Yoksullaşan Türkiye'de, çalışanların yarısından fazlası asgari ücret alıyor

Türkiye’nin, AKP’nin başkanlık sistemiyle birlikte girdiği ekonomik düzende hızlanan iki sorun var: İşsizlik ve yoksulluk. Çalışanların yüzde 55’i asgari ücret alıyor.

Serhat Aligil / Ali Can Polat / Esra Alus

Trendyol’un önü... Kuyruk metrelerce uzuyor. Sıra bekleyen bine yakın gencin umudu, motosikletli kurye olmak... Pandemi ile birlikte derinleşen işsizlikte bulunabilen tek iş neredeyse canı pahasına ya yemek ya kargo dağıtmak...

Şişli’deki İŞKUR önü... Orada da kuyruk uzanıyor. Gelenler iş başvurusu yapmak amacında. Tabii uygun bir iş olursa... 

“Kockoca bir devlet. Avrupa’ya, Amerika’ya bile yardım ederken ben niye sokaktayım? Benim niye yiyecek bir şeyim yok?” diyor Ahmet... Uzun yıllardır işsiz. Pandemi ile birlikte artık tüm umutlarını yitirmiş. Zaten yoksuldu, şimdi aç...

“Geleceğe dair hiçbir hayalim yok...” Bu sözler de çok değil beş yıl önce kriz yönetimi uzmanı olarak 4 bin 800 TL maaşla çalışan B.B’ye ait... O da 2017’de şirket el değiştirince bir anda işsiz kalmış. Ardından bir daha o maaşla iş bulması mümkün olmamış... Güvencesiz, mesleği dışında ufak tefek işlerle geçerken günleri, pandeminin patlaması ile yoksulluğun artık dibini yaşıyor. Adını utandığı için vermeyen B.B., “Bugün memleketimden gelen peynir, zeytin olmasa düzgün bir şey yiyemeyeceğiz. Tek şansım eşimin vejetaryen olması” diyor. 

B.B’nin yaşadığını uzun süredir on binlerce beyaz yakalı diye tabir edilen bankacılar, finans uzmanları, grafikerler, yazılımcılar gibi meslek grubu üyeleri yaşıyor.

Bu yılın ikinci çeyreğinde (nisan, mayıs, haziran) yüzde 21.7 büyüdüğü iddia edilen Türkiye’de, artık kimseyi şaşırtmayan ama üzen insan manzaraları bunlar. Peki, Türkiye neden yıllardır yoksulluk biriktiriyor? Önce beş yılda Türkiye’de yoksulluğu biriktiren rakamlara bakmak gerek... 

1.6 MİLYON KİŞİ UMUTSUZ

Yoksullaşmanın en büyük nedeni işsizlik... Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de “dar tanımlı işsizlik” oranı Temmuz 2021 itibarıyla yüzde 12. İşsiz sayısı ise 3 milyon 932 bin kişi. Bu rakamlar beş yıl önce, Temmuz 2017’de sırasıyla yüzde 10.6 ve 3 milyon 367 kişiydi. Bu oran, 2020’de yüzde 13.2’ye ulaştı. İşsiz sayısı ise 3 milyon 330 binden 4 milyon 61 bine çıktı. 

Özellikle küresel Covid-19 salgını sonrası öne çıkan ve artık TÜİK’in de istatistiklerine yansıtmak zorunda kaldığı “geniş tanımlı işsizlik (atıl işgücü)” verileri ise işsizliğin geldiği boyutları daha iyi ortaya koyuyor. Temmuz 2021’de yüzde 23.6 ve 8 milyon 421 kişi olan geniş tanımlı işsizlik oran ve sayısı, Temmuz 2017’de yüzde 16 ve 5.3 milyon kişiydi.

Ayrıca işsizlikle ilgili duruma bakarken, “iş bulma ümidim yok” diyen 1.6 milyon kişi ve tümü kadın olan ve “ev işleriyle meşgul” diye tanımlanan 10.2 milyon kişi de unutulmamalı. Bu kişiler, gerekçeleri nedeniyle işgücüne dahil edilmiyor ve işsiz sayılmıyor.

‘ASGARİ’ ERİYOR

İşsizlik, kronik bir sorun olarak derinleşirken çalışanların durumu da her yıl biraz daha kötüleşiyor... İşçisinden memuruna her kesimin gelirinin satın alma gücü azalıyor. Çünkü Türkiye’de, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK)’nin haziran sonu verilerine göre yaklaşık 20 milyon ücretli çalışandan asgari ücretli olanların (yüzde 10 üstü ya da altı) sayısı yüzde 45-55 arasında tahmin ediliyor.

Bir anlamda bu ücret “asgari” olmaktan çıkıp “ortalama”ya dönüştü. Bu da yoksulluğu destekleyen önemli bir kriter. 

2016 yılında 1300 lira olan asgari ücret bugün 2 bin 826 lira olarak uygulanıyor. Ancak bu ücretin alım gücündeki erimeyi görmek için sadece dolar karşılığına bakmak bile yeterli. 2016’daki asgari ücretin dolar karşılığı 442 dolar iken, bugünkü asgari ücretin dolar karşılığı sadece 318 dolar. Yine örneğin beş yıl önce asgari ücretle 6.2 adet çeyrek altın alınırken, bugün bu sayı 2.9’a düştü. 

Ayrıca Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) Ağustos 2021 itibarıyla son bir yıl için yaptığı “Asgari Ücretin Alımgücü Araştırması”ndaki şu vurgu da çarpıcı: “Bugün asgari ücretin, geçtiğimiz yılki kadar katı ve sıvı yağ alabilmesi için 3 bin 422 lira, sebze alabilmek için 3 bin 150 lira, süt ve süt ürünleri alabilmek için 3 bin 96 lira, et alabilmek için 3 bin 14 TL lira olması gerekiyor.” 

Ayrıca, adı üstünde; asgari ücretin yetersizliğini ortaya koyan bir önemli araştırmayı da yıllardır Türk-İş yapıyor: 

Türk-İş’in dört kişilik bir aile için sadece gıda harcaması ifade eden ve Aralık 2016’da 1432 lira olan açlık sınırı, Eylül 2021’de 3 bin 49 liraya yükseldi ve hep asgari ücreti geride bıraktı. Bunların yanında geneli görmek açısından tüketici enflasyonunun (TÜFE), toplamda Aralık 2016’dan Aralık 2020’ye yüzde 73, Ağustos 2021 sonunda yüzde 93 arttığı da gözden kaçmamalı.

GELİR DAĞILIMINDAKİ BOZULMA SÜRÜYOR

Türkiye’de yaşanan bu ve benzer gelişmeler, özellikle son beş yılda yoksulluğu çok çarpıcı boyutlara taşıdı. Küresel Covid-19 salgını ise bu durumu daha da görünür hale getirdi. TÜİK’in resmi verilerine göre bile, Türkiye’deki yoksul sayısı 2016 yılından 2020 yılına 16 milyon 328 bin kişiden 17 milyon 921 bin kişiye yükseldi. Yoksulluk oranı da yüzde 21.2’den yüzde 21.9’a ulaştı. 

Türkiye’nin her zaman adaletsiz ve bozuk olan gelir dağılımı da geçen bu dönemde daha da sorunlu hale geldi. 

Gelir dağılımını gösteren ve sıfıra yaklaştıkça iyileşmeyi ifade eden gini katsayısı, 2016’dan 2020’ye daha da kötüleşerek 0.404’ten 0.410’a çıktı. 

Yine gelirden en çok ve en az pay alan yüzde 10’luk gruplar arasındaki gelir farkı ise 15 kata ulaştı. 2016 yılında 13.6 kat olan gelir farkı, 2020 yılında 14.6 kata yükseldi.

‘25 BİN DOLAR’I UNUTTURMA PEŞİNDELER

Türkiye’de gelir dağılımı bozulurken gelir de azalıyor. 

2013 yılında 12 bin 582 dolara kadar çıkan, 2016 yılında ise 10 bin 964 dolara inen kişi başına milli gelir (gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH)), 2020 yılında 8 bin 597 dolara kadar geriledi. Bu nedenle, AKP iktidarının 10. Kalkınma Planı’na koyduğu ve 2023 yılı için hedeflediği 25 bin dolar kişi başına gelir ise çoktan hayal oldu. Zaten AKP yöneticileri de bu rakamı artık hiç ağızlarına almıyor. Üstelik kısa süre önce açıklanan ve 2022-2024 yıllarını kapsayan son orta vadeli programda (OVP) 2023 yılı için bu gelir hedefi 10 bin 703 dolar ilan edildi. 

Ayrıca 10. Kalkınma Planı’nda 2023 yılı için hedeflenen toplam 2 trilyon dolarlık GSYH son OVP’de 925 milyar dolar, 500 milyar dolar olan yıllık ihracat hedefi de 242 milyar dolar olarak yer aldı.