Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Okurlarla Bir Pazar...
Bazen öyle mükemmel mektuplar geliyor ki, her seferinde bu köşeye alamadığım için hayıflanıyorum. Elimden geldiğince, mesajlarınızı yanıtlamaya çalışıyorum. Yanıt veremediklerime inanın çok üzülüyorum. Fırsat buldukça biriken mektupları burada sizlerle paylaşmak istiyorum…
\nBu pazar bunu yapacağım, bazen tek cümleye harika yanıtlar yazan “Sağnak” okurlarıyla sizi baş başa bırakacağım.
\n‘Başkanlık’ ve kilisede ateizm
\nSon Obama yazılarından başlayalım…
\nOğuz Çataltepe; “Siyasi kültüründen bu denli uzak olduğumuz (ABD’nin başkanlık) sistemine özenmek şuursuzluk değil mi?” diye bitirdiğim yazı için şu satırları göndermiş:
\n“Nilgün Hanım, ‘Obama’nın Balkon Konuşması’ (8 Kasım) yazınızda özellikle son cümleyi okuyunca aklıma iki yıl önce dinleyici olarak katıldığım bir konuşma geldi. 2010 sonbaharıydı, Sam Harris ‘Humanists Community at Harvard’ grubunun davetlisi olarak ‘The Moral Landscape’ kitabını eksen alan bir konuşma yaptı. Sam Harris ABD’de kitaplarıyla ün kazanmış bir ateist. Bu konuşmasında da Hıristiyanlik, Yahudilik ve İslam merkez olmak üzere tüm dinler ve üstüne inşa edildikleri kavramlar hakkında, Türkiye’de herhangi bir toplantıda yüksek sesle dile getirilmesini hayal edemeyeceğimiz ağırlıkta değerlendirme ve eleştiri yüklü bir konuşma yaptı. Buraya kadarı şaşırtıcı değil, sonuçta Boston’da oluyor bu. İlginç olan bu konuşmanın yapıldığı yerdi. Toplantı Harvard Yard’daki ünlü Memorial Church’de kilisenin rutin dini servisini takiben yapıldı. Harris’in dinlere yönelik olağanüstü ağır eleştirilerini bir kilisenin, önlerinde dizi dizi İncil’ler yerleştirilmiş sıralarında oturmuş olarak dinlemek enteresandı. Toplantı adeta üniversitedeki herhangi bir salonda oluyormuşçasına sıradan şekilde yapıldı ve bitti. Muhtemeldir ki benden başka kimse bu ayrıntıyı düşünmedi bile. Uzattım ama ‘Bakın oralarda üniversitelerde bile kiliseler var, bizde niye yok?’ diyenler ne zaman ki kendileri gibi düşünmeyenlerle kendi mekânlarını paylaşmaya hazır olurlar, ancak o zaman bu tür argümanlar anlamlı hal alır. O noktaya da gelir miyiz hiç emin değilim maalesef. Selamlar.”
\nErdal Bey’i anarken
\nAynı balkon konuşması yazısında “ABD ile benzeştiğimiz hiçbir yan yok. Biz birbirini yemeyi görev belleyen bir milletiz” satırları için de Dinçay Tüfenk şu notu yollamış:
\n“Sayın Cerrahoğlu,
\n‘Birbirini yemeyi görev belleyen bir milletiz’ ifadeniz, 5 yıl önce aramızdan ayrılması nedeniyle özlemle andığımız Sayın Erdal İnönü’nün siyaset dilinde sfensk gibi ağırlığı her dem taze kalacak deyişini anımsattı.
\nİnönü’nün, SHP Genel Başkanlığı döneminde diğer sol parti liderleri ve bürokratlarıyla gitmiş oldukları lokantada söylediklerini pekâlâ hatırlayacaksınız: Garsonun ‘Bir şey almak ister misiniz?’ sorusuna teşekkür edip ‘Biz birbirimizi yiyeceğiz!’ demişti.
\nİleri demokrasi ile yönetilen ülke lokantalarındaki mönüde bundan böyle ‘Bedevi ciğeri’ ve ‘Tütsülenmiş füme ayı eti’ de görürseniz sakın şaşırmayın!..
\nSaygılarımın kabulünü rica ederim.”
\nYarım at, yarım güvercin…
\nEn çok mektup aldığım yazılardan “Türkiye’de Muhafazakârlık Neden Hiç Değişmiyor?” (14 Ekim) için düşündürücü satırlar yollayan Osman Aydoğan’ın mektubunu da kısaltarak yayımlıyorum:
\n“Türkiye hiç muhafazakâr olmadı. Türkiye’nin muhafazakâr olabilmesi için; sanatta, edebiyatta, felsefede, toplumsal yaşamda ve siyasette belli bir seviyeyi yakalayıp bu seviyeyi muhafaza eder durumda olması gerekirdi.
\nTürkiye hiçbir zaman bu konularda belli bir seviyeye ulaşmadı ve köylü toplumu olmaktan kurtulamadı.
\nKöylü toplumu olmaktan kurtulmak için Mustafa Kemal’in yaptığı devrimler de ne yazık ki 1938’den beri hep karşı devrimlerle başarısızlığa uğratıldı.
\nÇinli düşünür Lao Tzu’ya göre toplum; ‘iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın, çirkin ve güzelin bir birleşimidir’.
\nBu karışımın performansı şu hikâyede özetlenmiştir;
\nİyi iş yapan bir aşçı dükkânı açan birisine, arkadaşı sorar:
\n- Nasıl başardın?
\n- Yeni bir köfte formülü buldum. Güvercin köftesi yapıyorum.
\n- O kadar güvercin köftesini nereden buluyorsun?
\n- Biraz at eti karıştırıyorum.
\n- Ne kadar?
\n- Yarım güvercine yarım at katıyorum.
\nTürkiye’nin sorunu, kırsal bileşenin çağdaşlaşmış azınlık karşısındaki oranıdır. (Doğan Kuban’ın ifadesidir.)
\nMuhafazakâr olabilmek için önce medeni olmak gerekir. (Malum; ‘medeni’ Arapça bir kelimedir ve ‘şehirli’ anlamındadır.)
\nNe yazık ki, İstanbul ve Ankara (birkaç semt dışında) Türkiye’nin en büyük iki köyüdür.
\nKeşke Türkiye muhafazakâr olsaydı da hiç değişmeseydi!”
\nBaşka pazarlarda, başka postalarla kaldığımız yerden devam etmek umuduyla…
\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!