Evrensel hukuk, bir bakıma evrensel vicdan, akıl, yürek, yaşama sevincinin, adalette eşitliğin temel taşıdır.

Demokrasilerde hiç kimse, “yağlı urgan”ı savunmamalıdır.

Devlet intikam almaz...

Son üç güne bakın, çevremizde neler olup bittiğini, Suriye’den Gazze’ye dek ortalığın yangın yerine döndüğünü göreceksiniz.

Bize gelince...

PKK terör örgütü “demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, kimlik” talepleri için pusulu, mayınlı eylemler yapıyor, okul yakıyor, öğretmenleri kaçırıyor, savcıları öldürüyor.

Yoksul Kürt ailelerin 14 yaşındaki çocukları okullarını bırakıp zorla ya da isteyerek dağa çıkıyor.

Elinde ağır silahlar, bombalar, mayınlar...

İçeride ve dışarıda onlara destek verenler.

Her baskında, yeni ölümler, acılar!

Yoksul kentlerimiz Hakkâri, Siirt, Bingöl ve Muş terör örgütünün etkin olduğu bölgeler.

İş yok güç yok!

Çünkü yatırım yok!

***

Sivil-asker, Türk-Kürt, ölüm tuzaklarında can verirken insani duyguların, evrensel vicdanın yüreğinizde bir kuş gibi çırpınması...

30 yıldır bitmeyen örtülü savaşın sona ermesini istiyorum.

Ölümlere alışmış, ölümü kanıksamış bir toplumuz!

Güneydoğu’da öğretmenler, sağlık memurları, kaymakamlar kaçırılıyor.

Nerede bu insanlar?

Yaşıyorlar mı?

CHP’li Hüseyin Aygün’ün kaçırıldığı günden bugüne dek yaklaşık 40 kişi daha PKK’nin eline düşmüş.

20 yıl içinde kaçırılanların sayısının 154 kişi olduğunu gazeteler yazmıştı.

Bir yıl içinde ise kaçırılanların sayısı 183 kişi...

Devleti yönetenler, BDP’liler bu kaçırma olaylarını bir anlatsalar da öğrensek.

Neydi bu olay?

Güvenlik güçleri kaçırılan kişilerden kaçını PKK’nin elinden almıştır?

Kaçını PKK salıvermiştir?

Kaçırılan insanlarımızın ailelerinin durumunu şöyle bir düşünün!

Yaşam onlar için kör gecelerin içinde, sonu gelmeyen acıların içinde...

Umutları giderek yitiyor...

Ya örgüt öldürdüyse!

Böyle bir korkunun boşluğunda geçen günler, aylar, yıllar...

***

İsrail Gazze’yi bombalıyor...

Biliyorum, yine olan sivillere oluyor.

Şimdilik 11 ölü var...

Hava ve kara saldırısı Hamas’a yönelik...

Suriye’de ise El Kaide boy gösteriyor, sınırlarımız yolgeçen hanına dönüyor, Ceylanpınar’da okullar kapanıyor, esnaf kepenklerini açmıyor.

Türkiye’de birkaç gazete dışında kimse Taliban’ın Pakistan’da, Afganistan’da güç gösterisi yaptığına değinmedi.

Taliban, kız çocuklarının okula gitmesini önlemek için bebeleri öldürüyor.

NATO güçleri de sivil halkı, çocukları yanlışlıkla vurup, sonra özür diliyor.

Cinayet ve katliam...

Bunlar hiçbir zaman doğal sayılamaz...

Bu oyunu biz çok iyi biliriz!

Balgat katliamından Kahramanmaraş’a; Sivas’tan Gazi Mahallesi’ne değin...

***

Bugün yaşananlara baktığımızda, kim ne derse desin Kürt sorununu göz ardı edemeyiz.

Sorun ulusal, hatta uluslararası bir boyuttadır...

Açlık grevlerinin bir an önce durdurulması gerekir.

Yağlı urgan gösterilerek hiçbir yere varılmaz!

Zindanlar insan için nedir?

Bunu ancak yatanlar bilir...

Şunu oturup düşünmemiz gerekir:

“Neler yapılmalı ki, bu örtülü savaş bitsin, akan kan dursun, Türk-Kürt kardeşliği yaşama geçsin!”

Çözümün yolunu Barzani’de aramak emperyalist güçlerin oyunudur.

Sorun tümlük içinde birlikte yaşayarak çözülmelidir!

Genç bedenleri ölüme yatırmak da, onlara seyirci kalmak da vicdansızlıktır...