Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Alacağına 'Şahin', Vereceğine 'Duyarlı' İdare!Tutuklanan İşçi
“Avans kâr dağıtımı-transfer fiyatlandırması-vergi iadesi” kavramları her ne kadar birbirleriyle ilintisiz ifadeler gibi dursa da, Türkiye’de belki de sayıları yüz binleri aşan çok sayıda şirketi yakından ilgilendirecek bir durumu tanımlıyor. Üstelik bu durum şirket ortaklarının, “doğrudan cebine giren ya da çıkacak” olan parayla ilgili olunca konu daha da önemli bir hale geliyor.
\nAnımsatmakta yarar var. Bundan aylar önce, 5 Nisan tarihinde bu köşeden yayımlanan “İki Tebliğ Tek Çelişki; Çaresi Kolay!” başlıklı yazımızda, avans kâr dağıtımına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan tebliğ taslağı ile Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan tebliğ taslağı arasında çelişki olduğunu ifade etmiştik. Bu çelişki, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan genel tebliğ ile giderildi. Bu tebliğde hesap dönemi sonunda kâr oluşmaz ve avans olarak dağıtılan tutarın altında bir kâr oluşursa, avans olarak ödenen kârın ortaklar tarafından iade edileceği belirtildi.
\nHer iki genel tebliğ de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş durumda. Şirketlerin kâr payı avansı dağıtımında uyacakları usul ve esasları düzenleyen, Kâr Payı Avansı Dağıtımı Hakkında Tebliğ, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından 9 Ağustos tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı.
\nTabii ki olayın bir de vergi boyutu olduğundan, avans kâr dağıtımı konusunda vergisel açıklamaların yapıldığı 6 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ise Maliye Bakanlığı tarafından 5 Mayıs tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.
\nŞimdi sorun şu. Eğer hesap dönemi sonunda kâr oluşmaz ve avans olarak dağıtılan tutarın altında bir kâr oluşursa avans olarak ödenen kârın ortaklar tarafından iade edilmesi gerekecek ve transfer fiyatlandırması hükümleri işletilecek.
\nPeki avans olarak kâr dağıtıldığı sırada yapılan vergi tevkifatı iade edilecek mi?
\nGelin; her iki tebliğ düzenlemesini dikkate alarak konuyu bir örnekle açıklayalım…
\n5 ortaklı bir anonim şirketin, 2013 yılı içinde yaptığı genel kurulunda avans kâr payı dağıtılabileceği yönünde karar aldığını kabul edelim. Şirket 2013 yılı 6 aylık ara dönem mali tablosu uyarınca 1 milyon lira dağıtılabilir avans kâr payı hesaplamış ve 2013 Ağustos ayı içerisinde her bir ortağa 200 bin lira avans kâr payı dağıtmış. Gerçek kişi ortaklara dağıtılan bu avans kâr payları üzerinden de [(200.000 x %15) x 5 =] 150 bin lira kâr dağıtım stopajını 23 Eylül tarihinde verdiği muhtasar beyannamesi ile beyan etmiş ve ödemiş. Ancak, şirketin 2013 hesap dönemi nihai olarak zararla sonuçlanmış veya dönem kârı 1 milyon liranın altında gerçekleşmiş olsun. Bu nedenle de ortaklar aldıkları kâr payı avansını iade etmişler.
\nİşte bu durumda vergi dairesine ödenen 150 bin lira, kâr dağıtımı yapan anonim şirkete iade edilecek mi?
\nBu durumda yapılacak işlemler, Kâr Payı Avansı Dağıtımı Hakkında Tebliğ’in 6. maddesinde açıklanıyor. Anılan maddede, özetle, şirketin geçmiş dönem yedek akçesinin bulunmaması halinde, kâr payı avansının ortaklar tarafından iade edilmesi gerektiği belirtiliyor. Ancak, vergi iadesi konusunda 6 numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde herhangi bir açıklama bulunmuyor.
\n6 numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği, sadece, transfer fiyatlandırması üzerinde duruyor. Yani diyor ki; “Şirket, her bir ortağına 200 bin lira kullandırmıştır, bu tutar üzerinden faiz hesaplanması ve şirkete gelir yazılması gerekmektedir, ayrıca hesaplanan faiz tutarı üzerinden yüzde 18 oranında katma değer vergisi hesaplanmalıdır.”
\nBaşka bir deyişle 6 numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği, sadece alacağı vergiye bakıyor. Doğacak olan vergi iadesinden bahsetmek istemiyor.
\nOysa ki, ortaklar tarafından şirkete iade edilen kâr payları nedeniyle daha önce yapılmış vergi tevkifatlarının, bu kesintiyi yapan şirketlere iade edilmesi gerekmekte. Üstelik bu vergi iadesi işleminin, avans kâr payının ortaklar tarafından şirkete iade edildiği dönem itibarıyla yapılması gerekir.
\nGörülüyor ki top yine Gelir İdaresi’nde. Bizce; idare oluşacak fiili durumu beklemeden gerekli açıklamayı yaparak uygulamacıları rahatlatmalı.
\n\n\nKıdem Tazminatı Alır mı?
\n\n\n\n
Ülkemizdeki “tutuklu” ya da “hükümlü” sayısı tavan yaparken, işçinin işyerinde çalışmasını engelleyen bu iki durumda “nasıl bir yol izleneceği” önemli bir konu.
\nHükümlülük ya da tutukluluk halinde, iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmelerinde aksine bir düzenleme yoksa işçiye ücret ödenmiyor. İş Kanunu’nun 25. maddesinin IV. bendine göre, tutuklanan veya gözaltına alınan işçinin iş sözleşmesinin feshi mümkün. İşçinin devamsızlığının aynı kanunun 17. maddesindeki bildirim süresini aşması halinde işveren iş sözleşmesini haklı nedene dayanarak derhal feshedebilir.
\nİhbar süreleri ise şöyle:
\na) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta.
\nb) İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta.
\nc) İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta.
\nd) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta.
\nTabii bu durum karşısında işçilerin hangi haklara sahip olduklarını da iyi bilmesi gerekiyor. İşçi, feshin yukarıdaki açıklanan bentte öngörülen sebeplere uygun olmadığı iddiasında ise işe iade davası açabilir.
\nKıdem ve ihbar tazminatı yine dikkat edilmesi gereken bir nokta. İşi ve işyeriyle ilgisi olmayan bir suç sebebiyle oluşan devamsızlık, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/IV. maddesi işverene bildirimsiz fesih hakkı veriyor. Ancak bu durumda işçi kıdem tazminatı hakkına sahipken ihbar tazminatını kaybediyor. Yine tutuklu ya da gözaltında geçen süreler kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmıyor. Tutuklulukta geçen süre için işveren tarafından yarım ücret ödenmiş olması da bu sonucu değiştirmiyor. Ayrıca işyeri dışında bir suç işledikten sonra firar eden ve bunun sonucu olarak da işyerine gelmeyip devamsızlık yapan işçinin kıdem tazminatı talebi, tutuklama ya da nezarette kalma gibi koşulların gerçekleşmemesi nedeniyle kabul edilmiyor.
\n\n\n‘RAPORLU ENGELLİ’NİN MALULEN EMEKLİ OLMA HAKKI
\n\n\n1975 doğumlu ve ilk işe girişi tarihi 2001 olan MS hastası bir yakınım “yüzde 64 engelli” raporu aldı. Ne zaman emekli olabilir? İsmail Kula
\nMalulen emekli olunabilmesi için 10 yıl sigortalılık süresi ve 1800 gün prim ödeme gün sayısının bulunması ve çalışma gücünü yüzde 60’tan fazla kaybetmesi gereklidir. İlk işe giriş tarihine göre gün sayısını doldurmuştur, malulen emekli olabilir. Bağlı bulunduğu SGK müdürlüğüne başvurunuz.
\n\n\n\n
SORU - CEVAP
\n\n\nSorularınız için malicozum6ismmmo.org.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular e-posta ile tek tek cevaplanacaktır.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!