Anavatanın Sicilyası Kıbrıs: Karapara yıkama merkezi

KKTC’de off shore bankaları açılınca adaya para akını başladı. 1997 sonrası Kıbrıs, yüklü miktarda paranın girdiği merkez olurken döviz büroları, turizm ve gayrimenkul yatırımlarında patlama yaşandı. Adanın her iki tarafında mafya grupları egemenliğini ilan etmek istedi.

Miyase İlknur

Tarih boyunca adaların anakaraya uzaklıkları nedeniyle denetimleri güç olmuştur. O nedenle ada, korsanların, mafyanın, çetelerin istilasına uğramıştır. Kıbrıs da bu adalardan biri. İki toplumlu ada bölünmeden önce de mafya vardı. Bunların başında Paulo Paolides adında İtalyan asıllı bir Rum geliyordu. Görünürde avukattı. Ancak perde gerisindeki işi silah kaçakçılığı ve mafya avukatlığı olan Paolides, silah kaçakçılığını rahat yapabilmek için Girne’de kendisine korunaklı bir köşk yaptırmış. Mavi Köşk içinde yaşayan Paolides, güvenliğini takıntılı hale getirdiği için odasının kapısı şifre ile açılıyor, arkasından saldırılma ihtimalini düşünerek odalarını aynalarla kaplatmış. Dinlemeyi önlemek için de ses geçirmez perdeler taktırmış. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldığında, Paolides, evinin altına yaptırdığı bu tünelleri kullanarak bir şekilde İtalya’ya kaçmayı başarmış. Ancak Kıbrıs’ta canını kurtaran Paolides, kaçtığı İtalya’da 1986 yılında mafya tarafından öldürülmüş.

1974’ten sonra adanın her iki kesiminde de yerel mafya dışında KKTC Türk, Rum kesimi de Rus ve Yunan mafyasının sığınağı olmuş. 

KKTC’de off shore bankaları açılınca karapara aklama akını başlamış. Karapara aklama mekanizmaları için gerekli olan döviz büroları, turizm ve gayrimenkul yatırımları ve 1997’de Türkiye’de kapatılan kumarhaneler de buraya aktarılınca milyarlarca doların döndüğü bu coğrafya, kaçınılmaz olarak mafya gruplarının ilgi odağı olmuş.

Kıbrıs’ın her iki yakasında mafya gruplarının ilişkileri de yönetimlerinin aksine oldukça sıcak. Ortak iş yapacak ve başları derde girdiğinde birbirlerine destek verecek kadar hem de...

Bu dizide Kıbrıs’ın mafya gruplarının egemenliğine girme öyküsünü anlatacağız.


KARAPARA YIKAMA MERKEZİ

Kıyı bankacılığı olarak da tanımlanan off shore, vergi avantajları, denetim dışı olmaları ve daha yüksek faiz kazancı sağlamanın yanı sıra karapara için de sığınma limanıdır. Kanunsuz yollarla elde edilmiş ya da haklı elde edilse bile vergisi ödenmemiş olan gelirler, kıyı bankalarına yollanarak oralarda gözlerden ve denetimden uzak tutulur. Yasadışı şebekeler bu şirketleri karapara aklamak, vergi kaçırmak ve terörü finanse etmek için de kullanabiliyor. Yolsuzluğa bulaşmış bürokratlar ve siyasetçiler ise mal varlıklarını gizlemek için off shore bankaları tercih ediyor...

BANKA AÇMAK ÇOK KOLAY

İsviçre, Singapur, Cebelitarık, Cayman Adaları gibi Kıbrıs da off shore finans merkezlerinden biri. Kıyı bankacılık merkezlerinin hemen hemen tamamında, karapara aklanıyor. Bu merkezlerden, KKTC’de tabela şeklinde olanlar hariç 50’ye yakın off-shore banka var ve bu bankaların çoğunluğu Türkiye kökenli. 

Banka sayısından da anlaşılacağı gibi Kıbrıs’ta banka açmak oldukça kolay. Hükümet ile iyi ilişki kurabilen ve 50 milyar lira sermaye taahhüdünde bulunabilenler kolaylıkla banka kurabiliyor.  

1990’lardan itibaren kumarhanelerin ve off shore bankaların aktarılmasıyla Kuzey Kıbrıs, karapara aklama işlerinin merkez üssüne dönüştü. Kıbrıs Rum Kesimi’nde de benzer durum yaşanıyor. Güney Kıbrıs Rum Kesimi de Rus ve Yunan mafyasının arka bahçesi konumunda. Güneyde Rusların sahip oduğu off shore bankalarının sayısı 200’e yakın... 

HAYALİCİ YAHYA

Kıbrıs’taki off shore bankalarda yasadışı yollardan kazanılan paraların aklanması dışında Türkiye’de kimi siyasilerin ve bürokratların rüşvet paraları da off shore bankalara aktarılıyor. Bir belediye başkanının Kıbrıs’ta kumarhaneli bir otel sahibi olduğu, bu oteli paravan şahıslar üzerine aldırdığı biliniyor.

Yahya Demirel

Türkiye’de 2001 krizinde el konulan bankaların hemen hepsinin yüksek faizle topladıkları mevduatları Kıbrıs’taki off shore bankalarına aktardılar. Cem Uzan’ın İmar Bankası ve Murat Demirel’in Ege Bank için topladığı mevduatın büyük kısmını Kıbrıs’a aktardılar. 70’lerin hayali ihracatçısı Yahya Demirel bile Kıbrıs’ta banka kurdu. Ama o da hayali çıktı. Tabela bankası adına Yahya Demirel, milyarlarca lira mevduat toplamıştı. Hayalici Yahya, devlet bankası Halkbank’ın paralarını bile bankasında değerlendirmek için hortumlamıştı.


KIBRIS’I SARSAN ADALI CİNAYETİ

16 Mart 1996 tarihinde Gazimağusa’da tarihi bir eser olan St. Barnabas Manastırı’na silahlı ve maskeli bir grup tarafından bir baskın düzenlendi. Kuzey Kıbrıs’ta, Yenidüzen gazetesi ve Kutlu Adalı, bu soygunun üzerinin kapatılmasına tepki gösteren seri yazılar yazdı. Kutlu Adalı, 17 Mart 1996 tarihinde soyguna katılan arabaların renklerinin ve plakalarının kaydedildiğini, arabaların iki Sivil Savunma Örgütü mensubu üzerine kayıtlı olduğunu yazınca tehditler almaya başladı. Tehdide rağmen Kutlu Adalı bu konudaki yazılarına devam etti. Bu yazılarında 23 Mart 1996’da olayın soygun ya da baskın olmadığını, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda görev yapmış ve yasadışı işlere bulaşmış subayların harekat sırasında Rum evlerinden çaldıkları mücevher ve değerli eşyaları St. Barnabas Manastırı’na sakladıklarını ve manastır baskının da bu ganimeti almak amacıyla düzenlendiği yazınca, hakkındaki ölüm fermanını imzalamış oldu. Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Polis Genel Müdürlüğü’nün başlattığı soruşturma sonuç vermedi ve cinayeti kimin işlediği belirlenemedi. Bunun üzerine eşi İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine dava açtı. 31 Mart 2005’te mahkeme, cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı gerekçesi ile Türkiye’yi mahkûm etti. Türkiye’ye manevi tazminat olarak İlkay Adalı’ya üç ay içinde ödenmek üzere 20 bin Avro, mahkeme masrafları için ise 75 bin Avro, toplamda ise 95 bin Avro para cezası kesildi.

Kutlu Adalı

Kutlu Adalı cinayetine ilişkin Sedat Peker, eski Özel Harekât Daire Başkanı Korkut Eken’in Kutlu Adalı’nın öldürülmesi için kendisinden yardım istediğini açıkladı. Bu konu ile ilgili olarak kardeşini görevlendirdiğini ancak kardeşi gitmeden Korkut Eken’in, kendisini arayarak “Biz bu işi hallettik” dediğini söyledi. Korkut Eken’in Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında binbaşı rütbesiyle görev yapması, Barnabas Manastırı’ndaki hazineyi oraya gömenin ve 1996’da manastıra saldırıyı yapanın da Eken olabileceği şüphesini doğurdu.

Korkut Eken


SUSURLUK BANK KIBRIS’TA

Susurluk Araştırma Komisyonu sırasında dinlenen tanıkların verdiği ifadelerde Susurluk çetesinin KKTC’de off shore banka kurduğu ortaya çıktı. First Merchant Bank’ın ortakları arasında öldürülen MİT muhbiri Tarık Ümit, Gül Şema Seçer, Valeriy Kubarev, Elena Tolstaya, Nur İnuğur, Türkan Namlı, Ömür Özçelik, Şirin Berk ve Standart Ginance Ltd. Şirketi, resmi ortaklar olarak görünüyordu. Ortaklardan biri ilginçti. Mehmet Ağar’ın şoförü olan Ömür Özçelik hangi sermayesi ile bir bankaya ortak olabiliyordu? Özçelik, bankanın 2 bin 495 hissesine sahipti. Tarık Ümit’in ise 1500 hissesi bulunuyordu.

Mehmet Ağar

Tarık Ümit’in öldürülmesinin Kıbrıs’taki First Merchant Bank ile ilgili yüklü miktarda bir para transferiyle ilgili olduğu ve Türkmenistan’dan gelen trilyonlarca lira karşılığı olan dolarların tahsili ve paylaşımında yaşanan sorunlar olduğu söylenmişti. 

Bankanın Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Yaman Namlı’nın adı Emlakbank soruşturması ve Engin Civan olayına da karışmıştı.

First Merchant Bank, Belçika, İngiltere, Almanya ve İtalya Interpol teşkilatları tarafından “yatırım dolandırıcılığı” yaptığı gerekçesiyle takibe alınmıştı. 

TOPAL’IN ÖLÜMÜ

Susurluk Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar da geçen yıl gazetemize verdiği röportajda Susurlukçuların First Merchant Bank’ı, Vatikan’ın karaparasını aklamak amacıyla kurduğunu belirtmişti. Malum çetenin aynı zamanda Susurlukçuların, Asil Nadir’i 17.5 milyon dolar karşılığında İngiltere’den kaçırdığını, bu durumun ilgili raporlara yansıdığını iddia eden Sağlar, örgütün “Nadir’e ait Jasmin Court Oteli’ni Ömer Lütfi Topal’a aldırdıkları, sonra da Topal’ı öldürdükleri” iddialarının da rapora yansıdığını belirtmişti.


KIBRIS’IN İLK BARONU GÜZELYURTLU DA ÖLDÜRÜLÜYOR

Veysel Şahin ve Halil Falyalı’dan önce Kıbrıs’ta karapara ve kumar baronu Elmas Güzelyurtlu’ydu. Falyalı gibi o da hayırsever işadamı olarak tanınırdı. Bankası, kumarhaneleri, gece kulüpleri, içme suyu dağıtımı yapan şirketi ve döviz büroları vardı. Ancak tek faaliyeti bankacılık, kumarhane ve döviz bürosu işletmeciliğinden ibaret değildi. Asıl işi karapara aklamak olan Güzelyurtlu, karapara aklamanın en önemli üç aracı olan banka, döviz bürosu ve kumarhanelere bu nedenle sahip olmuştu. Ya da bu bu araçlara sahip olduktan sonra karapara aklamaya başlamıştı. Güzelyurtlu’nun adı, İngiltere ve Türkiye’deki iki ayrı karapara operasyonuna karışmıştı. 

İlk kez 1997’de Atatürk Havalimanı’na giriş yapmak isteyen Halil Fellahoğlu’na ait çantada yapılan aramada, beyan dışı yaklaşık 160 bin sterlin ele geçirildi. Fellahoğlu gözaltında, paranın İngiltere’de uyuşturucu organizasyonlarında görev alan Kıbrıslı Savaş Osman tarafından Güzelyurtlu’ya gönderildiğini itiraf etti.  

Elmas Güzelyurtlu, Zerrin Güzelyurtlu, Eylül Güzelyurtlu

İkinci operasyon, 1996 yılında Londra’da yapıldı. İngiliz polisinin izlediği Beliz Dağcan ile Mahmut Şimşekatan adlı iki karapara kuryesi, çıkış yaptıkları sırada yine beyan dışı yaklaşık 135 bin sterlinle yakalandı. Kuryelerden birinin Güzelyurtlu’nun sahibi olduğu Everestbank’ta güvenlik görevlisi, diğerinin yine Güzelyurtlu’ya ait RestEl şirketinde müdür olduğu ortaya çıktı. O günlerde Emniyet kayıtlarına göre iki uyuşturucu operasyonuna da Güzelyurtlu’nun adı karışmıştı.

Elmas Güzelyurtlu, güneye kaçtıktan beş yıl sonra 15 Ocak 2005 günü sabaha karşı eşi ve 15 yaşındaki kızıyla birlikte Güney Lefkoşa’da öldürüldü.

Yarın: FALYALI AİLESİ SAHNEDE