Mehmet Şakir Örs yazdı... İktisadi yol arayışları
Cumhuriyetin 2. yüzyılına hazırlanırken ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Ulusal kurtuluştan bir asır sonra, yeni iktisadi yol arayışları gündemde...
cumhuriyet.com.trEKONOMİDE YENİDEN ‘KURTULUŞ’ VE ‘KURULUŞ’ MU?
İzmir İktisat Kongresi’nin (İİK) 100’üncü yılını yaşadığımız bugünlerde; ekonomi alanı ile ekonomik konular / sorunlar, ülkemizin ve halkımızın başat gündemi olmayı sürdürüyor. Nasıl olmasın ki, hemen her an ve her yerde, hayatın, ekonominin gerçekleri ile yüz yüze kalıyoruz. Hele son yaşadığımız deprem felaketi, bu gerçekliği daha da ağırlaştırdı.
Siyasal iktidar istediği kadar gündemi değiştirmeye çalışsın, gerçekler balçıkla sıvanmıyor! Vatandaş, ister istemez, adeta ekonomi ile yatıp ekonomi ile kalkıyor!.. Durum böyle olunca da bize ‘Al gözüm seyreyle ekonomiyi’ demek düşüyor!..
HAYATIN VE EKONOMİNİN İÇİNDEN
Değerli düşün ve sanat insanımız rahmetli Bedri Rahmi Eyüboğlu, bir şiirinde ‘Al gözüm seyreyle’ deyip, bizi Denizli pazarına, hayatın ve ekonominin tam da ortasına taşır: “Al gözüm seyreyle Denizli pazarını / Bursa’da, Gönen’de, Çorum’da / Artvin’de görmedim benzerini / Pazar dediğin böyle kurulur / Şehrin ortasına allı pullu / Uçsuz bucaksız bir kilim serilir / Kilimde kaç çeşit nakış varsa / Bal olur, petek olur, bakraç olur / Bebek olur, beşik olur dizilir.”
Pazaryerleri, marketler ve alışveriş merkezleri, gerçekten günlük yaşamda tam anlamıyla bir insan denizidir… Oralarda hayatın tüm renklerini görür ve tüm seslerini işitiriz… Bu zorlu dönemde, hayatın tüm zorlukları ve sıkıntıları işte bu alanlara yansıyor… Yüzleri gülmeyen insanlar, buralarda adeta burunlarından soluyorlar!..
VATANDAŞI PAHALILIK ÇARPIYOR!
Kış mevsimi gerçekten zor geçiyor. Halkın büyük çoğunluğunun gelir düzeyi ve satın alma gücü düştükçe, bu durum pazarlara ve alışveriş merkezlerine yansıyor. Bütün bu olumsuzluklara bir de kış mevsiminin zorlukları eklenince, hayat gerçekten çekilmez ve katlanılmaz hale geliyor. Benzine ve motorine yapılan zamlar, çarşıda pazarda hemen her ürünün fiyatını zincirleme artırıyor.
Hele emekçilerin ve emeklilerin, günlük kazancıyla geçinmek zorunda kalan ve sosyal güvencesi olmayanların işi hepten zor! İnsanlarımız bugünlerde en çok kabarık elektrik, doğalgaz faturalarından ve yakacak masraflarından yakınıyorlar.
Vatandaşın gözü elektrik ve doğalgaz faturalarına odaklanmış durumda. Faturalardaki zamlı tutarları görünce, dar gelirli insanlarımızın beti benzi atıyor! Bu kabarık faturalarla, gerçekten vatandaşı elektrik ve pahalılık çarpıyor!.. Bütün bu olumsuzluklar, insanların geçim koşullarını ağırlaştırıyor ve ödeme gücünü zorlaştırıyor. Kredi ve kart borçları ödenemiyor. Vatandaşın bütçesini denkleştirmesi; iş/ekonomi çevrelerinin de üretim çarkını döndürmeleri neredeyse olanaksız hale geliyor.
ENFLASYON, KUR VE FAİZ SARMALI
Yıllık enflasyon oranı konusunda baz etkisiyle şimdilik düşüyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılsa da enflasyon ve hayat pahalılığı soğuk kış günlerinde ekonominin ve siyasetin hararetini yükseltiyor! Ekonominin rakamsal göstergeleri ve ortaya çıkan bütün sayısal veriler, önümüzdeki dönemde işlerin daha da zorlaşacağını ortaya koyuyor. Türkiye ekonomisi, enflasyon, kur ve faiz sarmalının darboğazına sıkışıp kalıyor. Körfez ülkelerinden sağlanan swaplarla ve kaynağı açıklanmayan para girişleriyle, şimdilik zaman kazanılmaya ve durum idare edilmeye çalışılıyor.
Sözde faizleri düşüreceğiz denilerek ısrar edilen tutumda, düşen yalnızca merkezin politika faizi oluyor. Piyasada ticari kredilerin oranları ise tam tersine yükseliyor. Kur da zorlama yöntemlerle şimdilik tutulmaya çalışılıyor. Ama bütün bu göstergelerin temel belirleyicisi enflasyon ve hayat pahalılığı oluyor. Ekonominin durumu ve göstergeleri, doğrusu yüreğimizi acıtıyor!
Toplumsal hareketlilik artıyor. Ülkemizde üretim ilişkileri ve ücretli emek nitelik değiştiriyor. Kurye ve dağıtım emekçileri gibi yeni toplumsal gruplar alabildiğine hareketleniyorlar. Elektrik ve doğalgaz faturaları ile temel tüketim ve gıda maddelerindeki zamlara yönelik protestolar ülke ölçeğinde yaygınlaşıyor. İçinde bulundukları durumdan yakınan geniş toplumsal kesimler, sorunlarına çözüm bulacak, umut ve güven duyabilecekleri yeni arayışlara yöneliyorlar!
EKONOMİDE YENİ ARAYIŞLAR
Ülkemiz, halkımız zor ve zorlu bir dönemden geçiyor. Ekonomik koşullar giderek daha da ağırlaşıyor. Enflasyon ve işsizlik gibi temel iktisadi sorunlar, halkımızın belini büküyor. İnsanımızın, vatandaşımızın günlük hayat kavgası, her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu ekonomik kıskaç ve kısır döngü, insanları canından bezdiriyor, halkımızı mutsuz kılıyor.
İşte tam bu noktada, yeni ekonomi politikası arayışları gündeme geliyor. 100 yıl önce, ülke ekonomisinin küllerinden yeniden doğuşu gibi, günümüzde de yeni ekonomik çıkışlara, farklı politikalara ihtiyaç var. Bu durum da ister istemez İİK’ni yeniden hatırlamayı, irdelemeyi ve ondan günümüze aktarılacak dersler çıkarmayı gündeme getiriyor.
İİK’nin 100’üncü yılında, isterseniz gelin birlikte bugünün ekonomik sorunlarına bir göz atalım. Ana başlıklar halinde, ülkenin temel ekonomik sorunlarının ve bu sorunlara getirilebilecek çözümlerin altını çizelim.
ULUSAL, KAMUCU VE HALKÇI İKTİSAT
Borç sarmalı içinde kıvranan ekonominin yeniden ayağa kaldırılması ve düzlüğe çıkarılması için ulusal temelde yeni bir iktisat politikası oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Günümüzde ekonominin böylesi bir anlayışla yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Böylesi bir anlayış ister istemez ulusal temelli ve kamucu, halktan yana bir iktisat politikasını zorunlu kılıyor. Halkın ihtiyaçlarına ve önceliklerine uygun olarak ekonomi yeniden yapılandırılmalıdır.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına geçişinin eşiğinde bulunan ülkemiz çok önemli bir süreci yaşarken, ekonomi ile ilgili sorunlar kendini daha çok hissettiriyor. Öyle görünüyor ki, bu sürecin ve önümüzdeki seçim döneminin temel meseleleri deprem ve ekonomi olacak.
ÜRETİM VE DAYANIŞMA EKONOMİSİ
21 yıldır erki elinde tutan bugünkü siyasal iktidar, elbette ekonomide yaşanan olumsuzlukların temel sorumlusudur. Uzunca bir süredir ülkemiz üretim ekonomisinden uzaklaşmıştır. İthalat ağırlıklı bir tüketim ekonomisi anlayışı ülkemize egemen olmuştur.
Üstelik bu çark dışarıdan alınan borçla döndürülmeye çalışılmıştır. Bunca yıl sonra gelinen noktada artık deniz tükenmiştir.
İşte günümüzde yaşanan ekonomik krizin temelinde bu gerçekler vardır. Üstelik sıkıntılar her geçen gün daha da artmaktadır. Üretimi gösteren endeksler düşmüş, üretici ve tüketici güven endeksleri de hiç olmadığı ölçüde dibe vurmuştur.
TARIMSAL ÜRETIM VE KOOPERATİFÇİLİK
En büyük sıkıntı da kendini tarımsal üretim alanında göstermektedir. Bir zamanlar kendi kendine yetebilen sayılı ülke arasında yer alan ülkemiz, bu özelliğini kaybetmiştir. Artık birçok üründe dışa bağımlı hale gelinmiştir. İşte bu yüzden de geleneksel tarım ürünlerinde bile olağanüstü fiyat artışları görülmekte ve halkımızın bunlara erişimi zorlaşmaktadır.
Son günlerde en temel gıda olan sebze-meyve ürünlerinde görülen fiyat artışlarının ve başta ucuz ekmek kuyruğu olmak üzere bazı tüketim maddelerinde görülen tanzim kuyruklarının temelinde bu gerçekler yatmaktadır.
Ülkemizin yıllar sonra yeniden tarımsal üretimi canlandırmaya ve kooperatifçiliği keşfetmeye ihtiyacı vardır. Bir zamanlar küçümsenen ve örselenen tarımsal kooperatifçilik hareketi yeniden güçlendirilip ayağa kaldırılmalıdır.
TÜRKİYE CUMHURİYETIİ 2’NCİ YÜZYILINA GEÇERKEN… ‘İKİNCI YÜZYILIN İZMİR İKTİSAT KONGRESİ’ TOPLANIYOR
Geçtiğimiz yıldan 2023 yılına devreden ekonomik ve sosyal sorunlar, daha da ağırlaşarak devam ediyor. Yaşanan deprem felaketi, bu zorlukları daha da artırdı. Geçim ve yaşam koşulları, pek çok yurttaşımız için gerçekten çok ağırlaştı!..
Sözün özü, ekonomik ve sosyal sorunlar, 2023 yılında da gündemin başat konusu olmayı sürdürüyor. İşte böylesi koşullarda; önemli bir tarihsel olayın, ‘İzmir İktisat Kongresi’nin (İİK) 100’üncü yıldönümünü yaşıyoruz.
KURTULUŞTAN KURULUŞA
17 Şubat ile 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de toplanan İktisat Kongresi, kurtuluştan kuruluşa uzanan sürecin çok önemli bir dönemecidir. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının temel taşlarındandır. Bu önemli ve tarihsel olayın 100’üncü yıldönümünde, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, zorluklar; İİK’ni günümüzde de önemli hale getiriyor.
Ülkemiz, halkımız, zor ve zorlu bir dönemden geçiyor. Ekonomik koşullar giderek daha da ağırlaşıyor. Enflasyon ve işsizlik gibi temel iktisadi sorunlar, halkımızın belini büküyor. İnsanımızın, vatandaşımızın günlük hayat kavgası, her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu ekonomik kıskaç ve kısır döngü, insanları adeta canından bezdiriyor, halkımızı mutsuz kılıyor.
İşte tam bu noktada, yeni ekonomi politikası ve iktisadi program arayışları gündeme geliyor. 100 yıl önce, ülke ekonomisinin küllerinden yeniden doğuşu gibi, günümüzde de yeni ekonomik çıkışlara, farklı iktisadi politikalara ihtiyaç var. Bu durum da ister istemez İİK’ni yeniden hatırlamayı, irdelemeyi ve ondan günümüze aktarılacak dersler çıkarmayı gündeme getiriyor.
İKİNCİ YÜZYILA HAZIRLANIRKEN
Borç sarmalı içinde kıvranan ekonominin yeniden ayağa kaldırılması ve düzlüğe çıkarılması için, ulusal temelde yeni bir iktisat politikası ve yeni bir ekonomi-politik yaklaşım oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Günümüzde ekonominin böylesi bir anlayışla ve yaklaşımla yeniden yapılandırılması gerekiyor. Böylesi bir anlayış, ister istemez ulusal temelli ve kamucu, halktan yana bir iktisat politikasını zorunlu kılıyor. Halkın ihtiyaçlarına ve önceliklerine uygun olarak, ekonomi yeniden yapılandırılmalıdır.
Uzunca bir süredir ülkemiz üretim ekonomisinden uzaklaşmıştır. İthalat ağırlıklı bir tüketim ekonomisi anlayışı ülkemize egemen olmuştur. Üstelik bu çark dışarıdan alınan borçla -yani taşıma suyla- döndürülmeye çalışılmıştır. Bunca yıl sonra gelinen noktada, artık deniz tükenmiştir.
İşte günümüzde yaşanan ekonomik krizin / buhranın temelinde bu gerçekler vardır. Üstelik tüm bu sıkıntılar, her geçen gün daha da artmaktadır. Bu bağlamda, üstelik ülkemiz tam da yeni bir yüzyıla geçiş sürecini yaşarken; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) öncülüğünde yeni bir ‘İzmir İktisat Kongresi’nin toplanmasını, oldukça anlamlı ve yararlı buluyoruz.
KURTULUŞUN VE KURULUŞUN 100’ÜNCÜ YILI
İçinde bulunduğumuz süreçte, İzmir’in ve ülkemizin ulusal kurtuluşunun simgesi olan 9 Eylül’ün 100’üncü yıldönümü, ülke ölçeğinde ses getirerek coşkuyla kutlandı. Bilindiği gibi 9 Eylül, bir kentle birlikte bütün bir ülkenin de kurtuluşudur. Bu yönüyle de çok farklı ve özgün bir tarihsel olaydır. Şimdi de Cumhuriyetin 100’üncü yılı ile birlikte İİK’nin de 100’üncü yaşını kutluyoruz.
Toplumca Cumhuriyetin ve İİK’nin 100’üncü yılının ne denli farkındayız ve ayırdındayız? Bu önemli yıldönümünü kutlamak için ne ölçüde hazırız? Bu sorular elbette çoğaltılabilir. Amacımız, çok önemsediğimiz bu konuya dikkat çekmek ve kamuoyunun bu konudaki duyarlılığını artırmak!..
İzmir’in ve onun yerel yönetimi ile kentsel / yöresel dinamiklerinin ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ ile yeniden öne çıkmaları ve 100’üncü yılı yürekten sahiplenmeleri oldukça önemli ve anlamlıdır. Öyle anlaşılıyor ki tıpkı Cumhuriyetin kuruluşunda olduğu gibi, Cumhuriyetin ikinci yüzyılının yapı taşları da İzmir’den döşenecektir!..
İZMİR’İN VE İZMİRLİLERİN GEÇMİŞE VEFASI
Önce 15 Şubat - 21 Şubat tarihleri arasında yapılması planlanan ancak meydana gelen deprem felaketi nedeniyle 15-21 Mart tarihlerine ertelenen kongre; İBB öncülüğünde ‘Geleceğin Türkiye’sini İnşa Ediyoruz’ şiarıyla İzmir’de yapılıyor. ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ için İBB Başkanı Tunç Soyer büyük heyecan duyuyor. Soyer, ‘kurtuluşun ve kuruluşun kenti İzmir’de, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ni yapmak; İzmir’in ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin boynunun borcudur’ diyor.
Sekiz aylık kongre hazırlık sürecini sivil ve katılımcı bir ruhla ve tam bir şeffaflık içerisinde uyguladıklarını ifade eden Başkan Soyer, kongre hazırlıkları ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Sivil bir girişim olan kongremizin ana muhatabı ve dayanağı yüz yıl önce olduğu gibi yine ekonomimizin can damarı olan seçilmiş sektör temsilcileri. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, bir iktisadi buluşma olmanın çok ötesinde gücünü ortak akıldan ve ortak vicdanımızdan alan bir sivil hareket. İşçiler, çiftçiler, sanayici ve tüccar temsilcilerini bir araya getirerek ilke ve kararlar tespit etmek istedik. Bu gruplarla 3’er ayrı toplantı yaptık. Bugünün yasal düzeneğiyle geleceği belirlemek istedik. Geleceği müzakere edecek sorular sorduk. Olağanüstü hızla gelişen dünyada yaşıyoruz. Tek bir yolu var; birbirimizi duyup dinlemek. Müzakere kültürünü hayatımıza sokmak. Biz herkes için iyi bir gelecek inşa etmek için bir araya geldik.”
DİRENÇLİ KENTLER VE YENİ BİR İKTİSAT HAYALİ
Ülkemizin yaşadığı son deprem felaketi, elbette kongreyi de etkiledi. Geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz başlığıyla düzenlenen kongrenin kapsamı dirençli şehirler ve iktisat başlığını da içerecek şekilde genişletildi. Kongrede, Türkiye’nin inşasında sivil dayanışmanın ve yerel yönetimlerin önemine dair oturumlar yer alacak. Geleceğin iktisat stratejilerinin tartışılacağı ana kongrede, 6 Şubat 2023 depremin yarattığı devasa yıkımın uzun vadeli sonuçları hakkında kapsamlı müzakereler gerçekleşecek ve politika önerileri tartışılacak. Doğayla uyumlu ve afetlere karşı dirençli kentlerin yaratılması, afet yönetimi, afetlerin ekonomik ve toplumsal boyutları hakkında bir dizi oturum düzenlenecek.
Kongrenin depremle de ilişkilenmesi konusunda Başkan Soyer şu değerlendirmeyi yapıyor: “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi bir davettir. 6 Şubat 2023’te ülkemizin gördüğü en büyük depremlerden birini yaşadık. Daha önce hiçbir felakette bu kadar maddi ve manevi bir hasar olmamıştı. Böyle bir doğal afette anladık ki birbirimize tutunarak ayağa kalkmaktan başka çaremiz yok. Şehirlerin depremlerle yıkıldığı, doğanın dengesini altüst ettiğimiz bir çağda, bu kongre Türkiye’nin Türkiye’ye ve Türkiye’nin Dünya’ya bir davetidir. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi dayanışmaya, uyanışa, vicdana, doğamıza, çokluğa ve birliğe yapılan bir davettir.”
CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILININ YOL HARİTASINI OLUŞTURMAK
Doğrusu Başkan Soyer’in çağrına biz de yürekten katılıyoruz. Bir İzmirli olarak bu çalışmalardan büyük heyecan duyuyoruz. Bütün bu hazırlıkların ve yapılanların; İzmir’in ve İzmirlilerin geçmişe yönelik bir vefa ve saygı duruşu olduğunu düşünüyoruz. Başta İBB Başkanı Tunç Soyer olmak üzere, emeği geçen herkesi yürekten kutluyoruz.
Bütün bu çabalar ve etkinlikler, özellikle de simge kent İzmir’de, yeni bir ‘İzmir İktisat Kongresi’nin toplanması; 100’üncü yılı çok daha anlamlı hale getirecektir / getirmektedir. Böylesi anlamlı bir çabayla Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ve yeniden inşasının yol haritasının ortaklaşa oluşturulabileceğini düşünüyoruz.
İİK’nin 100’üncü yılı ve ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin toplanması nedeniyle hazırladığımız yazı dizimizi noktalarken; bundan bir asır önce, başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ülkemizin kurtuluşuna ve kuruluşuna imza atanları; emekleri ve katkılarıyla iktisadi kurtuluşu/kuruluşu örgütleyen ‘kalpaklı iktisatçılar’ı; bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyoruz.