'Ecevit' iddialarına yanıt

İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Tuncer Kılınç, Ecevit'in korumasının kendisiyle ilgili 'Ecevit'in parti liderliğinden çekilmesini istedi' iddialarına yanıt verdi.

'Ecevit' iddialarına yanıt
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.02.2012 - 17:47

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri’de görülen davanın 159. duruşmasında Tuncer Kılınç’ın savunması ve sorgusu tamamlandı. Tuncer Kılınç, kendisine yönelik iddialara ilişkin şu savunmayı yaptı:
“Bütün bu dayanaksız, kanıttan yoksun yakıştırmalarla sayın savcıların, emniyet mensuplarının kendi kafalarında yarattıkları bir örgütün sözde üyesi olduğumu, zorlanarak sizlere ispat etmeye çalıştıkları ortadadır. Tekrar ediyorum, ben ne onların kafalarındaki ne de herhangi bir illegal örgütün ne üyesiyim ne de sempatizanıyım.”

Kılınç, Balbay’a ait olduğu ileri sürülen notlarda kendisine “Bu AKP’yi sadece yasal yollardan durdurmak mümkün değil” gibi bir ifade atfedildiğini belirterek “Güncel konularda değerlendirmelerimi almak için bazı gazetecilerle sohbetim olmuştur.  Sayın Balbay ile de birkaç kez görüşmüştüm. Şunu itiraf edeyim ki o günlerde seçimi kesin olarak kazanacağı beklenen AKP’nin içinden çıktığı parti dahil o siyasal ve sosyal görüşteki hiçbir partiye sempati duymam mümkün değildir. Ancak ‘Bu AKP’yi sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil’ gibi saçma bir ifadenin söz konusu olamayacağı açıktır. Bu ifadeler Balbay’ın benim değerlendirmemden aldığı notlar olamaz. Zira akıl ve mantıkla bağdaşmayan ifadeler yer alıyor. Sayın Balbay da konu edilen günlüklerin tahrif edilmiş olduğunu belirtmiştir” dedi. Kılınç, “Mustafa Balbay’a YAŞ ve MGK toplantılarına ilişkin bilgi sızdırdığı” iddiasıyla ilgili olarak “Bir kısım gizli belgeleri sızdırdığım yolundaki iddia tamanen asılsızdır. Bu suçlamayı şahsıma yapılmış bir hakaret olarak değerlendiriyorum.  Tarafımdan sayın Balbay’a veya herhangi bir şahsa devlet sırrı olabilecek nitelikte herhangi bir evrakı, belgeyi ya da dokumanı verdiğim savı, varsayımlarla değil, somut delillerle ispat edilmelidir” diye açıklama yaptı.

43 yıl görev yaptım

Kılınç, “Hiç kimse ve hatta hiçbir otorite de beni yasadışı olabilecek bir konuda faaliyet göstermem hususunda yönlendiremez. Ben 43 yıl emir komuta altında görev yaptım. 2003 yılında emekli oldum. O tarihten bu yana da kendi hür irademle hareket eden bir insanım. Yasadışı hiçbir düşüncenin veya eylemin sahibi değildim” diye konuştu.

Hacet kapısı

Kılınç, savunmasında tutuklu sanık yazar Ergun Poyraz ile görüşmesine ilişkin “örgüt çatısı” altında olduğu iddiasını şu şekilde reddetti. “MGK Genel Sekreterliği adeta bir hacet kapısı gibidir. Bürokratından normal vatandaşa kadar ülke güvenliği konusunda kendi gözlem ve görüşmelerini iletmek isteyenlerden tutun, bazı bakanlıklardan veya devlet kuruluşlardan beklentilerini gerçekleştiremeyenlere kadar birçok vatandaş o kapıdan medet umar. Bugünkü başbakan da henüz milletvekili olmadan seçimi kazanmış bir parti başkanı olarak bir cumartesi günü ziyaretime gelmiş ve 1.5 saat süre kendileriyle görüşülmüştür.”

Recai Birgün’ün iddiaları

Kılınç, eski başbakanlardan 2006’da kaybettiğimiz Bülent Ecevit’in koruması eski milletvekili Recai  Birgün’ün  “Kılınç emekli olduktan sonra Ecevit’in Oran’daki konutuna gidip askerler olarak DSP’nin yönetimini kendilerinin oluşturduğu bir gruba devredilmesini istediği” şeklindeki tanık ifadesinin gerçeği yansıtmadığını belirterek “Tamamen hayal mahsülü” dedi. Kılınç, 2004 başında parti başkanlığından ayrılacağı açıklandığında  Ecevit’in evine gittiğini ve “Partinin güçlenebilmesi konusunda fikirlerim arasında parti başkanlığına genç ve dinamik birinin getirilmesi” düşüncelerini aktardığını anlattı.

Ecevit’in daveti

Kılınç, fikirlerimi açıkladığında  Ecevit’in “Paşam doğru söylüyorsunuz, ama parti içinde yıllarca emek vermiş, yönetimde bulunmuş arkadaşlarımız var, onların emeklerini göz ardı edemeyiz” dediğini aktardı. Kılınç şöyle devam etti:
“Ecevit, hatta ‘Sayın Paşam siz 8-10 arkadaşınızla buyrun partimize katılın’ şeklinde teklif te bulundular. Ben de ‘Genç dinamik ve yetenekli birilerine vurgu yapmıştım. Ben 65 yaşında emekli bir askerim’ mealinde bir şeyler söyledim. Ecevit ısrarla ‘Düşünün 2-3 gün içerisinde cevabınızı bekleyeceğim’ dediler. Bu konuda hiç kimseyle görüşmediğim halde ‘kimsenin istekli olmadığını’ telefonla belirttim.”

Başkan Özese’nin “Genç dinamik birisi derken kafanızda bir isim var mıydı” sorusunu Kılınç, “Hayır” diye yanıtladı.

Yaşer’in ziyareti

Ergenekon iddiaları kapsamında görülen ÇEV ve ÇYDD davasında  firari sanık Çağdaş Eğitim Vakfı Genel Başkanı Gülseven Yaşer ile görüşmesini ise Kılınç şu şekilde açıkladı:
“ÇEV Başkanı’nın ziyaret maksadı o dönemde burs verdikleri öğrencilere Fethullah Gülen cemaatinden bazılarının musallat olduğu yolundaki gözlemlerini aktarmaktı. Ayrıca bu konuda kendilerine yardımcı olacağını beyan eden İstanbul Emniyet Teşkilatında görevli bir şahsın başlarına açtığı bazı sıkıntılardan dolayı yakınmaları vardı. Bu yakıştırmalarla bu ziyaretleri anlamlandırmak bir karalamadan ibarettir.”

28 Şubat sorusu

Başkan Hasan Hüseyin Özese,  savunmasını tamamlamasının ardından Tuncer Kılınç’a “28 Şubat 1997 de göreviniz neydi” diye sordu. Kılınç, “Milli Savunma Bakanlığı Müşteşarıydım. 1995-1998 yılları arasında bu görevdeydim” diye yanıt verdi. Başkan Özese’nin “28 Şubat kararlarının alındığı MGK toplantına katıldınız mı” sorusunu Kılınç, “Hayır, MSB Müsteşarı olarak o toplantıya katılma şansım yoktu” diye yanıtladı.

İlhan Selçuk’u tanır mısınız

Özese’nin “İlhan Selçuk’u tanır maydınız” sorusu üzerine Kılınç, “Tanışırdım. Özel bir davet yemeğine  katılmıştık. Cumhuriyet’ten Alev Coşkun’da vardı. Ailelerimiz, eşlerimizle katılmıştık. İstanbul Üniversitesi’nde bir sempozyumda ikimiz de konuşmacıydık Orada karşılaşmıştık” dedi.

Darbeleri duymadım

Başkan Özese, Kılınç’a dosyadaki bazı belgelere dayanarak “Sarıkız Ayışı, Yakamoz Eldiven gibi darbe planlarından haberdar olup olmadığını” sordu. Kılınç, “Bahsi geçen konularla ilgili ne bir bilgim var ne de duydum” diye yanıt verdi.

Hilmioğlu’nun soruları

Eski İnönü Üniversetise Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özök’ün tanık olarak verdiği ifadesinde darbe iddialarına ilişkin “Vardır da diyemem, yoktur da diyemem” şeklindeki sözlerini anımsatarak “Bu sözler darbe teşebbüsü girişimi olduğu izlenimi uyandırmıyor mu” diye sordu. Hilmioğlu, emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün darbe iddialarına ilişkin “Şuyu vukuundan beter” dediğini anımsatarak “Bu durumda soruşturma başlatması gerekmez mi” diye sorular yöneltti.

Özkök’e sorulmalı

Başkan Özese’nin “Yorum sorusu sormayın. Bilgiye görgüyü dayalı soru sorun” diye uyarması üzerine Prof. Dr. Hilmioğllu, “Nasıl sorayım bilemiyorum. Hilmioğlu’nun ifadeleri doğru mu” diye sordu. Başkan Özese, “Bu sorunun Hilmi Özkök’e sorulması lazım” diye müdahale etti. Prof. Dr. Hilmioğlu’nun  “27 Mayıs, 12 Eylül askeri darbelerinde sivillerle işbirliği olmuş mudur? Bu davada yargılananları üçte ikisi sivil. Askeri darbelerin doğasında sivillerle işbirliği var mıdır” diye soru yöneltti. Kılınç, “27 Mayıs’ta ben Harp Okulu’nda öğrenciydim. 12 Eylül’de ise yurtdışındaydım. O nedenle neler yapılmış bilemem” yanıtını verdi.

Tolon ile ilişkiler

Başkan Özese’nin tutuklu sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile ilişkilerini sorması üzerine Kılınç, kendisinin 2003 tarihinde emekli olduğunu, Tolon’un 2005 yılında emekli olduğu anlatarak şöyle devam etti:
“2005’ten geçen seneye kadar aynı apartmanda oturduk. Tolon, birbirimize görev teslim ettiğimiz, yıllardır tanıdığım sevdiğim mümtaz bir generaldir. Maalesef alt rütbelerdeyken girdiğimiz sıkı ilişkiler yüksek rütbelerde devam etmiyor. Birbirimizi çok sevdiğimiz, 5-6 sene aynı apatmanda komşu olduğumuz halde bir kez görüştük. Bazen sabah yürüyüşlerinde karşılaşırdık. Bu bizim sosyal dayanışma sıkıntımız.”

Özese’nin MHP İstanbul Milletvekili Balyoz davasından tutuklu bulunan emekli Korgeneral Engin Alan ile tanışıklığına ilişkin soru üzerine “Çok iyi tanırım. Ben 3. Ordu Komutanlığı yaparken Engin Alan 2001 yılında 8. Kolordu Komutanı olarak bağlı çalıştı” diye konuştu.

Gazetecileri tanırım

Özese’nin gazetecilerle ilgili sorusu üzerine “Ben MGK Genel Sekreterliği görevim nedeniyle birçok gazeteci ile iç içe oldum. 1987-1989’da da Genelkurmay Genel Sekreterliği, 1982-1984 yıllarında Basın Halkla ilişkiler Daire Başkanlığı yapmıştım. Bu görevlerim nedeniyle sadece Musafa Balbay değil, Mehmet Ali Birant’tan birçok gazeteciye kadar o dönemde tanıştım” şeklinde bilgi verdi. Özese’nin 1. Ergenekon davasında tutuklu sanık emekli tuğgeneral Veli Küçük ile tanışıklığıyla ilgili sorusunu ise Kılınç, “Veli Küçük’ü iyi tanırım. 1984-1987 yılları arasında ben Edirne Alay Komutanı iken Veli Küçük binbaşı rütbesiyle Uzunköprü Alay Komutanı idi. Emekli olduktan sonra hiç görüşmedim” diye yanıtladı.

Tutuksuz sanık eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek de savunmasında “Ömrüm boyunca ihtilallere karşı oldum. 27 Mayıs’ta Kırkkale’de işçiydim. 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’ta sendikacıydım. İhtilallerin ülkelere ne getirdiğini, ne götürdüğünü en iyi bilen kişilerden biriyim” diye konuştu.

Özbek, savunmasını şöyle sürdürdü: “38 yıldır mücadele eden sendikacı Mustafa Özbek’in terör örgütüyle, ihtilalle ne işi olabilir. Demokratik rejimi, işçi haklarını savunmuş bir sendikacı bu şekilde nasıl suçlanır. Ömrümüzü demokratik sendikacılığa verdik.”

Strateji dergisi

Özbek, Cumhuriyet Gazetesi’nin eki olarak bir süre verilen Strateji Dergisi’nin Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (TUSAM) tarafından çırıldığını anlattı. Özbek, derginin bağımsız olduuğunu ifade ederek derginin 12 yazarından 8-9’nun TUSAM’dan, 2-3’ünün de Cumnuriyet yazarları olduğunu belirtti.

Özbek “Bana bütün başbakanlar milletvekili olma teklifinde bulundu. Siyaseti sevmiyordum. Ben sendikacıyım, kabul etmedim” dedi.

Özbek, çocuklarına ait Avrasya Televizyonu’nda Mustafa Balbay’ın program yaptığını anlatarak, “Balbay ile arkadaşlık dostluk dışında bir ilişkim olmadı” diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon