Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Medyaya Baskıda Son Eşik
Başbakan’ın “Mecbur muyuz (davet) etmeye?” diye başlayan; “Her gün her türlü hakareti yapacaksın, buna rağmen davet edeceğiz. Yok böyle 25 kuruşa simit…” salvosuyla devam eden; “Basına engel konulmazmış, biz zaten koymuyoruz. O medya bize saygısızlık ettiği zaman ona haddini bildirmek de bizim cevabımızdır…” gözdağıyla tavan yapan büyük demokrasi deklarasyonu ardından; gazetelerin okur yorumlarında çok sayıda güçlü tepkiler gördüm.
\nÖnceki akşam geç vakit, yatmadan önce göz attığım okur yorumları arasında mesela bir gazetede şu tepkiler dikkatimi çekti: “Evet mecbursun!” diyordu biri; “Herkesin Başbakanı olmak iddiasındaysan, Türkiye’ye gerçek demokrasi getirme sevdan varsa davet etmeye mecbursun. Mecbur hissetmiyorsan, bu senin ‘demokrasi’den ne anladığını gösterir.”
\n“Yaptığın oğlunun sünnet düğünü değilse mecbursun” diye üsteliyordu öteki.
\nBu minval tavır koyan çok yorum birbirini izliyordu:
\n“Parti kongresi, partinin özeli değildir…”
\n“Gemi azıya aldılar. Çok basit bir ilkesi vardır demokrasinin. Demokrasi çoğunluğun tahakkümü değildir. Aksine az olanın varlığını sürdürebileceği bir anlayıştır. Bunların bildiği, bilmezden geldiği ya da saptırdığı demokrasi anlayışı olsa olsa Beşşar Esad tipi demokrasidir.”
\n“Demokrasi ayaklarını hâlâ yiyen var mı? Bence yoktur artık, yiyen varsa da afiyet olsun.”
\n“Bir başbakana yakışır bir tepki mi bu? Herkesi kucakladığını söyleyeceksin. Yasaksız bir demokrasiyi sözüm ona savunacaksın. Millet iradesi falan dilinden düşmeyecek. Çokseslilikten, çoğulculuktan dem vuracaksın. Herkese aynı mesafede olduğunu, milletin başbakanı olacağını dillendireceksin. Sonra kalkıp, basın gibi demokrasinin en önemli unsurunu ‘mecbur muyum çağırmaya?’ diyeceksin. Gerçi bu üsluba şaşırmadım. Ve Başbakan’dan ilk kez duymuyoruz böylesi bir tepkiyi. Kendisine yakışanı yapmıştır.”
\n“Niçin Genelkurmay Başkanlığı’nın gazetelere akreditasyon uyguladığı dönemlerde; arkadaşlar, adamlar gazetecileri davet etmeye mecbur mu demiyordunuz? Anayasaya göre kimsenin haber alma özgürlüğünü kısıtlayamazsınız.”
\n“Ben mecbur muyum senin yayın organlarını takip etmeye?” vs…
\nBirçok gazetenin köşe yazarlarını artık hiç okuyamadığım için, çoğu kez sadece okur yorumlarıyla yetiniyorum.
\nÖnceki akşam da “Helal olsun!” dediğim tüm bu okur yorumlarının hepsine bir bir göz attım ve yattım…
\nErtesi gün gazetenin internet baskısında aynı sayfaya geri döndüğümde ne göreyim?
\nHaber (“O medyaya haddini bildirdik”) duruyordu. Ama gece okuduğum yorumların hiçbiri yoktu.
\nSabah tez vakit hepsi silinmişti…
\n“Pes!” dedim kendime “Korku bu kadar mı artık dağları bekliyor? Demek okur yorumlarından bile çekinir hale geldiler!”
\nOkurların yorumlarını 24 saat yerinde muhafaza edemeyen bir basından bahsediyoruz...
\nBöyle bir basının gazetecilik mesleğini sahiplenmesi beklenebilir mi? \t\t
\nDönüm noktası Esad söyleşisi
\nBaskıya karşı meslek sahiplenmesinin ne denli zayıf reflekslere dayandığını, en son bu yaz aylarındaki “Esad’la söyleşi krizinde” görmüştük.
\nHatırlarsanız, haziran sonunda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’dan; Türkiye’nin “önde gelen” sayılı gazetecileri için randevu alınmış; ancak Başbakan’ın konuya şiddetle vaziyet etmesiyle randevular iptal edilmişti.
\nSözüm ona meslekte saçlarını ağartmış kerli ferli adamlar, röportaj taleplerini kuzu kuzu geri almakta tereddüt göstermemişti.
\nDünya standartlarında bir gazetecilik olayı olan Esad söyleşisinden vazgeçmeyi aklından dahi geçirmeyen Ankara temsilcimiz Şam yolundan mesleki tutarlılık ile geri dönmemiş, bu cesareti gösteremeyen diğer meslektaşlarının ayıbını tek başına gidermişti.
\nÜlkemizde sık rastlanmayan bu dört dörtlük profesyonel “gazeteci duruşunu” ihtimaldir ki Başbakan kendisine -çok yanlış biçimde!- açık bir meydan okuma olarak algıladı ve bu olaydan sonra Cumhuriyet’e karşı hepten bir “El mi yaman, bey mi yaman?” havasına girdi. Gazetecilik kriterleri içinde değerlendirilmesi gereken bir konuda, gazetemiz ve Utku Çakırözer’e karşı önüne çıkan ilk fırsatta açık meydan okumayla karşılık vermeye karar verdi.
\nO kadar ki, AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik bu meydan okumayı -şimdiye dek hiç benzerine rastlanmayan bir örnekle- kongre salonunda Utku ile yapılacak bir TV programını durdurmaya kadar vardırdı.
\nCumhuriyet’e karşı başlatılan bu açık had bildirme operasyonunu haber aldığımda, aklıma gelen ilk olay “Esad söyleşisinin rövanşı”(!) oldu.
\nGazeteciliğin sınırlarını öyle anlaşılıyor ki, bundan böyle her düzeyde ve her şart altında Başbakan belirleyecek.
\nTürkiye’de gazeteciliğin bugünkü düzeyini dahi arar noktalara geleceğiz.
\nBu doludizgin ve toplu sürüklenişin durdurulmasının tek yolu meslek dayanışmasıdır.
\nAma okur yorumlarına dahi sahip çıkamayan bir medyadan hangi dayanışma beklenebilir?
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!