'Balyoz AKP ve cemaatin komplosu'

Balyoz davasında son savunmasını yapan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Balyoz davasının bir komplo olduğunu ifade ederek "Bu komployu hazırlayanlar faaliyetlerini tamamen iktidar partisinin ve bir cemaatin yöneticilerinin bilgisi ve teşviki ile yapmışlardır" iddiasında bulundu. Örnek, davada kendilerine komplo hazırlayanları bildiğini belirterek "Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır" diye konuştu.

'Balyoz AKP ve cemaatin komplosu'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.08.2012 - 10:52

İstanbul’da 1. Ordu Komutanlığı’nda 5-7 Mart 2003 tarihindeki seminer görünümü altında Balyoz Planı yapıldığı iddalarına ilişkin davanın 104. duruşması yapıldı.İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın dünkü oturumuna da avukatlar, tanık ve bilirkişi talepleri kabul edildiği gerekçesiyle girmedi.Başkan Ömer Diken, emekli Oramiral Özden Örnek’e “Çoktardır hastanedeydiniz. Geçmiş olsun, Esas hakkındaki mütalaya karşı savunmanızı aldım okudum” diyerek söz verdi. Özden Örnek, savunmasını bir klasör ve 17 ek klasör halinde sunduğunu, 305 farklı konuyu ele aldığını anlatarak “Bu konuların yüzde 80’den fazlası sahtekarlıkla ile ilgilidir. Bunlar içinde bin 309 adet söylediklerimi kanıtlayacak belgeler bulunmaktadır” dedi.Mahkemeye 1927 adet çelişki, usul hatası ve hukuka aykırılıklara ilişkin bulgu sunduğunu anlatan Örnek “32 adet bilirkişi raporuna ilişkin” değerlendirmelerde bulundu.“Sanık hiçbir şeyi kanıtlamak zorunda değildir” şeklinde bir hukukçu görüşü aktaran Örnek, Savcı Hüseyin Kaplan’ın duruşmadaki “Sanık delilleri çürütmekle görevlidir” sözlerine dikkat çekerek “Sayın savcının salonu dehşete düşüren ifadesi budur. İşte nasıl yargılandığımızın kısa özeti budur. Ne ile karşı karşıya olduğumuzu bütün dünya anlasın” diye konuştu.

TSK hedefte

TBMM’de darbeleri araştırma komisyonu kurulduğunu belirten Örnek “Bu komisyonun araştıracağı darbeler arasında Balyoz yok.. Esasında komisyonun iktidar partisi üyeleri Balyoz’ un ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Balyoz komplosunun yegane hedefi TSK’dir” dedi.Balyoz komplosunun hedeflerinin “Geçmiş 80 yılın intikamını almak ve Ülkeyi totaliter bir rejime doğru götürülmesinin yegâne engeli olan TSK’ni aşağılayarak, küçük düşürerek uydurma bahaneler ile suçlayarak tasfiye etmek” olduğunu anlatan Örnek “Bu komployu hazırlayanlar faaliyetlerini tamamen iktidar partisinin ve bir cemaatin yöneticilerinin bilgisi ve teşviki ile yapmışlardır. Maalesef hazırlanan komplonun içinde yargı, emniyet, medya ve TSK’den bazı hain kişiler vardır” değerlendirmesi yaptı. “Kurumları suçlamıyorum, sadece bu kurumlardaki bazı kişileri suçluyorum” diye Örnek şöyle devam etti: “Anlıyorum ki benim suç olarak nitelendirdiğim bu fiiller devletin ilgili kurumları tarafından suç olarak kabul edilmiyor ve hatta bir zamanların rövanşı ve intikamı alındığı için ‘caiz’ dir muamelesi görüyor. 3. yargı reformu için Özel yetkili mahkemeleri ilgilendiren CMK 250’nin bazı maddelerinde yapılacak küçük bir değişikliğin bile İktidar partisi ile cemaat arasında nasıl bir çekişmeye yol açtığını hep beraber gördük. Kavga, iktidar kavgası ve kaynakların paylaşımı kavgasıdır.”

“Yargı intihar etmiştir”

“Yargının, iktidarın boyunduruğu altına nasıl girdiğini açıkladım” diyen Örnek, “Bu ülkenin Başbakanı ‘Özel yetkili mahkemeler devlet içinde devlet haline geldiler’ diye şikayette bulunursa, bu, iktidar partisi ile cemaat arasındaki güç kavgasında yargının konumunu çok net bir şekilde açıklamaktadır. Yani Başbakanın sözlerini yorumlarsak Yargı ya iktidar ya da cemaat yanlısıdır. Kavga ise neden senin çocuklar beni dinlemiyor kavgasıdır.” Örnek “Ne yazıktır ki yaşadığımız olaylardan, duyduklarımız ve gördüklerimizden sonra ülkemizde hukukun üstünlüğüne inanarak ‘Ankara’da yargıçlar var’ diyemiyorum. Bence Yargı intihar etmiştir” diye konuştu.

“Komplo vardır”

Örnek davaya ilişkin “Bu davada eylem yoktur, örgüt yoktur,, hukuken geçerli delil yoktur, adil yargılama yoktur, usul hataları çoktur, iddianamede intihal vardır, komplo vardır, siyaset komplonun aracı olarak kullanılmıştır” tesbitleri yaptı. Örnek şöyle konuştu: “Burada hazır bulunan 364 kişi masum ve davanın fiilinden bihaberdir. Onlar 20 aya varan süredir tutuklu olmakla bir komplonun yarattığı dertlerini anlatamama duygusu altında hayatlarından çalınan günler için isyan duygusu ile doludurlar. Umarım bu eziyet en kısa sürede sona erer. Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun içinde elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz.364 masum insanın yargılanmasında sona geliyoruz. Böylece tamamen siyasi getiri sağlamak amacıyla kurgulanmış bir oyunun bu safhası da sona erecek. Umarım sonunda bu ülkede hukuk fakültelerinin gereksiz olduğunu kanıtlamayız.”

Balyoz darbe planı yapıldığı iddia edilen 2003 tarihinde Kara Kurvvetleri Kurmay Başkanı olan İlker Başbuğ ve Genelkurmay 2. Başkanı olan Yaşar Büyükanıt’ın tanıklık ifadelerine dikkat çeken Örnek şöyle devam etti:

“2003 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı’nın haberinin haberi olduğu bir darbe teşebbüsü olsaydı bu iki Orgeneralin kesinlikle haberi olurdu. Ama her ikisi de böyle bir konudan haberleri olmadığını defalarca tekrarlamışlardır.”

Ezan sesi

Tutuklu sanık, Eski 1. Ordu Komutanı Ergun Saygun’un savunması sırasında “Darbe planı yapıldığı iddia edilen seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman’a verildiğini bizzat Yalman’dan öğrendim” dediğini anımsatan Örnek şöyle devam etti: “MİT, Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz davasıyla ilgili kendilerinde basında çıkan bilgilerden başka bir belge veya bilgi olmadığını savcılara resmi olarak bildirmişlerdir. Bu kuruluşlar ‘bizde belge yok’ diyorsa Başbakan’a bu kasetleri bunların dışında birileri yani bir çete, yasadışı bir örgütün vermiş olması lazımdır. Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. ‘Bavullu adam’ var diyen kanıtlamak zorundadır.”

Özden Örnek, emekli Orgeneral Yalman’a Başbakan Erdoğan tarafından verildiği iddia edilen seminer ses kayıtlarına ilişkin şu soruları sıraladı: “Acaba şüphelenilen yasadışı örgüt ile Başbakan’ın ilişkisi nedir? Dinleme emrini kendisi mi vermiştir? Neden devletin resmi bir kurumunu yasadışı bir örgüte dinletmiştir? Kasetleri Aytaç Yalman kimden almıştır? Eğer kaset içindekiler suç ise neden bu suçlular hakkında bir işlem yapılmamıştır? Seminer o zamanlar suç değildi de 7 sene sonra mı suç oldu?” Örnek şu konunun altını çizdi: “Mahkemede ses kasetleri dinlenirken sayın başkan her sesin sahibini sordu ama kaset kaydında geçmiş olan ‘ezan’ sesi hakkında bunu kim okuyor diye sormadı. Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakanın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok? Bu arada Başbakan’ın eline geçen kasetlerden bir kopya muhakkak Başbakanlık’ta kaldığına göre bu kasetler nerededir? Bu kasetler bulunup buraya getirilmeli ve mahkemenin elindekiler ile mukayese edilmelidir. Sahtekarlık böylece daha kolay ortaya çıkar”

Darbe planı olmadı

Örnek şöyle devam etti: “Kasım 2002 -Ağustos 2003 döneminde TSK içerisinde hiyerarşi dışı bir darbeye teşebbüs hareketi olmamıştır. Bu amaca yönelik olduğu iddia makamınca kabul edilen ama hukuki durumları ve geçerliliği davada tartışılmamış olan sayısal dosyalar sahtedir. Bütün Balyoz olayı bir komplo olup darbe ile beslenen, darbe olmasa bile yaratan hatta ortalığı boş bulursa kendisi sivil darbe yapan bir siyasi partinin ve onun yöneticilerinin siyasi getiri sağlamak için düzenledikleri veya düzenlenmesine göz yumdukları bir kurgudur.”

Bilirkişi raporları

Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporunun mahkemeye gelişini “trajikomedi” olarak nitelendiren Örnek, 14 Ocak 2011’de tamamlanan Donanma Askeri Savcılığı’nın 24 Mart 2011’de mahkemeye ulaştırıldığını söyledi. Örnek “Eğer rapor, 11 Şubat 2011 öncesi gelseydi tasarlanan tutuklama gerçekleşemezdi. Soruşturma savcıları kendi lehlerine gördükleri Ahmet Erdoğan’ın raporunu bir veya iki gün içinde 1 Ordu Komutanlığı’ndan aldırmışlardır. Ama iş sanıkların lehine olan bir raporu aldırtmaya gelince kaplumbağa kurye olarak seçilmiştir” diye konuştu.

TÜBİTAK raporları

Örnek “TÜBİTAK çalışanlarının bu davada bilirkişi olarak istihdamı yasaya aykırıdır. TÜBİTAK Bilirkişileri yasal olmayan şekilde seçilmişlerdir” diyen Örnek “İddia makamının Esas Hakkındaki Mütalaa’da esas aldığı bilirkişi raporları, iddianame tamamlanmadan önceki döneme aittir” diye konuştu.Dijital verilere ilişkin iki TÜBİTAK raporunun çarpıtılarak iddianame ve esas hakkındaki mütalaaya aktarıldığını savunan Örnek, eski İstanbul TEM Şube Müdürü Yurt Atayün’ü şu ifadelerle şuçladı: “Çarpıtmayı kim yapmıştır? ‘Belgelerin tamamı 2003 yılı ve öncesine aittir’ ifadesi Yurt Atayün tarafından kullanılmıştır. Tamamen asılsız ve uydurma bir ifadedir. Ama bizim muhatabımız iddianamenin altında imzası olanlardır. Kendini özel yetkili savcı sanan polisler değil.”

Mütalaadaki “Belgelerin oluşturma tarihlerinin üzerlerinde yazan tarihler olduğu” sözlerinin de görevden alınan eski TEM Şube Müdürü Yurt Atayün’ün raporunda yer aldığına dikkat çeken Örnek “İddia makamının en önemli iddiası, herkesin özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olan iddiası baştan aşağı yanlış ve gerçek dışıdır. Üstelik iddianın büyük kısmı bilirkişilere değil askere karşı kin dolu olduğunu değerlendirdiğim bir polise aittir” diye konuştu.İddianamelerde ve esas hakkındaki mütalaada sanıklar lehine olan bilirkişi ve uzman raporlarının yok sayıldığını savunan Örnek, “İddia makamının iddiasının aksine suça dayanak olan dosyalar 1. Ordu bilgisayarlarında hazırlanmamıştır. Jandarma Yüzbaşı Hakan Erdoğan’ın sahteciliği tespit eden raporu, nedense savcılıkta kayboluyor ve bugüne kadar da bulunamadı. İşte bu davanın bir nevi dönüm noktası bu olaydır. Hakan Erdoğan’ın raporu, soruşturmada normal işlem görseydi, Balyoz davası açılmazdı, kovuşturmada ise dava düşerdi.”

TÜBİTAK eleştirisi

Örnek şöyle konuştu: “Ergenekon davaları olarak adlandırılan ve bir televizyon dizisini andıran yargılamalar başladığından beri çözemediğim bir konu var. Neden tüm özel yetkili savcılar ve Özel yetkili Mahkemeler ‘adli bilişimci’ bilirkişi olarak daima TÜBİTAK’ı tercih ediyorlar? İl adli yargı adalet komisyonunca yayınlanan bilirkişi listelerinde adli bilişimci yeterinden fazla yer almaktadır. Ben esasında çözemediğim konunun cevabını çok iyi biliyorum ama mahkemede dile getirecek hukuki geçerliği olan kanıt bulamıyorum”

Danıştay ile kıyaslama

Balyoz davasına ilişkin belgeleri savcılığa veren Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu’nun ifadelerinin doğru yansıtmadığını öne süren Örnek şöyle konuştu: “MOBESE kamerası 21 Ocak 2010 günü araştırılsaydı Taraf gazetesine giren çıkanlar belli olacaktı. Danıştay cinayetindeki OYAK kamerası arızalı olduğu için kıyamet koparanlar, 19 CD geldikten sonra Taraf gazetesi girişini gösteren kameranın hangi tarihten itibaren ve neden arızalı olduğunu araştırmamışlar ve kamerayı tetkik için TÜBİTAK’a göndermemişlerdir. Danıştay cinayetinde kameraların arıza yapması önemlidir ama Balyoz davasında önemsizdir. Herhalde adil yargılama böyle olsa gerekir.”

Gazeteci Mehmet Baransu ve Askeri Savcılığın bilirkişi raporunu hazırlayan Jandarma Yüzbaşı Hakan Erdoğan’ın tanık olarak çağrılması taleplerinin kabul edilmediğini belirten Örnek “Mahkeme kilit tanıkları çağırmazsa acaba biz tezimizi nasıl kanıtlayacağız. Tanıkların talep edilmesinin maddi gerçeğin ortaya çıkmasından başka bir amaçla istendiğini iddia makamı hariç kimse iddia edemez. Sanki gerçeğin ortaya çıkması ve 364 kişinin masumiyetinin kanıtlanması bazılarına ürküntü ve dehşet veriyor gibi bir hisse kapılıyoruz” dedi. “Bizler burada bulunan emekli ve muvazzaf TSK mensubu subay ve asstsubaylar hiçbirimiz ne bir darbe girişiminde bulunduk ne de böyle bir olaydan bilgimiz vardır” diyen Örnek şöyle konuştu: “Ama şimdi Türk kamuoyunun gözleri önünde kimin darbeye hem de sivil darbeye teşebbüs ettiğini herkes çok daha iyi görüyor. Demokrasiyi ulaşılacak amaç değil bir araç olarak kullanan zihniyet istediklerini elde ettikçe demokrasiyi parça parça rafa kaldırıyor ve kaldırmaya da devam edecektir.” Örnek “Bu arada ülkemizin bölünmesinde çıkarları olan birçok ülke veya ülkeler birliği de onları desteklemektedirler. Aynen Osmanlının çöküşünde olduğu gibi. Ülkemizi yönetenler sadece kimin amacına piyonluk yapacağımıza karar veriyorlar. Umarım bu karanlık tablo en kısa zamanda aydınlığa kavuşur. Zira hukuksuz bir toplumu yönetemezsiniz ve bir gün herkes hukuka gereksinim duyar” diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler