Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Marquez: Belleğin Yazarı Artık Hatırlamıyor
\n\n\n
XX. yüzyıl edebiyatının muhteşem kalemlerinden biri -ki bence en muhteşemi!- sustu. 84 yaşındaki yazar ölmedi, ama artık yazamayacak.
\nGarcia Marquez’in güzelim şiirsel belleği demans yüzünden çöktü ve geri gelmez biçimde harap oldu...
\nHafta sonu gazetelerde yer alan kötü haber; “Nobel ödüllü yazarın hafıza sorunları yüzünden bundan böyle yazmayacağını” söylüyordu. Edebiyat çevrelerinde epeydir dolaşan söylentiyi onaylayan Marquez’in erkek kardeşinin, “kaybettiği abisi için sıklıkla ağladığına” da yer verilmişti...
\nKendisi de yazar olan Jaime Garcia Marquez; fiziki varlığını korusa da.. “ruhen ve zihnen” ağabeyinin erimesine, gözler önünde göçmesine tahammül edemiyordu...
\n“Yazgı ne kadar acımasız olabiliyor” dedim içimden...
\nÇünkü sözcüklerin efendisi olan bu büyük yazar, öteden beri kurgularında özellikle “zamanı” ve “belleği” öne çıkaran temalarıyla ün salmıştı...
\nZaman çarkları başkalaştığında...
\nBir başyapıt sayılan, “Yüzyıllık Yalnızlık”ta örneğin, roman karakterlerinden bazıları için “zaman” bir noktada durmuştu...
\n“Yüzyıllık Yalnızlık”ın albayı Buendia, zamanın gerçekliğinden kopan “demans hastaları” gibi aynı günün sürekli olarak kendini tekrarladığını düşünen bir karekter; 100 yaşındaki Ursula Iguaran ise ileriye doğru hareket etmek yerine.. yuvarlak döngüyle çarklarını çalıştıran bir “zamanın” algısıyla yaşayan kahramanlardı…
\n“Hey gidi Marquez!” diye düşünmeden edemedim: “Yarattığı karakterler gibi kendisini gerçeklerin buğulandığı bir dünyanın içinde buldu!”
\nMarquez çocukluğundan söz ederken hep “geleceği sezen bir büyükanneden” dem vururdu...
\n“Kim bilir” diye düşündüm: “Yazarda da belki böyle bir yetenek vardı. Başına gelecekleri önden sezdiği için bu karakterleri yarattı...”
\nMarquez ailesinde demans sık görülen bir hastalıkmış...
\nYazarın küçük erkek kardeşiyle annesi de hep “Alzheimer”la yaşamışlar...
\n“Bellek” ve de sürekli olarak “sözcüklerle” yaşamını iç içe geçirmiş bir yazarın; “Bir gün bunların hepsini unutabilirim!” sezgisiyle yaşaması ne korkunç olmalı?
\n‘Hayat hatırlanandır!’
\nMarquez “belleğine” öyle güvenen bir yazardı ki hiçbir zaman not almadığını söylerdi.
\nDüşünceler ve izlenimlerini hatırlamak için yaşam boyu not tutmaya gereksinim duymadığını anlatan yazar; “Önemli olan zaten unutulmaz” derdi: “Bir şey unutulmuşsa önemsizdir!”
\n“Ölüm yaşlılıkla değil, unutmak ve farkındalığı yitirmekle gelir” diyen de gene oydu.
\nSon yapıtlarından “Anlatmak İçin Yaşamak”ı yazdığı zaman; “Hayat insanın yaşadığı değildir, aslolan hatırladığı ve hatırladığını nasıl hatırladığıdır” demişti...
\nMeksikalı yazar Carlos Fuentes bu sebeple Marquez’i; “Belleği, düş gücüyle evlendiren yazar!” diye tarif etmişti...
\nYakın çevresinde kısaca “Gabo” lakabıyla bilinen yazarla “kanka” olan Fuentes; Marquez’in kişisel anılarını bir araya getirdiği “Anlatmak İçin Yaşamak”ı okurlara tanıtırken şu unutulmaz takdimi yapmıştı:
\n“Biyografi, ‘Geçmişte ne idiysen osun!’un tarzıdır. Roman, ‘Kurduğun düş neyse osun!’ der. İtiraf ise ‘Yaptıkların neyse osun!’u ifade eder. Bunların üçü de bellek ister. Shakespeare’in dediği gibi bellek, zihnin bekçisidir… Marquez bunu (belleğin bekçiliğini!) yapıyor. Günün birinde ona ‘Sen şuydun; şunu yapmıştın; şunları düşlemiştin!’ diyecek olanlara, bugünden ön alıp ‘Ben buydum. Bu olacağım. Bu düşleri kurdum. Şimdi bunu hatırlıyorum!’ diyor.” (“Gabo: Anıların Anısı”; El Pais, 12 Ekim, 2002)
\nBadem kokusu
\nGabo’yu, “Gıpta ettiğim harika bir belleği vardı” diye tanıtan Fuentes de artık yok.
\nDünya edebiyatının bu yaz başı yitirdiği Fuentes’in kalemi de sustu...
\nXX. yüzyılın son ustaları da bir bir eksiliyor...
\nAma arkalarında hiç yok olmayacak muhteşem bir miras bırakıyorlar...
\n“Gabo”; entelektüel mirasının ötesinde, yüksek duyarlılığı, farklı bir derinliği olan bir yazardı...
\nYapıtlarının, az yazarda rastlanan mükemmel bir mimarisi vardı...
\nİspanyol diline olan hâkimiyeti, sözcük seçimindeki titizliği, metinlerine sinen ‘ritim ve tempo’ becerisi; “Gabo”nun “bir modern zamanlar Cervantes’i” lakabıyla anılmasına yol açmıştı...
\nUfak bir “koku”, bir “tat” ya da bir “anı”...
\nOnun satırlarında hemen “epik” boyutlar kazanırdı...
\nÖrneğin “Kolera Günlerinde Aşk”ın şu giriş cümleleri: “Önüne geçilmezdi. Bademlerin kokusu ona her seferinde karşılıksız aşkların yazgısını hatırlatırdı...”
\nFermina Daza’yı, “51 yıl, 9 ay, 4 gün bekleyen”… Florintino Ariza’yı böyle bize badem ağacının acımtırak kokusu ile takdim eder Marquez...
\nO kokuyu duyarsınız...
\nOkura bunca güzellik armağan eden Gabo’yu; ben de en sevdiğim romanın başlangıcıyla selamlıyorum.
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!