Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Marilyn ve Cesur Yeni Dünya
Parlak bir yıldızla aydınlanan hayatlar “kötü kaderle” karardığında büsbütün göz kamaştırıcı, muhteşem ve unutulmaz oluyor.
\nKennedy’den Che Guevara’ya…
\nJames Dean’den Diana’ya bunun çok örneği var.
\nHepsinin ortak yanı tam doruğa ulaştıkları yerde yaşama veda etmiş olmaları ve arkalarında doldurulmayan boşluk, bir “yarım bırakılmışlık” duygusu bırakmaları.
\nTrajediyle kesilen bu yaşamlar gösterimden hiç kalkmayan yüksek reytingli diziler gibi ölümden sonra da bir biçimde devam ediyor sanki.
\nGün ışığına çıkmamış eski aşklar...
\nEski fotoğraflar...
\nEski defterler karıştırılıyor. Yeni bir bakış, keşfedilen yeni bir “sır”la yeniden ortalığa dökülüyor.
\nBu açıdan en verimli ikon hiç kuşkusuz Marilyn Monroe!
\nYaşamı trajediyle bölünen efsane isimler arasında hiçbiri Monroe’nun eriştiği ölümsüzlükle yarışamıyor.
\nYıldızın ölümünün bugün 50. yıldönümü. Monroe’nun Los Angeles’taki evinin yatak odasında çırılçıplak ölü bulunmasının üzerinden 50 yıl geçti. Ama “MM” mitosu bitmedi. Aksine bu mitos yıllar geçtikçe büyüdü ve serpildi.
\nKitaplar...
\nSergiler...
\nTV dizileri...
\nFilmler...
\nMarilyn konulu dergi kapakları, moda fotoğrafları, “Lady Gaga”, “Madonna” gibi “diva”nın görünümüne öykünen pop yıldızlarının ardı arkası gelmiyor.
\n60’ların müjdecisi
\nMarilyn modası neden geçmek bilmiyor?
\nTüm diğer “yarım kalmış yaşamlardan” onunkini ayıran ve bu kadar farklı kılan ne diye baktığımda Marilyn’in en olağanüstü özelliklerinden birinin yaşadığı dönemle ilgili olduğunu düşünüyorum.
\n36 yaşındaki Monroe ’62 değil de ’82 veya 1992 yılının Ağustos ayında ölseydi ardında bıraktığı anı bu kadar etkili olur muydu? Tartışılır.
\nMarilyn Monroe dünyanın değiştiği bir dönemde öldü.
\nMonroe’nun yaşamını yitirdiği ’62 yazında “Beatles” ilk kez “Love Me Do, P. S. I love you” albümüyle müzik dünyasına giriyordu.
\nRay Charles hâlâ “I can’t stop loving you”yu söylüyordu ama Aretha Franklin “soul müziğini” başlatmıştı.
\nMartin Luther King’in dünyayı sarsan “Bir rüyam var/I have a dream” söylevini vermesine bir yıl kalmıştı.
\nMary Quant’ın mini etekli kadınlarının Carnaby Street kaldırımlarında görünmesi üç yıl sonra olacaktı. Dünya o yıl gene “savaşma seviş/make love not war” sloganıyla tanışacak; Sonny ve Cher’in “I got you babe” şarkısı ile beraber “hippi” evreniyle yüz yüze gelecekti.
\nBirkaç yılda evren çok büyük paradigma değişiklikleri yaşamış, başka bir yer olmuştu.
\nVietnam yürüyüşleri başlamış, sivil haklar mücadelesi şahlanmış; kürtaj mücadelesiyle nam salan feminist lider Gloria Steinem “Siyah haklarından sonra, kadın haklarını istiyoruz!” talebiyle sahneye girmiş, doğum kontrol hapı kullanımı yaygınlaşmış, insanlık nihayet 60’lar sonunda aya ayak basmıştı!
\nMonroe işte tam bu hızlı evrimin boy vermeye başladığı dönemde öldü.
\nMarilyn’in bir ayağı; II. Dünya Savaşı sonrasının geleneksel “Amerikan rüyasını” temsil eden bir yerlerde kalmışsa; diğeri bu yeni cesur dünyanın içine dalmıştı.
\nKrepeli kabarık sarı saçlarıyla gerçi bir kadın olarak görünümü hâlâ 50’lerin tiplemesini andırıyordu.
\nAma o cinsellikten artık korkmayan 60’ların kadınları gibi kendini gizlemiyor, cesur şeyler söylüyordu.
\n‘Ne yaşarsan o kadar varsın’
\nÇok yönden Monroe 60’lı yılların devrimlerini önden başlatmıştı.
\nHolywood yıldızlarının geleneksel kalıplar dışına çıkmamaya -en azından görüntüyü bozmamak adına- özen gösterdiği bir çağda; ilişkilerini özgürce yaşıyor; beyzbolcu Joe DiMaggio’dan entellektüel Arthur Miller’a, Yves Montand’a kadar kiminle isterse onunla takılıyordu.
\n“Yaşam ne yaşarsan o kadar vardır!” felsefesindeydi: “Ne yaparsan yap mutlaka bir yerde hata yaparsın. Bu evrensel bir gerçektir” diyordu.
\n“Fazla yaşlanmadan yaşamaya başlamalıyız. Korku da pişmanlık da aptallıktır!” sözü onundu.
\nBaşkaldırı, cinsel özgürlük adına kadınların “sutyen yaktıkları” döneme Monroe henüz yetişmemişti ama “başkaldıran bir karakter” olarak çoktan öne çıkmış Andy Warhol gibi çağın önemli sanatçılarının ilham perisi olmuştu.
\nMarilyn Monroe başka deyişle “zamanının ruhu” ile örtüşen ve özdeşleşen bir kadın oldu.
\nİnsanlığın kollektif belleğinde bunca derin yer etmesi başka nasıl izah edilir?
\nBaksanıza kozmetik firmaları hâlâ ünlü yıldızın adına özel “seriler” çıkartıyor; sosyal medya “MarilynMonroe” twit’leriyle yankılanıyor, Cannes festivali gibi dünyanın en saygın film festivalleri içinde bulunduğumuz yılın festivalini “onunla” anıyor.
\nMarilyn efsanesi dendiğinde hâlâ akan sular duruyor. Şapo!
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!