Ankara'nın ilçe isimleri
Başkent Ankara'nın ilçelerine verilen isimlerin her biri ayrı bir hikayeyi barındırıyor.
Binlerce yıllık tarihinde çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan Anadolu, tarihi ve doğal güzellerinin yanı sıra mitolojik zenginliğiyle de insanoğlunu hayran bırakacak özellikler taşıyor.
Anadolu'nun kalbi Ankara'nın tarihinde de yaşanan olaylar ve coğrafi konumu, ilçe isimlerine de yansıyor. İlçe isimlerinin nereden geldiğine dair kulaktan dolma bilgiler bilinse de, tam anlamıyla doğru bilgiler bulunmuyor. Ancak halk arasında ilçe isimleriyle ilgili çeşitli anlatımlar dikkat çekiyor.
İlçe belediyeleri ile çeşitli kaynaklardan Ankara'nın 25 ilçesinin isimlerinin nasıl ortaya çıktığına ilişkin elde edilen bilgiler şöyle:
Kazan
Kazan ismine ilk defa 1530 tarihli Tapu Tahrir kayıtlarında rastlanıyor. Kazan'da, İlhanlıların Ankara'ya egemenlikleri zamanında ''Gazan Han'' adına basılmış sikkelerin buluntuları dikkat çekiyor. Bu rivayete dayanarak ''Gazan'' isminin zaman aşımına uğradığı ve ''Kazan'' olarak değiştiği bilgiler arasında yer alıyor.
Kuvvetli bir görüşe göre, Kazan adının, 1402 yılında Osmanlı Devleti Hükümdarı Yıldırım Bayezit ile Moğol Hükümdarı Timur Han arasında Çubuk Ovası'nda yapılan Ankara Savaşı'nda Moğol ordusuna katılan Kazan Türk'lerinden gelmiş olma ihtimali de bulunuyor. Kazan Türk'lerinin, savaş sonrasında Ankara çevresine yerleşerek kendi adlarını taşıyan bir köy (Kazan Köyü) kurdukları iddia ediliyor.
Ayrıca yapılan Ankara Savaşı esnasında Osmanlı ordusunun yemek ihtiyacını karşılamak üzere bölgeye dev kazanlar kurulmasından dolayı ilçeye bu ismin verildiği rivayet ediliyor.
Akyurt
Ankara'nın kuzey doğusunda yer alan Akyurt( Ravlı), Cumhuriyet döneminde ilçe merkezi olan köylerimizden birisidir. ''Ravlı'' adıyla bilinen bu köy, 1463 yılı kayıtlarında 30 haneli olduğu bilinir.
Ravlı köyünün tamamı 1. Murad döneminde yaşamış hayırsever Melike (Melek, Meleki) Hatun'un Medresesinin vakfına aittir. 21 köyün bağlı olduğu nahiye merkezi olan Ravlı köyü 1990 yılında resmi gazete yayımlanan kanunla Akyurt olarak ilçe merkezi olur.
Beypazarı
Beypazarı'nın tarihinde Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlılar'ın egemenliği altında kaldığı bilinmektedir.
Rivayetlere göre, M.S 491-518 yılları arasında hüküm süren Bizans İmparatoru Anastasios'un döneminde piskoposluk merkezi olarak bilinen Beypazarı (Lagania) ziyaretinde şehrin adını ''Lagania-Anastasiopolis'' yani ''Anastasios Kenti Kaya Doruğu Ülkesi'' olarak değiştirir.
Başka bir bilgide, Beypazarı'nın, ilk fatihi Kütahya beylerinden Germiyanoğlu Yakup Şah'ın veziri Dinar Hezar'ın olduğu ve onun için şehre ''Germiyan Hezar'' da denildiğinden bahsedilir.
Bölge, Osmanlı Devleti'nin toprak rejimi ve Tımarlı Sipahi merkezlerinde ticari ve ekonomik hayatın yoğunluğundan dolayı ''Beğ Bazarı'' olarak da adlandırılmıştır.
Ayaş
Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Ayaş, Ankara'nın kuzeybatısında yer alıyor. İpek yolunun durağı olan Ayaş, bir Türkmen Oymağı adı olduğunu bilinmesiyle birlikte Öztürkçe kökenli ''Parlak, aydınlık gece'' anlamına da geliyor.
Gezdiği yerlerde toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan büyük Türk Seyyahı Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde Ayaş'tan bahsedilmektedir.
Polatlı
Menteşe köyünün 1860 yılında Sivritepe eteğine kurulan Polatlı, 1 Ağustos 1926 tarihinde 877 sayılı kanunla ilçe oldu.
Frigya krallarından Pulat'ın, bu bölgeye yerleşmesinden dolayı kendi isminin bölgeye verildiği ileri sürülmektedir. Farsça kökenli Pulat, çelik ya da kuvvetli anlamına gelmesinden dolayı Polat olarak türetilmesi ihtimaller arasında yer alıyor.
Bir diğer iddia ise şehrin adını bu bölgede yaşayan ve atlarıyla meşhur olan Yakup Ağa'dan aldığıdır. Yakup Ağa'dan bahsedenlerin kendisine ''Bol Atlı Yakup Ağa'' dedikleri ve bunu daha sonra ''Bol-atlı'' şeklinde kısaltarak zaman içerisinde ''Polatlı'' olarak kaldığı halk arasında söylenir.
Etimesgut
Tarihi kaynaklarda Etimesgut değişik adlar almıştır. Bölge, Amaksyz, Amaksis, Amaksuz, Akmasuz, Ahi Mesud, Etimesud ve Etimesgut olarak en son haline gelmiştir.
Etimesgut Belediyesi'nin verdiği bilgilere göre, Atatürk'ün örnek nahiye olarak 1929 yılında kurduğu Etimesgut'un, eski adı Ahimesud'dur. Bölgede Ahi Mesud ismiyle bir ahinin yaşamasından dolayı bu ismi aldığı bilinir.
Pursaklar
Pursaklar isminin doğuşunda bir çok rivayet bulunmaktadır. Pursaklar Eski Muhtarı Kemal Çelik, eski zamanlarda Pursaklar'ın ormanlık alan olması nedeniyle Pür-saklar (yapraksaklar) denildiği bilgisini veriyor.
Bir başka görüşe göre, Pursaklar isminin 1463 yılında Osmanlı dönemindeki kayıtlarda ''Busaklar'' olarak geçtiği belirtiliyor. 17. yüzyılda ''Busaklar'' isminin ''Pursaklar''a dönüştürülüp, Ankara'nın merkez köylerinden birisi haline getirildiği anlatılıyor.
Ankara Savaşı'nın yapıldığı yer olarak bilinen Pursaklar, Moğolların fil ordusunun bu bölgede saklandığı konusunda iddialarda, önceleri ''Filsaklar'' olan bu bölgenin isminin, zamanla değişerek ilk önce ''Pirsaklar'' daha sonra da günümüzdeki adı ile ''Pursaklar'' olduğunu söyleniyor.
Kızılcahamam
Kızılcahamam, ilk çağlara kadar uzanan tarihinde, Yabanabat, Çorba ve son olarak da Kızılcahamam ismini aldığı iddia ediliyor. Ayrıca, ''Kızılcahamam'' isminin yöre toprağının rengi ile yörede bulunan şifalı kaplıcalarından aldığı tahmin edilmektedir.
Çubuk
''Çubuk'' kelimesi, Türklerde erkek ismi, aşiret ismi ve yer adı olarak kullanılmıştır. Çubuk'un isminin de 11. yüzyılda Selçukluların, Sultan Melikşah devrinde Anadolu'daki fetih hareketlerine katılan Türk Beyi, yani Çubuk Bey'den almış olduğu biliniyor.
Başka bir rivayete göre, Çubuk yöresinin bulunduğu ovanın suyu oldukça boldur. Bundan dolayı yerleşim alanı çayırlık, çimenlik, kavak, söğüt ve bağ çubuklarıyla kaplıdır. Daha önce çayırlık olan bölgeye, çubuğu bol olmasından dolayı ''Çubuk'' adı verilir.
Bala
Farsça kökenli olan Bala, yüksek, yukarı anlamına geliyor. Bala'nın 600 yıl önce Kara Ali adında bir Türk tarafından veya Süleyman Gürbüz Han tarafından kurulduğuna dair söylemler bulunuyor. Aynı zamanda ilçe, tarih boyunca ''Kasaba-i Bala, Bozulus Sancağı, Tabanlı Kazası'' olarak adlandırılmıştır.
Mamak
1983 yılına kadar Çankaya ilçesinin bir semti olan Mamak, daha sonra Ankara'nın merkez ilçelerinden bir haline geldi.
Geçmiş zamanlarda Ankara'da uzun zaman hüküm süren Ahiler, bölgeyi kuran ve yönetenlerin isimlerini yaşatmak için mekanların adına yönetenlerin adını verirdi. Bu bölgeler, orayı idare eden Ahi büyüklerinin isimleriyle anılırdı. Örneğin Ahi Mamak, Ahi Mesud, Ahi Tura gibi... Ahi Mamak, bölge olarak idaresi altında olduğu için buraya ismini verdiği iddia ediliyor.
Ankara'nın Osmanlılara geçmesinden sonra burada bulunan çiftliğe Tahir komutan atanmasından dolayı bölgeye Tahir Mamak da denildiği rivayet ediliyor.
Nallıhan
Nallıhan adını nasıl aldığı hususunda ise iki söylenti var. İsminin, bölgedeki han ve yakınlarından geçen Nallı Suyu'ndan veya bölgede bulunan önemli bir hanın kapısındaki naldan aldığı yönündedir.
Bir diğer söylenti ise, halk kahramanı Köroğlu buradan geçerken gece handa konaklar, ertesi gün ayrılırken hanın bahçe kısmında atının nalı düşer. Nal yerinden alınarak hanın kapısına asılır ve buradan da Nallıhan ismi çıkar.
Keçiören
Tarihte Keçiören adının nereden geldiği hakkında bir çok rivayet bulunmaktadır. Keçiören ismi ilk olarak 1463'te ''Ankara Mufassal Tahrir Defteri''nde Karye-i Kiçiviran tabi-i Kasaba'' (Kasaba'ya bağlı Kiçiviran köyü) olarak geçer. Kiçiviran kelimesi ''Küçük Viran'' anlamına gelir. 1530'lu yıllarda bölge Keçi-viran olarak zikredilir.
1955'li yıllardan önce son derece temiz havası ve ünlü bağlarıyla adeta bir dinlenme yeri olan bu bölge, bahçeleri, çeşit çeşit meyve ağaçları, bağları, havuzları, kuyuları ile meşhurdu. İnsanlar meyve sebzelerini kendileri yetiştirir, özellikle üzüm ve armuda önem verirlerdi. Bu nedenle de Keçiören bağlarında yetişen üzümler ayrı bir lezzette olurdu. Bölgenin meşhur zümrüt yeşili alanlarla kaplı olduğu ve bu bağlarda otuzun üzerinde üzüm çeşidi yetiştirildiği söylenmektedir. Ankara'nın en geç olgunlaşan üzüm çeşitleri bu bölgede yetiştiği için ''geç veren'' bağları denilmesinden kaynaklı olarak, zamanla bugünün Keçiören'ine dönüşmüştür.
Bir başka rivayete göre, Keçiören ismi söylenip yazıldığı gibi ''Keçi'lerin ören yeri'' kelimelerinin birleşmesiyle oluşur. Keçiören, Ankara Keçisi'nin otlak yeri olmasıyla birlikte tarihi yerleşim yeri anlamında ören kelimesiyle birleşmiştir.
Haymana
Osmanlı Devletinin Kurucusu Osman Gazi'nin annesi Hayme Ana, ilçe merkezinde vefat etmesi ve buraya defnedilmesinden dolayı bölgeye ''Hayme Ana'' adı verildiği doğrultusunda söylemler vardır. Haymana kelimesi, Divan-ı Lügatit Türk'te mera, otlak ve yeşillik anlamına gelir.
Güdül
İlçe, Anadolu Selçuklu hükümdarlarından I. Mesut'un eniştesi ve Ankara Emiri olan Şehabüldevle Güdül Bey tarafından şimdiki yerinde, tahminen 850 yıl önce kurulmuştur. 1 Eylül 1957 yılına kadar Ayaş ilçesine bağlı bir nahiye olduğunu bilinmektedir. İlçe isminin Güdül Bey tarafından geldiği tahmin ediliyor.
Sincan
17. yüzyılda arşivlerinde yer alan Sincan köyü, İpek Yolu'na yakın oluşundan ötürü tarihi çağlarda önem kazanmıştır. Etimolojik bakıldığında da Sincan, şen, canlı insanların yurdu anlamına gelmektedir.
Sincan, Atatürk'ün önerileriyle Romanya Köseabdi'den gelen soydaşların buraya yerleştirilmeleriyle tipik bir göçmen köyü görünümünü almıştır. Nüfusu hızla artan Sincan, 30 Kasım 1983 tarihinde çıkartılan 2963 sayılı kanunla ilçe haline getirilmiştir.
Altındağ
Milat önce ve sonra yerleşmelerin bulunduğu ilçeyi ilk Frig Kralı Midas kurar. İlçe, ''Antik ve Osmanlı Ankara'sı'' olarak bilinmesinin yanı sıra Anadolu Selçuklu'sunun ''melik'' şehri olmuş ve Osmanlı'nın eyalet merkezliğini yapmıştır. Zengin bir tarihe ve kültür mirasına sahip olan ilçe, başkentin ilk yerleşim alanı olması nedeniyle tarihi açıdan çok önemli eserlere ev sahipliği yapar. Bu yüzden bölge olarak değerli arsalara, evlere sahiptir. Bölgede yaşamanın pahalılığından ve değerli mekanların, arsaların olması, altın gibi değerli görülmesi ve ilçede yer yer yüksek kesimlerinin olmasından dolayı bölgeye ''Altındağ'' adını verildiği rivayetler arasında bulunuyor.
Çamlıdere
Kuruluşu eski zamanlara dayanan Çamlıdere, eski yıllarda ''Kuzviran'' olarak anıldığı bilgiler arasında yer alıyor.
İlçede türbesi bulunan Ömer'ül Faruk'un 4'üncü soyundan Şeyh Ali Semerkandi'nin yöreye gelip yerleşmesiyle bölge Şeyh Ali Köyü (Kuzviran) olarak anılmaya başlar, daha sonra da ''Şeyhler'' olarak değiştirilir. Bölge, Şeyh Ali Semerkandi Diyarı olarak ta bilinmektedir.
1953 tarihinde çıkarılan 6191 sayılı kanunla ilçe statüsünü kazanan Çamlıdere, bölgede bulunan dere ve etrafındaki çamlardan dolayı bugünkü ismini aldı.
Çankaya
Çankaya ilçe ismiyle ilgili olarak çeşitli rivayetler bulunmaktadır.
Bölgedeki bir su pınarının üzeri tamamen yeşil yosunlarla kaplanmış havuza benzer bir kayanın üzerinden geçmesi ve bu suyun bir çok hastalıklara şifa canlara can olmasından dolayı bölgeye ''Can-Kaya'' ismi verildiği sanılıyor. Rivayete göre, zaman içerisinde harplerde yıkılan suyun geldiği gözü kapanır, daha sonra suyun gözü açılır, ama eskisi gibi dertlere deva, hastalara şifa olmaz. Lakin ''Cankaya'' adı bugüne kadar gelmiştir.
Başka bir rivayette, ilçede bulunan Papaz Bağı bölgesinde eski zamanlarda bir kilisenin olduğu ve bu kilisenin tapınma saatlerinde buradaki çanın sürekli çaldığı doğrultusunda söylemler bulunuyor.
Bölgede eskiden çengi oynatılmasından dolayı ''Çengikayası'' olarak da zikredildiği öne sürülüyor.
Elmadağ
1530 yılı belgelerinde Kasaba nahiyesine bağlı bölge, ''yozgad köyü'' olarak bilinir. Köy, Osmanlı Devleti döneminde ''Hac Yolu'' üzerinde bulunması dolayısıyla bir derbent (karakol) görevi görür. Daha sonraki yıllarda Bala kazasına bağlı bir köy olan ''yozgad'', milli mücadele yıllarında önem kazanmasından dolayı ''küçük yozgad'' adı ile nahiye merkezi olur.
1934 yılından itibaren kurulan fabrikalardan dolayı belde gelişerek büyümeye başlar. Küçük Yozgad, 27 Mart 1944 tarihinde Çankaya ilçesine bağlı Elmadağ isimli nahiye teşkilatı haline gelir. Bölgede bulunan elma ağaçları ile dolu olan tepe ve dağlarından bu adı aldığı rivayet edilmektedir.
Evren
Evren, Ankara'ya bağlı en uzak ilçelerden birisi olup, eski yerleşim alanı 1957 yılında Hirfanlı Baraj Gölü'nün suları altında kalmış, 1958 yılında şimdiki yerine planlı ve imarlı olarak taşınarak kurulmuştur. 1963 yılında Şereflikoçhisar ilçesine bağlı köy statüsündeki bölge, eskiden ''Çıkınağıl'' adı ile anılırdı.
Evren Belediye Başkanı Nedim Keskin, ilçe isminin 12 Eylül 1980 askeri müdahalesini gerçekleştiren dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'e ithafen 1982 yılında verildiğini belirtti. Seçilen belediye başkanlarının 12 Eylül döneminde görevlerinden alındığını kaydeden Keskin, ''Onların yerlerine atama belediye başkanları getirildi. Belediye meclisinde çıkaN kararla Kenan Evren'in soy ismine ithafen 'yardımları olur' diye Evren isminden değişiklik için Ankara Valiliği'ne müracaat edilmiş. O gündür bugündür Evren diye geçiyor'' dedi.
1990 yılında çıkarılan 3644 sayılı kanunla adı ''Evren'' kalmak kaydıyla ilçe statüsüne dönüştürüldüğü kaydediliyor.
Gölbaşı
Gölbaşı, 1923 yılında kadar Örencik köyüne bağlı 10 haneli ''Gölhanı'' adıyla anılan bir mahalle iken, Bucak Müdürlüğü ve Jandarma Karakolu'nun bu bölgeye taşınması sonucunda ismi ''Gölbaşı'' olarak değişir ve bucak merkezi olur. Aynı zamanda ilçe bünyesinde bulunan gölden ismini almıştır. 30 Kasım 1983 tarihinde 2963 sayılı kanunla Gölbaşı, ilçe haline gelir.
Kalecik
Kalecik Kalesi'nin, Romalılar devrinde Bursa Tekfuru tarafından kızına çeyiz olarak yaptırıldığı bilinmektedir. İlçe ismini bölge ortasında, çevreye hakim tepe üzerinde bulunan küçük kaleden almıştır.
Şereflikoçhisar
İsminin kökeni bölgeye Türkler yerleşmeden önceki ismi Archelais Garsaura idi. Osmanlı kaynaklarında adı, ''Koşhisar'' olarak geçen ilçe ismi, ''Çift Kale'' anlamına geldiği sanılmaktadır. Bu sözcük zamanla Koçhisar'a dönüşmüştür.
Rivayete göre, Şerefli aşiretinden ve buradaki kaleler bağlantısından ötürü de isminin başına şerefli sözcüğü konmuştur. Ancak, burada yaşayanlar Balkan, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında çok şehit vermesinden ötürü de Şerefli sözcüğü yasa ile bölgeye verilmiştir.
Yenimahalle
Artan konut sıkıntısı yüzünden yeni bir mahalle oluşturulması için 1946-1949'lı yıllarda Ankara'nın 9. Belediye Başkanı Dr. Ragıp Tüzün'ün girişimleriyle Yenimahalle kurulmuştur.
En Çok Okunan Haberler
- Ülkü Ocakları'ndan protesto: MHP'li başkandan tehdit!
- İşte 150 bin liranın aylık getirisi...
- Motorcular şikayetçi oldu!
- İki ünlü markanın balları sahte çıktı!
- Nasuh Mahruki'den ilk açıklama Cumhuriyet'e
- ‘Çalışanı yok, müdürü 90 bin lira maaş alıyor’
- Atatürk 'sticker'ına basan kişiyi uçarak dövdü
- 'Alnı secdeye düşenlerin iktidarında...'
- 'Sessiz katil' konusunda önemli uyarılar
- Yazarımız Meydan'dan, Acemoğlu'na 'Atatürk' yanıtı