Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İstanbul Barosu'na Açık Çağrı
Ekim ayı ortasında başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere pek çok baronun genel kurulu vardı. Üç büyük ilimizin barosu, iktidar-yargı
\nkoalisyonuyla karabasana dönüşen hukuksuzluklara karşı tavır koydu.
\nBu nedenle mevcut başkanların yeniden seçilmesi, alacağı oy oranı önemli bir göstergeydi. İstanbul’da Ümit Kocasakal, Ankara’da Metin Feyzioğlu, İzmir’de Sema Pektaş yeniden seçildiler.
\nİstanbul Barosu, Silivri yargılamalarıyla doğrudan ilgili olduğu için Silivri Cezaevi’ndeki tutsaklar açısından ayrıca önemliydi. Zira Baro Başkanı Kocasakal ve yönetim kurulu üyeleri, Ergenekon, Balyoz başta olmak üzere hukuk dışı tüm yargılamalara karşı çıkmıştı.
\nDönemlere göre kimi özellikler önem kazanır. Örneğin Ecevit için “dürüst” lider deniyordu. Çünkü o dönem siyasetin üzerine “yolsuzluk” gölgesi düşmüştü.
\nBugün haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkana “cesur” deniyor. Çünkü dik duruş cesaret ister hale geldi. Cesaretin de azı çoğu olmaz; oldu mu tam olmalı. Cesaretin başındaki “c” eksik olursa geriye ne kalır?
\nKocasakal’ın cesareti dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu’na bağlı avukatların yüzde 60’ının desteğini almıştır.
\n***
\nİstanbul Barosu’nun 29 Ekim günü tam sayfa yayımlanan ilanını birlikte okuyalım:
\n“Türk milletinin emperyalizme karşı destansı direnişinin eseri Cumhuriyetimizin 89. yılını coşkuyla kutluyoruz.
\nKurtuluş Savaşı’nın parolası özgür vatan, özgür ulustu. Üniter yapı, ulus devlet, çağdaş toplum, akıl ve bilimin esas alınması Cumhuriyet’in kuruluş felsefesiydi.
\nEkonomik ve siyasal bağımsızlık ise hem kurtuluşun hem de kuruluşun vazgeçilmez ilkesiydi.
\nNe acıdır ki, bugün Cumhuriyet, büyük bir saldırı ve tehdit altındadır. Emperyalizmin sözcülüğüne ve destekçiliğine soyunanlarca ülkenin kurucu değerleri, sistematik biçimde toplumsal bellekten silinerek ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
\nArtık Cumhuriyet ile topyekün bir hesaplaşma söz konusudur.
\nKurtuluş ve kuruluş önderi Atatürk’ün ders kitaplarından, eğitim programlarından, bayram kutlamalarından çıkarılması, kurumlardan, okullardan, caddelerden adının silinmesi, gelinen noktayı apaçık göstermektedir. Sözde ‘yeni’ anayasa çalışmalarıyla ulus devletin, üniter yapının, Cumhuriyet’in kazanımlarının tasfiyesinin hukuki altyapısı oluşturulmak istenmektedir.
\nCumhuriyet’in anlam ve değerini içselleştiren ulusumuzun 89 yıl önce olduğu gibi, günümüzde de bu emperyalist oyunları bozacağına, Cumhuriyetine sahip çıkacağına inancımız tamdır. Hiçbir yasak ve engelleme, Cumhuriyet coşkusunu ve sevgisini ortadan kaldıramaz, gönüllerden ve belleklerden silemez. Kuşkusuz Cumhuriyet bu badireden daha da güçlenmiş olarak çıkacaktır.
\nCumhuriyet’e ve onun değerlerine sahip çıkmak İstanbul Barosu için bir vatan borcudur. Sevgi, saygı ve minnetle andığımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bu uğurda canını feda etmiş tüm aziz şehitlerimizin mirası olan Cumhuriyetimize, devrimlere, laik, demokratik, sosyal hukuk devletine, üniter-ulus devlete sarsılmaz bir azimle sahip çıkacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.
\nCumhuriyet: Numarasız, katkısız, sonsuza kadar...”
\n***
\nDurum budur.
\nDevlet, adaletin üzerine oturursa devlettir. Adaletin üzerine çökerse, devlet de çöker. Mahkemelerde yazılı deyimle, adalet devletin temelidir.
\nBugün Türkiye’deki siyasal davalarda iç hukuk yolları tükendi. Adalet Bakanlığı, “reform” kandırmacası adı altında dış hukuk yollarını da tüketmiştir.
\nEskiden, yerel mahkemenin verdiği kararda adaleti bulamayan, “yüksek yargıdan döner” diyordu.
\nBu beklenti de tersine dönmüş durumda.
\nMahkemelerde iddia makamıyla hüküm makamı iç içe geçti. Savcı ile yargıç birbirini tamamlıyor.
\nGeriye bir tek savunma kaldı.
\nBugün Türkiye’de iç hukuk yolu olarak ayakta kalan başlıca kurum, savunmadır.
\nKendisini tutsak hisseden bir yurttaş olarak barolardan dileğim şudur:
\nHukukun bu son kalesini çok iyi korumaları, güçlendirmeleri, yargının öteki ayaklarını hukuk zeminine çekmeleri, dik duruşlarını sürdürmeleri, sembol haline gelmiş davaları yerinde izlemeleri, gözlem ve değerlendirmeleri ışığında sorumluluklarını yerine getirmeleri...
\nSilivri Cezaevi içindeki yargılamalarda bizim doğrudan bağlı olduğumuz savunma kurumu İstanbul Barosu.
\nKocasakal, açık konuşmayı seven, sözü eğip bükmekten hoşlanmayan bir insan. Ben de çağrımı bütün açıklığıyla kamuoyu önünde yapmak istiyorum.
\nErgenekon davası, tek ortak özellikleri büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalmak olan insanların aynı çuvala konduğu bir iddianameler bataklığı haline gelmiştir. Yargı kurumu olarak umutla başvurabileceğimiz tek yer İstanbul Barosu’dur.
\nSizin şemsiyeniz altında oluşacak bir heyet, bıkmadan usanmadan “temiz hukuk” suyu akıtarak bu bataklığı özgür kuşların yaşadığı bir cennete çevirebilir.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!