Hikmet Çetinkaya

Bunca Ölüm,Acı Varken...

17 Temmuz 2012 Salı
\n\n\n

Elbet ben de istiyorum güzel şeyler yazmak... Bir umudu paylaşmak, yaşamın derinliğini anlatmak...

\n

Elbet ben de istiyorum, çiçeklerle konuşmak, bir çocuğun gözlerinde sevincin tomurcuklandığını görmek.

\n

Anaların, babaların, kardeşlerin, kadınların, delikanlıların sevda türkülerinin, şiirsel yolculuklarının içinde çoğalmak.

\n

İnanın elim varmıyor bunları yazmaya...

\n

İçimde bir hüzün, bir yalnızlık...

\n

Anlatılması zor!

\n

Bir lokma ekmek için çalışan, inşaatlarda kurulan naylon çadırlarda uyurken cayır cayır yanan, Tuzla tersanelerinde pisi pisine ölen o insanları gördükçe, nasıl yazabilirim, bu insanların öyküsünü dinledikten sonra.

\n

Nasıl anlatabilirim akan bir suyu, çiçeklenmiş vadileri, gündoğumunu!

\n

O derin uykunun güneşlerini...

\n

Mutluluğun hançerini göremiyorum.

\n

Ölümleri umursamayan, çocuklarını gençlerini bu denli kolay bir köşeye fırlatan, zindanlarda, yağmur sularında, yıkılan köprünün demir yığını altında kalmaya tutsak eden bir ülkede yaşıyorsanız...

\n

Zamanın tahtalarına mavi tebeşirle nasıl yazabilirsiniz sevgiyi, aşkı, umudu, tüm güzellikleri?

\n

***

\n

Bir an için düşündüm...

\n

Gencecik bedenlerin ölümlerine alışmıştık...

\n

Artık 80 öncesinin eli kanlı katilleri aramızdaydı... Gazetecilere konuşuyorlardı:

\n

Asla pişman değilim... Başbakan Erdoğana minnet borcum var!

\n

Bir faşist katil böyle konuşuyordu.

\n

İçimden bir şeyler koptu, düşüncelerim kördüğüm oldu.

\n

32 yıl önce öldürülen o canların eşlerini, çocuklarını düşündüm.

\n

Beyaza kesmiş eski taş evlerin, kızıla çalan çatılarında geceyle gündüzü yakalamaya çalışan kuşları anımsadım.

\n

Bir eski albümden çıkan resimlere baktım...

\n

Bir tabut ve ağlayan çocuklar.

\n

Bahçedeki ıhlamur ağacı küskündü.

\n

Mavi ışıklarla yivlenen bir gökyüzü, ölüm meleği, baskı, işkence, zulüm.

\n

Duygularım beni bir başka evrene taşıdı.

\n

Sunaklar yıkılmış, her yer kan gölüne dönüşmüştü.

\n

Taştan, uykudan gelen sesler yıkık, bitik bir yaz yağmuru altındaydı.

\n

Bu ülkenin gazetecileri, aydınları, askerleri, bilim insanları, çocuklar, gençler, çevreciler zindandaydı.

\n

Caniler ise aramıza karışmıştı, 2-3 yıl içeride yatarak suçları kesinleşse ve hüküm giyseler bile.

\n

O görkemli maskaralık, hüznüm ve yalnızlığımla birlikte gelip yüreğime çöktü.

\n

Vitezslav Nezvalın karamsarlığı mıydı bu yoksa!

\n

Anlatılması güç duygular yağmurunda...

\n

Neydi?

\n

Çıkaramadım!

\n

***

\n

Zor geliyor bana güzel şeyler yazmak zor!

\n

O eski albümden çıkardığım fotoğraflarda neler vardı neler...

\n

F tipi zindanlardan gelen mektuplar...

\n

Niçin bu denli acımasızdık?

\n

Ne istiyorduk çocuklarımızdan?

\n

Kimisi hükümlü kimisi tutuklu.

\n

O mektupları okuyunca içim acıdı yine...

\n

Zindanlarda yatanlar suçlu olsalar bile devletin koruması altında değiller miydi?

\n

Çoktan unutmuştuk Urfa zindanında çıkan yangını, ölen insanlarımızı...

\n

Unutmuştuk, ekmek parası için ölen emekçilerimizi.

\n

Bu acı, bu gözyaşı, bu hüzün neden?

\n

Dört bir yanımız buğulu aynaların, ölmüş alevlerin kuşatması altındaydı.

\n

Eyüpte denize girip boğularak ölen çocuklarımız... Konyanın bir dağ köyünde yatılı Kuran kursunun çökmesi yüzünden yitirdiğimiz kızlarımız.

\n

Karnında bebeğiyle 15 yaşında ölüme giden G.S,16’sında silahla yaşama veda eden N.K.

\n

***

\n

Hepsi ama hepsi geride fotoğraflarını bıraktılar...

\n

Ben şimdi o eski albümde sararmış fotoğraflara bakarken Ungarettinin dizelerini anımsamaya çalışıyorum:

\n

Uzak bir ülkeye bir kör gibi götürdüler beni...

\n

Ve diyorum ki:

\n

Bunca acı ve ölüm varken nasıl güzel şeyler yazabilirim?..

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları