8 ayda ne değişti?

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın avukatı Akın Atalay, 1 Temmuz 2008'deki operasyonda gözaltına alınan, evinde, işyerinde bilgisayarlarına ve birçok belgesine el konulan Balbay'ın, sorgulanmasından sonra, soruşturma dosyasına Balbay'ın hukuki durumunu değiştiren yeni delil girmediğini söyledi.

8 ayda ne değişti?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.03.2009 - 10:08

Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve Neriman Aydın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamasıyla 14. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimi tarafından tutuklandı. Metris Cezaevi’ne gönderilen Mustafa Balbay’ın avukatı Akın Atalay, 1 Temmuz 2008 tarihinde yapılan operasyonda gözaltına alınan, evinde, işyerinde bilgisayarlarına ve birçok belgesine el konulan Balbay’ın, bunlar nedeniyle sorgulanmasından sonra, soruşturma dosyasına Balbay’ın hukuki durumunu değiştiren yeni bir delil girmediğini vurguladı. Atalay, Savcılık tarafından Balbay’a yöneltilen soruların 8 ay önce sorulan sorularla çoğunlukla aynı olduğunu ve sanki 8 ay önceki hukuki süreç hiç yaşanmamış gibi davranıldığını söyledi. Balbay da ifadesinde kendisine sorulan tüm belge, rapor ve dökümanları gazetecilik faaliyetleri sonucu çok değişik haber kaynaklarından elde ettiğini belirtti. Avukatlar, önümüzdeki hafta tutukluluk kararına itiraz edecekler.

Mustafa Balbay, Ergenekon Soruşturması kapsamında ek ifadesine başvurulmak üzere 5 Mart sabahı evinden apar topar gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne getirildi. Balbay, ek ifadelerinin alınması için önceki gün öğle saatlerinde Beşiktaş’ta bulunan İstanbul Adliyesi’ne gönderildi. İstanbul Adliyesi’ne getirilen Balbay daha sonra sağlık kontrolünden geçirildi. Balbay önceki gece 00.30’da savcılar Zekeriya Öz, Fikret Seçen ve Kasım İlimoğlu tarafından sorgulanmaya başlandı. Avukat Atalay, sorgu başlamadan önce mahkemeden usulen bir talepleri olduğunu belirterek söz aldı. Atalay, müvekkilinin zorla getirme kararının uygulandığı saatten o ana kadar tam 23 saattir fiili bir gözaltı süreci yaşadığını, Cumhuriyet savcılarına yaklaşık 10 saat süresince ifade verdiğini, tamamen uykusuz geçen bu yoğun ve yıpratıcı süreç nedeniyle fiziken, bedenen ve zihnen çok yorulduğunu, aynı durumun kendisiyle birlikte bu süreci yaşayan kendileri açısından da geçerli olduğunu söyledi. Bu yorgunluk dikkate alındığında, kendisinin mesleki görevi olan müvekkiline hukuki yardımda bulunma hak ve ödevini layıkıyla yerine getirmesinin neredeyse imkansız olacağını, bunun adaletli ve etik olamayacağını, hatta mahkeme hakiminin de aynı süreci yaşadığı ve aynı bedeni, fiziki ve zihni konumu nedeniyle sağlıklı bir karar verebilmesine nesnel açıdan engel teşkil ettiğini bildirdi. Atalay, CMK’nın yasak sorgu usullerini düzenleyen 148. maddesinde, şüphelinin yorulmasının da yasak sorgu usulleri arasında sayıldığını, ifade ve sorgunun rıza ile verilmiş olsa dahi delil sayılamayacağının açık olarak düzenlendiğini belirterek “bu durumda yasaya aykırı bir sorgu işleminin de önüne geçmek için, tutuklama muhakemesinin bir ya da iki gün ertelenmesini, kendilerinin dinlenmesine ve uyumasına izin verilmesini, belirtilen gün ve saatte hazır bulunmadıkları takdirde yakalama ve tutuklanma sebebinin gerçekleşmiş sayılacağına ilişkin yasa hükmünün ihtar edilerek bu şekilde bir uygulamaya gidilmesini” talep etti. Bu talebi değerlendirmek için kısa bir ara veren mahkeme hakimi, böyle bir uygulamanın olmadığını, gerekirse gözaltı kararı vererek sorgulamaya kısa bir ara verebileceğini beyan edince Mustafa Balbay, mevcut seçenekler içinde sorgulamaya başlanmasını tercih ettiğini beyan etti. Mahkemece daha sonra sorgulama işlemi yapıldı.
 

Rutin gazetecilik çalışması

Balbay, Ankara’da 16 yıldır Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilciliği görevini yürüttüğünü ve her gazeteye olduğu gibi Cumhuriyet gazetesinin Ankara bürosuna da çok çeşitli haber kaynaklarından, kişilerden her gün çok değişik türde gizli ya da açık belge, bilgi, rapor ulaştırıldığını anlattı. Bunlardan önemli ve yayınlanabilir olanların teyit edildikten sonra bütünüyle ya da kısmen yayınlandığını, yayınlanmaya değer bulunmayanların, yeterli teyit alınamayanların ise yayınlanmadığını söyleyen Balbay, bazılarının çöpe atıldığını, bazılarının gerekliliğe göre bekletildiğini beyan etti. Balbay, bu durumun; gazetecilik çerçevesinde özellikle bu tür belgelerin elden ele dolaştığı Ankara’da her gazete ve gazeteci açısından doğal bir gazetecilik çalışması olduğunu söyledi. Balbay, kendisinin ev ve ofisinde yapılan aramalarda bulunan bir kısım gizli belgelerden kısmen ya da tamamen yararlanarak, yıllar önce “İran Raporu”, “Suriye Raporu”, “Devlet ve İslam” ve “Irak Bataklığında Türk-Amerikan İlişkileri” adlı kitaplarında yararlandığını, bu durumu kitaplarının önsözünde de açık olarak belirttiğini ifade etti. Bu kitapların yayınlandığı zaman ve her baskısının ilgili basın savcılıklarına sunulduğunu, dolayısıyla bu kitaplarında da yer verdiği belgelerin kendisinde bulunmasının suç oluşturmaması gerektiğini söyleyen Balbay “Gizli bilgiler içeren bu belge ve raporların bende bulunmasının, benim bir suç örgütüyle ilişkilendirilmesine yol açması kabul edilemez ve anlamsız” dedi.
 

Özbek ile ilişkiler

Sorgusu sırasında Balbay’a Türk Metal Sendikası’nın Ergenekon kapsamında tutuklanan başkanı Mustafa Özbek ve ART Televizyonu ile ilişkisi soruldu. Balbay, Mustafa Özbek’i 2004 yılından beri tanıdığını, NTV Televizyonu’nda diğer iki gazeteci arkadaşı ile birlikte yaptığı programın sona ermesi üzerine, ART Televizyonu’nun onursal başkanı olan Mustafa Özbek’in kendisine program yapma önerisinde bulunduğunu anlattı. Bunun üzerine Emin Çölaşan ile birlikte haftada bir gün proram yapmaya başladıklarını, ART Radyo’da her gün 15 dakika güncel yorum yaptığını, ayrıca Türk Metal adındaki aylık dergide her sayıya bir yazı yazdığını dile getiren Balbay “Bütün bu işler için bana ayrı ayrı ücret ödenmesi yerine, basın danışmanı statüsünde gösterip aylık 1.500 TL telif ücreti ödendi. Sendika ve televizyon ile tüm ilişkim bundan ibaret. Mustafa Özbek ile ART Televizyonunun onursal başkanı olması ve Türk Metal Sendikasının Genel Başkanı olması nedeniyle zaman zaman telefonla görüştüm” diye konuştu.
 

Notlar soruldu

Mustafa Balbay’a sorgusu sırasında bilgisayarında 10-11 yıl öncesinden başlayarak 2005 yılına kadar sürdürdüğü ve o tarihler arasında çeşitli üst düzey asker, sivil bürokratlar, mülki erkan, kamu görevlileri ile yaptığı görüşmelerde tuttuğu ve daha sonra bilgisayarından silmesine karşın, teknolojinin olanakları kullanılarak kolluk tarafından geri getirilen küçük notları soruldu. Balbay, bu küçük notları bir akıl defteri olarak ileride hatırlamak için not ettiğini, notların tutulduğu dönemde görüşülen kişilerin devletin yasama, yürütme, yargı ve idare organlarında en üst düzey görevleri yapan kişiler olduklarını söyledi. Notlarda, bu kişilerin o dönemdeki güncel, siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlara ilişkin düşüncelerinden bazılarının kendisini yazılmamak kaydıyla aktarılan görüşler olduğunu ifade eden Balbay, bu görüşleri gerek yazılarında, gerek haber olarak kısmen değerlendirdiğini, bazılarını ise ileride bir dönemin tarihine tanıklık etmek amacıyla yazmayı düşündüğü bir kitap için sakladığını kaydetti.

 

Gerilimli yıllar

Türkiye’nin 2000- 2005 yılları arasında yaşadığı gerilimli sürecin sona ereceği zamanın geleceğini düşündüğünü ve her şey normale döndüğünde bu notlardan yola çıkarak kitap yazmak niyetinde olduğunu belirten Balbay “Ancak daha sonra Türkiye’nin giderek daha gergin bir siyasal ortama sürüklenmesini de dikkate alarak, böylesi bir yayının ülkeye yararı değil zararı olacağı, gerilimi daha da tırmandırabileceği kanısıyla, 2005 yılı sonlarına doğru bilgisayarımdaki bu notlara ilişkin dosyaları tümüyle sildim” diye konuştu. Konunun kendisi açısından bu tarihte kapandığını ifade eden Balbay, bilgisayarlarına el konulmasından aylar sonra, Emniyet’te, dünyada Amerikan istihbarat örgütlerinin kullandığı çok özel bir program kullanılmak suretiyle, bilgisayarında eskiden beri yazılmış tüm bilgilere ulaşılabildiğinin kendisine söylendiğini, notların da bu şekilde güncellendiğinin açıklandığını söyledi. Mustafa Balbay, 1998’den itibaren görüşme yaptığı kişilerin görev ve isimlerine bakıldığında, Cumhurbaşkanlarından, bakanlara, müsteşarlardan, Yargıtay başkanları ve başsavcılarına, Genelkurmay başkanlarından, kuvvet komutanlarına, büyükelçilerden, bağımsız düzenleme ve denetleme kurumlarının başkanlarına, genel müdür ve daire başkanlarına, siyasi parti başkan ve yöneticilerine kadar çok geniş bir yelpazeden insanlar olduğunun görüldüğüne dikkat çekerek not içeriklerinde herhangi bir suç unsuru olmadığını ifade etti. Balbay, yalnızca kendisinin değil Ankara’daki tüm gazete ve televizyon temsilcilerinin de bu kişilerle o dönemde sık sık bir araya geldiğini, bunun gazetecilikte olmasının değil, olmamasının şaşırtıcı olacağını da sözlerine ekledi.


Kent Otel toplantıları


Kent Otel toplantılarına ilişkin sorulara Balbay şöyle yanıt verdi: “Ankara’da muhtelif çevrelerin bazen periyodik olarak bazen düzensiz olarak bir araya geldiği en az 20 ayrı sohbet ve söyleşi grubu var. Bunlardan bazılarına ben de davet edildim. Kent Otel toplantıları da bunlardan biri. Fırsat buldukça Sıhhiye’deki Kent Otel’de yapılan bu toplantıya da katıldım. Çok farklı çevrelerden üst düzey emekli ya da aktif bürokratlar, emekli askerler, valiler, büyükelçiler, tanınmış öğretim üyeleri, bazı belediye başkanları, sivil toplum örgütü öncüleri, siyasiler ve gazetecilerden oluşan bu grup her zaman düzenli toplanmaz. Her toplantıda farklı konuların uzmanı olan bir kişinin konuşmasının ardından dileyenler bu konuda soru sorup, değerlendirme yaparlardı. Türkiye- AB ilişkilerinden, ekonomiye, tarımdan siyasi istikrara kadar çok değişik gündemler bu toplantıda sohbet ve söyleşi havasında konuşuldu. Daha önce bir kısım medya organlarında yansıtılmaya çalışıldığı gibi bunlar gizli toplantılar değildi. Aksine açık sohbet toplantıları olup, o gün uygun olanlar katılırdı. Herkes kendi yemek parasını öderdi.


Yöntem, mağdur etmeye yönelik

Balbay’ın sorgusunun ardından söz alan avukatı Akın Atalay, müvekkilinin hakimliğin önüne getiriliş sürecini aktararak, müvekkilinin ek ifadesi için Cumhuriyet savcılığına davet edilmesi yerine, zorla getirilme kararı verilmesinin anlamsız, gereksiz olmasının ötesinde, sırf müvekkilini mağdur etmeye yönelik bir uygulama olduğunu söyledi. Atalay, kendisine bundan yaklaşık bir ay önce müvekkilinin ek ifadesine başvurma ihtiyacı duyulduğunun soruşturma yetkililerince söylendiğinde, müvekkilinin bu defa davet edilmesini ve ne zaman hangi saatte isterlerse hazır bulunacağını cevaben söylediğini belirterek bu talebinin karşılığında kendisine sözlü olarak “merak etmeyin önceden size haber verir ve davet ederiz” denildiğini, kendisinin de bu durumu müvekkiline o tarihte aktardığını kaydetti.

 

Çelişkiye dikkat çekildi


Balbay’ın avukatlarından Bülent Utku da Ergenekon Örgütü’nün Balbay’ın temsilcisi olduğu Cumhuriyet Gazetesi’ne bir kez bomba, bir kez de molotof kokteyli attığının ve İlhan Selçuk’u öldürmeye teşebbüs ettiğinin iddia edildiğini anımsatarak, bu durumun ciddi bir çelişki yarattığını vurguladı. Utku, “Kişinin mensubu ve önemli bir yöneticisi olduğu bir örgütün, kendi çalıştığı kurumu bombalatması gibi bir iddia olamaz, bu da çok ciddi bir çelişkidir” dedi. Bülent Utku, müvekkilinin hukuki durumunda herhangi bir değişiklik olmadığını belirterek, tutukluluk isteminin önceden olduğu gibi reddedilmesini ve müvekkilinin serbest bırakılmasına karar verilmesini talep etti.
 

Tutukluluğa itiraz

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Balbay ile Aydın’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan tutuklanmasına karar verdi. Tutuklama gerekçesi olarak, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, kaçma ve delilleri karartma şüphesi gösterildi. Balbay, Metris Cezaevi’ne, Neriman Aydın da Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ne gönderildi. Balbay’ın avukatları önümüzdeki hafta içinde tutukluluğa itiraz etmeye hazırlanıyorlar.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler