Önceki gece geç saatlerde haber kanallarından te-levizyon alıcılarının ekranlarından ardı ardına geçen flaş duyurulara bakarak yattım.

Parlamentomuz, çalışmalarına yaz dinlencesi için ara vermeden önce, elbette çoğunluk partisinin girişimi ile ÖYM’leri kaldırmaya yönelik bir yasayı görüşecekti.

“Sabah ola hayır ola” dedim ve dün erken saatlerde bir gece önce alınmış olan o kararları izlemek amacıyla ekran başına oturdum:

Milletvekillerimiz yaka paça kavga ediyorlardı. Bir iktidar partisi milletvekili, liderin talimatına uyarak verdiği önerge ile, ÖYM’lerin “sözde kalkmasını”, ama gerçekte, bölge terör mahkemeleri olarak devam etmesine yol açacak değişiklik önergesini TBMM Başkanlığı’na vermiş; önergenin yurttaşı kandırmaya yönelik olması nedeniyle de CHP, MHP ve BDP’li üyelerin gösterdikleri tepki kavgaya neden olmuştu.

Ve sadece söz alarak Genel Kurul Salonu’ndaki kürsüden görüşlerini açıklamakla yetinmeyen parlamenterlerin yer yer yumruklarını da konuşturduğunu izledik.

Sonunda, hükümetin, görevlendirmiş olduğu bir iktidar milletvekilinin önergesi kabul edilerek, ÖYM’ler “sanal” olarak yürürlükten kalkarken yerlerini bölge terör mahkemelerine bırakmış oldu.

Ama nasıl?

Silivri’de Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarına bakmakta olan ÖYM’lerin ellerindeki dosyalar sonuçlanarak hüküm verilinceye kadar Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Profesör Fatih Hilmioğlu, Hurşit Tolon, İlker Başbuğ, Büşra Esranlı gibi yüzlerce kişinin şüpheli olarak yargılanmalarına İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’daki ÖYM’lerde devam edilecektir.

Fincancı katırlarını ürküten ya da son günlerin o ünlü yakıştırması ile namert diye söz edilmeyi kabullenmiş gazeteciler çıkarsa onlar, levhalarını bölge terör mahkemesi olarak değiştirecek ağır ceza mahkemelerinde hesap vermeye çağrılacaktır.

Haberle ilgili öteki geniş ayrıntılar dünkü Cumhuriyet’te “Özel yetkili mahkemeler kalkmıyor, çoğalıyor” diye gerçeği tam yansıtacak şekli ile verilmişti.

Bir ölçüde kafaları karıştırmayı amaçlayan, ülkenin demokratik hukuk devleti olduğu kanısını vermeye yönelik bir girişim midir ÖYM’lerin kaldırılacağına yönelik haberler? Yoksa, kamuoyumuzu kandırmaya yönelik bir çarpıtma mı?

Ve de, yüce meclisimizin ağır bir yasama yılını tamamlayarak 1 Ekim’e kadar çalışmalarına ara vermeden önce yaptığı değişiklik için muhalefet partileri CHP’si, bir başka gerekçe ile de olsa MHP’si ve BDP’si niye bir blok halinde karşı çıkmışlardır .

Çünkü öylesine köklü bir değişiklik yapılmak isteniyorsa, bir hukuk devletinde hükümetin öncelikle bir tasarı hazırlaması ve bu tasarının önce TBMM’nin anayasa, adalet komisyonlarında görüşülmesi gerekirken, tüm bu işlemler by-pass edilmiştir.

Hem de yumurta kapıya geldiği anda. Yani parlamentonun yaz tatili için çalışmalarına ara vermesi gereken 1 Temmuz günü tamamlanmak üzereyken!

İktidarın bu anlaşılması zor yöntemi son günlerde sık sık gündeme gelen bir politik komplo teorisi üzerindeki tartışmaları çağrıştırmaktadır.

Söz konusu yasa değişikliği, hukukçu dostum Turgut Kazan’ın dediği gibi, “bir süredir Başbakan’ın karizması ile ayakta durduğu ileri sürülen AKP’yi güçlendirmek için” mi yapılmıştır?

Yoksa girişimin görünmeyen sahibi HSYK’ye de hâkim olduğu söylenilen cemaat midir?

Toplumda, hukuk devletinin karizması çizilmiş ise, dolayısıyla adalet dediğimiz o kutsal kurum güvenilirliğini yitirmiş ise, bu tür soruların gündemde olması kişiye acı veren, ama kaçınılması imkânsız bir sonuç değil midir?

Dalan,‘hümaniter sebeplerle Almanya’da misafirim’ diyor

Yukarıdaki soruları yönelterek bugünkü Düzyazı’yı tamamlayacağım sırada telefonum çaldı. Bir genç kız sesi “Benimle görüşmek isteyen Bedrettin Dalan’ı irtibatlandıracağını” söyledi.

İstanbul’un eski Büyükşehir Belediye Başkanı, Anavatan milletvekili Bedrettin Bey, kendisini “hümaniter sebeplerle Almanya’da misafir olan” bir dost olarak tanıttı.

Birkaç gün önceki yazılarımdan birisinde, Türkiye’deki hukuk kavramını irdelerken Bedrettin Dalan’ın da zorunlu olarak bir tür siyasi mülteci olduğu için Alman makamları tarafından iade edilmediğinden söz etmiştim.

Dalan bu yorumuma karşı çıkarak, kendisinin Interpol Hukuk Genel Kurulu’nca da kabul edildiği üzere “hümaniter sebeplerle Almanya’da misafir olarak kaldığını” belirtti.

“Ülkemde hukuk devleti kurulacağına ve hükümetin bu doğrultuda bir yumuşama politikası izleyeceğine inanmak istiyorum, o zaman bu misafirliğe son vererek ülkeme döneceğim” dedi

Alman Interpol Hukuk Dairesi, Türkiye’ye hümaniter sebeplerle dönemeyişini haklı gördüğü için, “Dilediğin kadar misafirimizsin” dediği Dalan’ı, adı ister ÖYM isterse terör mahkemesi olsun yargılamak isteyen zihniyet, bir hukuk devletinin adil sesi olur mu?

\n\n