belirten Kepel’e göre, doğudaki petrol sahasını geri almadan Suriye yönetimi iktidarda kalamaz ve Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile İran arasında çekişme başlayayabilir.

Ortadoğu uzmanı Prof. Kepel: Rusya Batı'nın başarısızlığından faydalandı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 29.09.2018 - 23:22

Yaklaşık sekiz yıldır süregiden Suriye savaşı, bölgesel-uluslararası kaos yansımalarıyla şimdilerde Türkiye sınırlarına uzanan İdlib’le yeni bir evrede. TSK’nin de Astana çatışmasızlık uzlaşısı çerçevesinde konuşlu olduğu bölge Ankara açısından, Rusya ile varılan silahsız bölge anlaşmasıyla da zorlu bir süreci barındırıyor. İç savaştan, “vekalet savaşlarına” evrilen süreçte insani ve ekonomik açıdan büyük yıkıma uğrayan Suriye’nin karmaşık tablosuna ilişkin tanınmış Fransız siyaset bilimci, Ortadoğu uzmanı Gilles Kepel’in yorumu ise dikkat çekici: “Şu an karşımızda artık bölünmüş bir Suriye var... Rusya’nın, İran’ın, ABD merkezli Batı’nın, Türkiye’nin ve İsrail’in Suriyesi var...” ABD-Rusya cephesinde Matruşka misali içiçe geçen sorunlarda el yakıcı konu başlığı ise Kepel’e de göre, İran.

Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu çerçevesinde düzenlenen “Ortadoğu’da Yeni Dengeler” başlıklı toplantıya katılan Kepel’le bir araya geliyoruz. İslami hareketler, Avrupa’da cihatçı yapılanma konusunda uzmanlığıyla tanınan Kepel’le güneşli bir İstanbul günü Tünel’den Galata Kulesi’ne uzanan yürüyüşte sohbet ediyoruz. Kepel, İstanbul’a yabancı değil, arnavut kaldırımlı, kalabalık sokaklara aşina...

Rusya’nın 4 ortağı

Suriye’de Batı’nın başarısızlığını, Rusya’nın ise oyunu değiştiren taraf olduğu vurgusunu sıklıkla yapan Kepel, Moskova’nın diğer yandan da birbirinden farklı dört ortağı olduğunu söylüyor: İsrail, S. Arabistan, İran, Türkiye. Bu farklı çıkarlar tablosunda ise Suriye sorununun kısa dönemde siyasi çözüme ulaşmasının zorluklar barındırdığına işarat ediyor. “Ortadoğu’da eski sistem çöküyor. Bunun yerine yenisi ise kurulamıyor” yorumu dikkat çekici.

Suriye’de sahaya yansıyan Şam’ın yakın müttefiki İran’ın etkinliğine karşı ABD-İsrail baskısı hakkındaki düşüncelerini soruyoruz: “İsrail, Suudi Arabistan için Rusya ve Esad yönetiminin kalması konusunda bir sorun yok gözüküyor. Ama kesin olan İran’ı istemedikleri. O nedenle de olabildiğince baskı yapıyorlar. İsrail açısından kaygılardan biri, İran’ın Suriye’deki varlığını sürdürmesiyle kendisine çok yakın sınır bölgesinden, Golan’dan füze saldırısına açık olabileceği. Riyad da gerek Körfez’deki Sünni-Şii çekişmesi, gerekse enerji sektöründeki rakiplik durumundan muhalefette. Tüm bunların yanında ise Rusya için de Suudi Arabistan ve İsrail ekonomik açıdan oldukça önemli partner. Ama tablo karmaşık çünkü bir yandan da sahadaki gerçeklik şu an için Rusya’nın İran’a ihtiyacı olduğu.”
Tahran askeri çözüm istiyor.

“Fitne: İslamın Merkezinde Savaş”, “Fransa’da Terör: Batı’da Cihadın Yükselişi” kitaplarının yazarı Kepel’in yeni kaleme aldığı “Kaosun Ötesi”nin önümüzdeki aylarda raflarda yerini alması bekleniyor. Kepel, Fransa’da liberal Macron’u iktidara getiren kişi yorumlarının da merkezinde. Seçim sürecinde cihatçı örgütün saldırılarına sahne olan ülkede aşırı sağcı Le Pen cephesinin bunu siyaseten kullanmasına karşılık Macron’un Kepel’in teröristlerin asıl istediğinin “toplumu bölmek ve nefret dili olduğu düşüncesine” atıf yaptığı basına yansımıştı.

 

- Sahadaki tüm oyuncuları düşünürsek Suriye de siyasi çözüm hamleleri ne kadar gerçekçi?

Rusya’nın etkinliğini sahada artırıp Şam yönetiminden yana durumu değiştirmesi sürecinin ardından artık siyasi çözüm ihtiyacının farkında olduğunu görüyor. KGB geçmişinin de etkisiyle Putin, burada daha uzun süre böylesine geniş askeri bir konuşlanma sürdüremeyeceğini SSCB döneminde Afganistan’da yaşananlardan biliyor. Ama durum Şam ve Tahran açısından farklı. Onlar askeri çözüm eğiliminde. Suriye tüm alanda yeniden hakimiyet peşinde.
İran, Irak’ta Şii nüfus ağırlığının etkisiyle etkinliğini koruyabiliyor. Ama Suriye’de durum öyle değil. Sünni nüfus yoğun. Türkiye ise Suriye politikasında tutum değişikliğinde. Davutoğlu dönemini düşünürsek muhaliflere destek ardından, özellikle 2016 darbe girişiminin ardından bunda değişiklik gözleniyor. Erdoğan cephesi kendini ABD yönetiminden uzaklaştırdı, Putin’in müttefiki oldu. Şimdi onun için en öncül mücadele YPG, PKK ile. Suriye’deki muhaliflere odaklanmayı bırakıp milliyetçi bakış açısıyla siyasette. Bu politika değişikliği sürecinde de Suriye savaşında önemli dönemeçlerden biri Rusya destekli Suriye ordusunun Halep’i muhaliflerden almasıdır. İlerleyen süreçlerde ise İdlib konusu önümüze çıkmaya, yeni çatışma bölgesi olmaya başladı.

- Siyasi çözüm haritalarında egemen, bütün bir Suriye umudu dile getiriliyor. Peki gerçek ne, şu anki tabloda Suriye bölünmüş bir ülke midir? Yabancı güçlerin Suriye’den çıkması yakın zamanda mümkün mü?

Evet bölünmüş bir ülke diyebiliriz, Türkiye Suriye’si, ABD merkezli Batı Suriye’si, Rusya Suriyesi, İran Suriyesi, İsrail Suriyesi... Doğuda petrol sahaları var biliyorsunuz. Suriye’de bir yönetim bu petrol sahasının geliri olmadan iktidarda kalamaz. Ama Batı terk ederse, bu kez bölgede Türkiye ile İran arasında çekişme başlayacaktır. O yüzden de tepkilere karşın bölgede ABD, Fransa çerçevesinde Batı’nın olması, böylelikle şu anda yeni bir çatışma alanının çıkmamasından memnunlar da var. Tahran-Ankara hattında ilişkiler yüzeyselde iyi gözüküyor. Ama amaları var... İran YPG’ye de yakın. Rusya’nın da YPG ile ilişkisini, geçmişte bir kısmının Rus gizli servislerinde eğitildikleri haberlerini hatırlamak lazım.

Uluslararası konferans lazım

Suriye’de çözüm uluslararası konferans olmadıkça gerçekleşmez. Rusya kendi başına krizi çözemeyeceğini, yeniden inşaaya yeterli olamayacağını biliyor. Ama şu an ise İran sorunun çözümünden yana değil. ABD baskısının da hedefinde olmasının da etkisi var.

BİN FRANSIZ CİHATÇI...

- Suriye deki cihatçıların durumuna ilişkin Avrupa nın bakışı ne? 
- Nasıl Türkiye’nin yeni bir göç dalgasını kaldırması zorsa Batı’dan da bu insanların ülkelerine gelmesini isteyen yok. Bini aşkın Fransız cihatçının İdlib’de olduklarını biliyoruz. Son derece radikaller. Gerçi Paris-Ankara hattında güvenlik açısından bu konuda iyi bir işbirliği var gibi. Bu çerçevede Türkiye’nin güvenlik gerekçeleriyle Almanya ile kıyaslandığında Fransa ile daha iyi ilişkiler içinde olduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca YPG’nin de elinde çok sayıda Fransız cihatçının olduğunu da biliyoruz.

İDLİB bilinmezlerle dolu

Rusya ve Türkiye’nin silahsız bölge uzlaşısına vardığı İdlib’de önümüzde nasıl bir süreç var?

Sonucu tahmin etmek güç. Şam ve daha sessiz kalsa da İran’ın İdlib’den muhalifleri çıkarmak için Rusya’nın bombardımanını istediği ortada. Sorunların başında da bölgede cihatçıların durumu. “Ilımlı mı yoksa Nusracı mı”, kim, nasıl belirleyecek ve bunlar ne olacak, nereye gidecek. Oldu ki çözüm olmadı, bombardıman oldu, sivillerin durumu ne olacak.. Olası göç yolunun rotası Türkiye, böyle bir durum ülkenize kapılarını açması için büyük baskı anlamına gelir. 3 milyonu aşkın Suriyeliyi barındıran Türkiye’nin daha fazlasını alması ekonomik-sosyal açıdan mümkün görünmüyor.
İdlib’de şimdi Rusya-Türkiye bir uzlaşıya vardı. Bir süre vermek gerekiyor. Ama sahada çok da bilinmezin olduğunu unutmamak lazım.. Bir de Fırat’ın doğusu, YPG konusu var. Türkiye’nin askeri konuşlanmasının yanı sıra ABD ve bir kısım Fransız askeri de bölgede. Rusya ve Türkiye, Suriye’nin kuzey batısının geleceğine ilişkin aynı fikirde değil. Hatırlayalım, Rusya Türkiye’nin Afrin operasyonundan sonra buranın Şam yönetimine geri verilmesi gerektiği çıkışıyla dikkat çekti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler