Küllerinden doğan süper güç: Çin

Çin, artık ucuz işgücüne dayalı “taklit ülkesi” değil. ABD ve Japonya’yı geçerek dünyanın en fazla patent üreten ülkesi olarak zirvede. Peki Çin bunu nasıl başardı? Çin’in bu baş döndürücü değişimini yerinde gördüm.

Jale Özgentürk
  • Yaklaşık 1 milyar 400 milyon nüfusu, ekonomik, teknolojik ve siyasi gücüyle Çin, dünyanın gözünü üzerinden ayırmadığı bir süper güç. Çin’in baş döndürücü değişimi dünyanın en büyük süper gücü ABD tarafından  ekonomik yaptırımlar ve yeni ticaret yolları ile kontrol altına alınmaya çalışılıyor.
  • Çin tarzı modernleşme adı verilen yeni kavramla “sosyalizm eliyle kapitalizm” yarattığını söyleyen Çin, artık ucuz işgücüne dayalı taklit ülkesi değil. ABD ve Japonya’yı geçerek dünyanın en fazla patent üreten ülkesi olarak zirvede. Dünya elektrikli otomobil üretiminin yarısı Çin’de.

Bundan 15 yıl önceydi. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Şanghay’da düzenlenen uluslararası bir fuara katılımı nedeniyle ilk kez Çin’e gidiyordum.

Çin denince o yıllarda ilk akla gelen her alanda taklit üretim ve ucuz işgücüydü.

Şanghay’da uçak alçalmaya başladığında New York’ta bulunan tüm gökdelenlerin bire bir taklidini görünce “taklit ve Çin” imajı iyice yerleşecekti hafızama. 

Bir koca köyü kapsayan tekstil şirketinde çalışan binlerce işçiyi ve yaşadıkları küçük lojmanları da görünce ucuz işgücü gerçeği ve Çin’in yükselişinin temel unsurlarından biriyle karşılaşacaktım. O dönemde işgücü ücretlerinin aylık 50 doları bile bulmadığını öğrenecektim. 

Ancak o günlerde artık ucuz iş gücü ve taklitle işlerin daha fazla devam edemeyeceği de tartışılmaya başlanmış ve özellikle tekstilde İtalya’da zora düşen çok sayıda hazırgiyim markasının satın alınması ilk adım olarak kabul edilmişti.

Aradan yıllar geçti. Çin Halk Cumhuriyeti’nin 74’üncü kuruluş yıldönümü öncesi İstanbul Başkonsolosluğunun düzenlediği ve başkent Beijing ile yükselen yıldız şehir Shenzhen’i kapsayan bir geziye çağrıldım. Kısa sürede dünyanın süper gücü olmaya aday hale gelen ve bugün dünya ülkeleri arasında yaşanan büyük güç kavgasının ortasında Çin’in baş döndürücü değişiminin sadece ipuçlarını yerinde gördüm.

EN ÇOK PATENT ÇİN’DEN

Bugün artık Çin denince akla kalitesiz taklit mal değil, markalaşma, teknoloji ve süper güç olmanın gereklerini yerine getirmeye çalışan büyük bir ülke geliyor. 

Çinli şirketler, inovasyon, patent, yeniliklerle anılıyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya’yı geride bırakarak dünyada en çok patent üreten birinci ülke olmuş Çin.   

Peki Çin bunu nasıl başardı? 

Çin 1.4 milyar kişiyle dünyanın en büyük nüfusuna sahip. Toplam 3.36 trilyon dolar ile dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi. Çin’in büyük atılımı 1979’dan itibaren başlayan piyasa ekonomisine geçiş süreciyle başlıyor. Bugün dünyadaki iPhone’ların yüzde 95’i Çin’de üretiliyor, devlet kurumlarında bugünlerde kullanımı yasaklanan iPhone küresel satışlarının beşte birini Çin’de gerçekleştiriyor. Çin Batılı başka dev şirketler için de vazgeçilmez bir pazar.

BMW’nin dünya genelindeki satışlarında Çin’in payı yüzde 33. Bu rakam Tesla için yüzde 21, Mercedes Benz için ise yüzde 18 oranında. Porsche satışlarının üçte biri, lüks saat satışlarının ise neredeyse dörtte biri Çin’de gerçekleşiyor.

İstanbul’da ve Çin’de görüştüğümüz her yetkili bu gelişmeyi “Çin tarzı modernleşme” kavramıyla açıklıyor. İlk kez Çin lideri Şi Cinping’in, 2017 ve 2022 Çin Komünist Partisi kongrelerinde gündeme getirdiği kavram, Çin’in yeni dönem atılımının temelini de oluşturuyor. 

Çin tarzı modernleşmenin beş temel özelliği olduğunu söylüyorlar ve şöyle anlatıyorlar:

  • Bunlardan ilkinde 1.4 milyar kişilik ülke nüfusu nedeniyle Çin’in yabancı modelleri kopyalayamadığı ve modernleşmenin kendine has özellikler taşıdığı belirtiliyor.

  • İkinci özellik Çin’in Batı’nın bireysel özgürlük ve sosyal eşitlik temelli modernleşmesi yerine sosyalist sisteminin doğası gereği halkın ortak refahını kapsaması. Burada modernleşme sürecine tüm halkın kendi yetenekleriyle katılacağı ve ulusal kalkınma kazançlarını kendi katkıları oranında paylaşacakları vurgulanıyor.

  • Üçüncü olarak Çin tarzı modernleşmenin maddi ve manevi medeniyetlerin koordine edildiği bir modernleşme olduğuna dikkat çekiliyor. Burada kapitalizmin rekabetçi ve uzlaşmaz doğasına bir itiraz da yer alıyor.  

TEMİZ SU ALTIN KADAR DEĞERLİ

  • Dördüncü özellik ise insan ve doğanın uyumuna dikkat çekilmesi. Bu özellik ekolojik çevreye verilen zararın önlenmesini kapsıyor. Mao 1976’da öldükten sonra yönetimi alan Deng Şiaoping 1978’den itibaren Çin’in pazar odaklı üretime geçmesini sağlamış ve ülke o günden sonra ekonomik olarak olağanüstü bir hızla büyümeye başlamıştı.

Çin’in bu büyümesine yoğun bir çevre kirliliği ve yeraltı kaynaklarının hızlı tükenişi de eşlik etmişti. İşte Çin tarzı modernleşme bu tahribatın geriye çevrilmesini ve bir nevi yeşil dönüşüm gerçekleştirilmesini de kapsıyor.

  • Dönüşümün felsefesi ise “temiz su ve yeşil dağlar altın dağlarla birdir” kavramına bağlı kalarak ekolojik çevrenin korunmasını savunuyor.

  • Ve son özellik olarak da barışçıl kalkınma yolunun izlenmesi; savaş, sömürgecilik ve yağma yerine, barış, kalkınma, iş birliği ve kazan-kazan ilkelerinin hayata geçirilmesi.

RESTORANLAR GENÇLERLE DOLU

Çin tarzı modernleşmenin gerçek hayattaki yansımalarını görmek için çıktığımız yolculuğun ilk ayağı en eski kent Pekin yani başkent Beijing. Yine yıllar önce geldiğimde hava kirliliği ile ünlü olan bu kent, artık yeni yapay ormanlarıyla yemyeşil bir kent olmuş. Geniş caddeleri, hareketli gece hayatı ile artık başka bir Pekin var karşımda.

Genç kızlar, genç erkekler modanın son örneklerini yansıtan kıyafetleriyle sokaklarda. Geceler de son derece hareketli. Başkonsolosluk görevlisi Çin’de bize eşlik eden Yifan Jia’nın bulduğu trend mekânlar listesinde yer alan bir restorana gidiyoruz. Saat gece 21.00. Karanlık arka sokaklardan geçiyoruz ve müthiş bir mekânla karşı karşıyayız. Özel bira üreten restoran, gençlerle dolu. Çin’de yaşam maliyetleri tabii ki yükselmiş. Özellikle Pekin, Guangzhou, Şanghay gibi metropol bölgelerde yaşamak kolay değil. Kiralar yüksek. Tek odalı bir apartman dairesi 10 bin TL’den başlıyor. 

Turistler için markaların yer aldığı özel AVM’ler var. Rehber eşliğinde gittiğiniz bu AVM’lerde de aslında fiyatlar mağazalardan farklı değil. Yani Çin’in “ucuz” imajı artık geride kalmış.

ÇİN SEDDİ: AZİM VE SÜREKLİLİK HİKÂYESİ

Yolculuğumuzun turistik ilk adımı tabii ki Çin Seddi… Beijing’e yakın bölümüne gittiğimiz Çin Seddi’ni Çin’in her bölgesinden her gün on binlerce kişi ziyaret ediyor. Hatta bir günde 100 bin kişinin ziyaret ettiği bile kayda geçmiş!

Batılı turist ise yok denecek kadar az. 

Bugün bazı bölümleri çölün altında kalmış olan 8 bin 851 kilometrelik Çin Seddi, dünyanın en uzun savunma duvarı olarak kayda geçerken 2007’de “Dünyanın Yeni Yedi Harikası”ndan biri olarak seçilmişti. Milattan önce 403 ve 221 yılları arasında inşa edilen Çin Seddi’nin yapımı 20’den fazla imparator tarafından gerçekleştirilmiş. Duvarın resmi bitiş tarihi ise Ming hanedanının yıkıldığı 1644’e kayıtlanmış. 

Çinlilerin haklı biçimde gurur duyduğu bu yapıt, bir azim ve süreklilik hikâyesini de gözler önüne seriyor. Ve adeta Çin’in bugünkü başarı hikâyesinin de ipuçlarını içinde barındırıyor...

HABERLER NESNEL OLSUN ‘BİZİ BİZDEN DİNLEYİN!’

Türkiye birkaç küçük örnek dışında, Çin’i Çin medyasından değil Batı medyasından izliyor. Bu durumun farklı manipülasyonlar ve farklı ideolojik yorumlara kapı açtığı düşünülüyor. Çinli yetkililer, “Haberlerin nesnel olmaması ve önyargılarla biçimlenmesi” gibi durumlardan rahatsız. Bu nedenle de ziyaretimizde Çin’in 51 TV kanalı, 28 radyo istasyonu ve 26 internet haber ortamına sahip olan Çin Medya Grubu CRI da var. 

Başkent Beijing’de Çin TRT’si diyebileceğimiz CRI’ın merkezinde 20 bin kişi çalışıyor. CRI bünyesinde Çin’e dair haberlerin Türkçe olarak servis edildiği bir Türkçe haber kanalı var. CRI 68 yabancı dilde yayın yapıyor.

Çin Medya Grubu Asya ve Afrika Yayın Merkezi’nde görüştüğümüz An Xiaoyu, Tan Jiankun, Xu Xinyue yayıncılık ilkelerinin Çin’e dair adaletli ve güncel haber yayımlamak olduğunu vurguluyor.

TARİHE YENİDEN SAHİP ÇIKILIYOR 

Mao döneminde gücünü yitiren dinsel mabetler, kültürel öğeler ise yeniden gündemde. Bugün Çin bunlara hem sahip çıkıyor hem de modern kalkınma yolculuğunda bu simgeleri şirket binalarından ürünlerin tasarımlarına kadar her yere uyarlıyor. Ejderhalar, anka kuşları, yin yang ve daha pek çok simge bu yolculuğa eşlik ediyor.

Bu simgeleri önce Yazlık Saray’da ve “Yasak Şehir”de ardından da Çin’in teknoloji başkenti Shenzhen’de görüyoruz. Tarihi yerlerde geleneksel kıyafetleri giyenlerin sayısı da artmış.

Beijing’te yoğun şekilde ziyaret edilen imparatorların yaşadığı Yasak Şehir, Tianenmen Meydanı’nın hemen yanında. 

Yasak Şehir, ming hanedanından Çing Hanedanı’nın sonuna kadar kullanılmış? Çin imparatorluk sarayı. Yaklaşık 500 yıl imparator ve hizmetlilerine ev sahipliği yapmış.

1406 ve 1420 tarihleri arasında inşa edilmiş olan kompleks 720 bin metrekarelik alana sahip. 8 bin 707 odalı, 980 yapıdan oluşuyor. Yasak Şehir de 1987 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne eklenmiş ve Unesco tarafından dünyada korunmuş en geniş antik ahşap yapılar bütünü olarak tescillenmiş.

Çin Halk Cumhuriyetinin 1949’da Mao tarafından kuruluşunun ilan edildiği Tianenmen Meydanı’nda ise Devlet Başkanı Şi Cinping’in çalışma ofisi de yer alıyor. Ve Mao’nun Beijing’de görebildiğimiz tek büyük fotoğrafı da orada. 

Çin’in gelişimi baş döndürücü. Mao’nun kapalı ekonomisinden yaklaşık 40 yıl önce serbest piyasa ekonomisine geçişi başlatan Denk Şiaoping’in “Sosyalizmin eliyle kapitalizm inşası” olarak tanımladığı bu değişim, şimdi Çin özellikleri taşıyan bir sosyalizmle sürüyor. 

Sohbet ettiğimiz eğitimli gençlerin hayali ise ekonomik eşitliğin sağlanacağı “komünizmin” bir an önce gerçekleşmesi!


YARIN: GELECEK SHENZHEN’DE YAZILIYOR