Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Demirel'i Mumla Aramak...
Bir nostalji nöbetiyle bayram gecesi, Ali Kırca’nın “Siyaset Meydanı”nı izledim.
Eski içeriği -heyhat!- pek kalmamış olsa da; “Siyaset Meydanı” 20. yaşına girmiş.
Kırca’nın “20. yaşını” öncelikle kutlarız!
Öyle ya da böyle bu ülkede bir tartışma programını 20 yıl yaşatmak mucize.
Demek ki “Siyaset Meydanı” bir kurum olmuş!
Bu yaşdönümünü fırsat bilerek Kırca, bize geçmiş progamlardan derlenen bir demet sundu. Programın adı: “Hatırlıyor musun?”du.
Ekmekler bozulmamıştı
Evet tabii... Hem nasıl hatırlıyorduk!
O yılların gedikli bir “Siyaset Meydanı” izleyicisi olarak çok sayıda program, konukları ve tartışmalarıyla belleğime film şeridi gibi işlemiş...
“20. yaş kolajıyla” Kırca’nın 90’lardan ekrana taşıdığı Sinan Çetin-Halil Ergün arasındaki Yılmaz Güney tartışmasını mesela öyle bire bir hatırlıyorum ki; ekrana bakarken “Nasıl olur? Bu insanların saçları ne zaman böyle ağardı?” bile dedim.
Keyifle izlediğim Yaşar Kemal gecesini, yürekleri dağlayan “deprem, ikinci hayatlar” kesitlerini dün gibi hatırlıyorum.
Bugün izleyip bundan on yıl-yirmi yıl sonra hatırlayacağınız bir program adı verebilir misiniz artık?
Günümüzün açık oturum formatları değil on yıl birkaç saat dayanmıyor.
Çoğunu baştan sona izleyemiyoruz. Afakanların bastığı an zaplayıp kanal değiştiriyoruz.
Yirmi yıl önce her şey çok tazeydi. İnternet, Facebook, Twitter yoktu. Çoğu konu, ilk kez tartışılıyordu. Tartışmacılar olabildiğince sahiciydi. Bugünkü denli ustalaşıp profesyonelleşmemişlerdi. Ekmekler kısaca bozulmamıştı.
Tartışılan konu ve konuk yelpazeleri çok daha renkli ve zengindi. Ekranlardan onlarca gazeteci sürülmemişti.
İslami kesim, bugün olduğu gibi o gün de siyaset meydanlarının içindeydi. Ama laikler ötelenmemişti.
Tartışma ortamı ne kadar gerilirse gerilsin, çok daha nezihti. En ateşli kavgalar dahi bugünkünden daha seviyeli ve daha az demagojikti...
Önceki gece Kırca’nın nostalji yolculuğunu bu düşüncelerle izledim. Liderlerin-Ecevit, Demirel, Yılmaz, Erbakan’ın beyefendiliğini andım.
Erdoğan’ın bile kendisine tutulan mikrofonlara ses tonunu yükseltmeden yanıt verebiliyor olmasına şaştım. RTE’nin bu vesileyle normal bir ses tonunun bulunduğunu da anımsadım.
‘Rodeocu’ stili
Programın en çarpıcı bölümü, Cumhurbaşkanı Demirel’e bundan on iki yıl önce bir öğrencinin yönelttiği soru oldu.
O programı da, saydığım tüm diğer örnekler gibi baştan sona sürükleyici atmosferiyle hatırlıyorum.
Üniversite öğrencileriyle canlı yayında yüz yüze gelmeyi kabul eden Demirel, gece boyu gençlerin birbirinden dobra, mert, dolaysız sorularına muhatap kalmıştı. Buna karşın bir kez olsun çileden çıkmamış, “devletlu adabından” taviz vermemişti.
Adı Onur olan genç nihayet; “Marifetli bir rodeocusunuz” diye söz alıp -mealen- şunları söyledi:
“Kırk yıldır atın, koltuğun üzerinde duruyorsunuz ama önemli olan iyi bir rodeocu değil, atı dört nala sürebilmek, yani atı doğru yerlere götürebilmektir. Kırk yıldır ne yazık ki her şeyimizde siz varsınız. Her şeyimizde, her damlamızda, aldığımız her siyasi kararımızda siz varsınız. Ancak şu anda bulunduğumuz yer, Türkiye’nin kırk yıl boyunca hak etmesi gereken yer değil. Ninelerimize, analarımıza ve bize yapageldiğinizce bundan sonraki kuşakları da aynı laflarla oyalayacak mısınız?”
Demirel, program boyu olduğu gibi bu genci de özenle dinledi, kâğıtlarına notlar aldı, gözünü kırpmadan kendisini eleştiren muhatabına ağırbaşlı, vakur bir edayla; “Sorunuz soru olmaktan çok; bir itham, bir kötüleme” dedi:
“Kötüleme siyasette yapılır, siyasetin malzemesidir. Siyasetçiler birbirlerine muhalif oldukları zaman birbirlerini kötülerler!”
Demirel’e göre Siyaset Meydanı’nda özetle damardan “siyaset yapan” bir öğrenci vardı.
Bugün böyle bir öğrenci Gül/Erdoğan’a, herhangi bir Siyaset Meydanı’nda “siyaset” yapabilir mi?
Sorularıyla onları bu şekilde sıkıştırabilir mi?
Mucizevi olarak böyle bir program yapılsa; bu tondan bir soru yönelten bir gencin hali nice olur?
Programı yapan gazeteci ve bizatihi programın başına; kanalın patronunun başına neler gelir/gelebilir?
Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar, demokrasi ve ifade özgürlüklerimizin geldiği yerin ölçüsüdür.
Gelinen yer öyle bir nokta ki, kırk yılın “rodeo sürücüsü” Demirel’ini bile mumla aratıyor.
Yılların Demireli’ni özgürlük abidesi olarak anmak durumunda kalıyoruz.
Bu ironi dahi bilançonun hazinliğini anlatmaya yeter.
Daha kutlu cumhuriyet bayramları görmek ümidiyle!\t
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!