Tüyap ödülleri verildi

29. İstanbul Kitap Fuarı ve 20. Sanat Fuarı Ödülleri dün akşam Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi''nde yapılan törenle verildi. 29. Kitap Onur Ödülü Prof. Dr. Doğan Kuban aldı.

Tüyap ödülleri verildi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.11.2010 - 22:03

Her yıl düzenli olarak plastik sanatların farklı alanlarındaki katkıları nedeniyle verilen onur ödülleri de sahiplerini buldu. 20. İstanbul Sanat Fuarı-ARTİST 2010 Sanatçı Onur Ödülü heykeltraş Prof. Ali Teoman Germaner'e (Aloş) MSGSÜ Rektörü Prof. Rahmi Aksungur eliyle verildi. Aksungur; “Hocamın elinden ilk ödülüm Sedat Simavi’yi almıştım. Bugün de çok önemli bir sanatçıya ödül vermekten onur duyuyorum.” sözleriyle Germaner’i kutladı. Ali Teoman Germaner ise; “Beni onur sanatçısı seçen kurula ve hepinize çok teşekkür ederim, ben ve TÜYAP’a herkese daha nice 30 yıllar dilerim. 30 yaşıma geldiğim zaman artık bundan sonra yaşlandım filan sandımdı. Şimdi 77 yaşındayım.Tüyap benden çok daha fazla yaşayacak” diyerek herkesi alkışlar arasında selamladı.

Eleştirmen Onur Ödülü'nü Prof. Dr. Ayla Ödekan YEM Başkanı Doğan Hasol ’dan aldı. Ödekan, eleştiri ve eleştirel düşünceye önem veren, şu anda emekli bir öğretim üyesi olarak burada bulunduğunu belirterek; “Bu duyarlılığımı değerlendirdikleri için jüri üyelerine ve TÜYAP’a çok teşekkür ederim, hocam Kuban ve bu arkadaşlarla birlikte ödül almaktan ayrıca çok mutluyum” dedi.  Koleksiyoner Onur Ödülü'nü İpek ve Ahmet Merey Kültür Üniversitesi kurucusu Fehamettin Akıngüç 'ün elinden aldılar. Eşi İpek ve kızı Nazlı ile törende bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Ahmet Merey; “Hayatımda aldığım bu ilk ödül çok anmalı, gurur verici. 60 yaşına girdiğim 29 Ekim’den iki gün sonra almakta çok sevinç verici” diyerek TÜYAP ve seçici kurula teşekkür etti. Sanatsever Kurum Onur Ödülü ise Baksı Müzesi'ne TÜYAP Kitap Fuarı danışmanı Doğan Hızlan tarafından verildi. Ödülü müzenin kurucusu heykeltraş Prof. Hüsamettin Koçan aldı. Doğan Hızlan’ın aynı zamanda vakıflarının da danışma kurulu başkanı olduğunu anımsatan Koçan; “Bizim Baksı uzak. Aslında Baksı bizim çoktan aşmamız gereken bir proje. Biz oraya hayallerimizle gittik. Bu ödül uzakta olup, halen merkezi üretiyor olmanın bir nişanesidir, diye düşünüyorum” sözleriyle TÜYAP’a, seçici kurula ve yüce gönüllü Bayburtlulara teşekkür etti. 29. İstanbul Kitap Fuarı Onur Ödülü Prof.Dr. Doğan Kuban’a TÜYAP Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ünal tarafından sunuldu. 

 

Türkiye Cumhuriyeti beni yetiştirdi

Mimar, mimarlık tarihi, restorasyon hocası, pek çok proje ve yayın sahibi, halen Cumhuriyet Bilim Teknoloji ek’inden yazıları takip edilen Prof.Dr. Doğan Kuban ödül konuşmasına;
“İnsanın çalışmalarını toplum içinde bazı kişilerin ya da grupların, herhangi bir şekilde öğrenip onu ödüllendirmeleri insana bir güven duygusu veriyor; “Bazı kişiler varlığından haberdar olmuşlar, boşuna yaşamamışsın” diyor, kendi kendine. Bu güven hissini verdiğiniz için çok teşekkür ederim.” sözleriyle başlayarak Tüyap’ın verdiği onur yazarlığının uzun yaşamının kurgusunu düşünme ve değerlendirmesine yol aştığını belirtti.
Aile kökeninin özetini vererek başladığı konuşmasında Türkiye ve dünya hakkındaki tespitlerini de dile getirdi.

Doğan Kuban; “Benim kendimi Osmanlı saymam için gerekçe genetik; Kuzey Kafkasya, Ortaasya, Ege. Hepsi Osmanlı başkentinde birleşmiş. Benim kökenim İstanbul’un kökeni gibi çok zengin. Benim hiçbir kimlik sorunum olmadı. Osmanlı, Türk, Laik, Avrupalı, çağdaş bir Müslüman toplumun üyeliğini de hiç yadırgamadım. Ben kimlik zenginiyim. Büyük babam bir din adamı, ana ailesi dindar. Babam öyle değil. Hiç biri birbiriyle çelişmiyor. Coğrafya ve tarihi olarak bir hiyerarşileri ve kronolojileri var. Ve bunlar Türklerin yerleştiği Anadolu ve İstanbul’un coğrafyası, kronolojisiyle örtüşüyor. Onun için Türkiye’deki kimlik yaygaralarını içeriksiz kavgalar, çay bardağında fırtına olarak düşünürüm” dedi.

Doğan Kuban; “Benim ömrüm yapılara aşık olarak geçti En büyük iki aşkım önce Selimiye sonra Divriği’ydi. Bunlarla hiçbir başka yapı karşılaştırılamaz.”diyerek 9 ay yatıp, kalkıp çalıştığı Selmiye’nin platonik bir felsefi varlık çizginse, 1965’ten beri incelediği Divriği’nin isedev bir yontucuya sahip olduğunun altını çizdi. 1934-43 arasını geçirdiği, bugüne kadar her yöresini gezdiği Anadolu’nun ve erken Cumhuriyet dönemi iradesinin topluma umut aşıladığına işaret etti ve bir Cumhuriyet Türkiye’si ürünü olarak ülkede olup bitenlerden sarsılmadığını, görüntüler ne denli rahatsız edici olursa olsun, bu toplumun yapısından kaynaklandığını bildiğini, umudunu yitirmediğini de ekledi. Konuşmasını “fantezi” olarak nitelediği; “Sevres’i tasarlayan Avrupa, Britanya İmparatorluğu ve Amerika ile bugünkü Avrupa Birliği ve Amerika arasında fazla bir fark olmadığını da biliyorum. Ve sanki Türkiye onlardan daha büyük bir atılım yapmış gibi görünüyor. Onlar 19.yüzyıldan 20.ye, biz orta çağdan 21.yüzyıla” sözleriyle alkışlar arasında noktaladı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler