28 Şubat döneminin tanıkları verdikleri ifadelerle iddiaları çürüttüler
28 Şubat davası, darbe iddiasıyla açıldı. Gelgelelim, dönemin tanıkları aksini söylüyordu. 28 Şubat kararlarını eleştirenler dahi, zorlama ve şiddet ile karşılaşmadıklarını söylediler. Davanın hâkimleri, Bakanlar Kurulu tutanaklarını incelediğinde, hükümetin de kararları sahiplendiğini gördü. Öte yandan davayı kurgulayanların bir süre sonra FETÖ iltisaklı olduğu ortaya çıktı.
Barış Terkoğlu28 Şubat davası, adını 28 Şubat MGK’sinden alıyordu. FETÖ’cü savcı Mustafa Bilgili’nin iddianamesi de, mahkemenin kararı da 28 Şubat’ta darbe olduğu savına dayandı. Sanıklar bu gerekçeyle müebbet hapse mahkûm edildiler. Ancak dava sürecinde beklenmedik gelişmeler oldu. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın davaya karşı olduğunu, bu nedenle davayı açmak için ölümünün beklendiğini söylemiştik. Yine de dönemin tanıkları halen yaşıyordu. Verdikleri ifadelerle davadaki “darbe” iddialarını çürüttüler.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, 89. duruşmada kendisine sorulan soruya şu yanıtı verdi:
“MGK toplantısında herhangi bir şiddet gördüm mü, kimin haddine? Bir bürokrat, bir Başbakan’a kimin haddine şiddet gösterecek? Siz bunu nasıl soruyorsunuz?”
Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, 75. duruşmada sanıklardan şiâkyetçi olmadığını söyleyerek kendisine sorulan soruya şu yanıtı verdi:
Mahkeme Başkanı: “Şevket Bey, size yönelik hükümetin istifası konusunda tehdit içeren söz veya davranış veya dolaylı yoldan size geldi mi? Yani muhatap olma durumunuz oldu mu?”
Şevket Kazan: Hayır, maruzatım bundan ibaret.”
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener ile 73. duruşmada şu diyalog yaşandı:
Avukat Hüseyin Ersöz: Meral Akşener’e şu soruyu sormak istiyorum. Siz görev yaptığınız dönemde herhangi bir cebir veya bir şiddet eylemi ile karşılaştınız mı?
Meral Akşener: Demin Sayın Başkan sordu o soruyu. Ben kişisel olarak herhangi bir, yüzüme karşı yapılmış bir davranışla karşılaşmadım diye söyledim.
Ersöz: İkinci olarak; görevinizin yapılmasını engellemek için yani İçişleri Bakanlığı görevinizi yapmanızın engellenmesi için herhangi bir cebir veya şiddetle karşılaştınız mı?
Akşener: Hayır karşılaşmadım.
Kısacası, dönemin tanıkları, 28 Şubat’a karşı olsalar da eleştirseler de söz konusu MGK kararlarının “darbe” olmadığını söyledi. Buna rağmen 80’li yaşlarındaki 14 asker halen cezaevinde darbe suçlamasıyla yatıyor.
DEMİREL’DEN DİKKAT ÇEKEN SÖZLER
Mahkeme dışında, anlatıyı tamamlayan bir olay daha var. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na verdiği 7 Kasım 2011 tarihindeki beyanında, tanıklığını ortaya koydu:
“Başkan: ‘Postmodern darbe’ tanımlamasına katılır mısınız?
Süleyman Demirel: Yani kesinlikle katılmam. Çünkü darbe diyorsun, nereyi darp etmiş bu? Nereyi? Meclisi. Meclis duruyor. Öyle duruyor ki daha sonra seçime gitme imkânı oluyor. Nereyi darp etmiş? Hükümeti. Hükümet de duruyor. Nereyi darp etmiş? Anayasa… O da duruyor. Ben şunu söyleyeyim: O Meclisin, kalabilmesinde, o Anayasa’nın kalabilmesinde ve o hükümetin kalabilmesinde benim rolüm var.”
YARGILAYANLAR DA YARGILANDI
FETÖ BAŞLATTI AKP BİTİRDİ
28 Şubat Davası'nın ihbarcısı, iddianame yazan savcısı, bilirkişi, tutuklama yapan hâkimleri... Dava başından itibaren bir FETÖ operasyonuydu. O dönem AKP, FETÖ’ye destek verirken bu davanın da savcılığını yapıyordu. Derken FETÖ-AKP kavgası başladı. Ancak bu, davanın kaderini pek de değiştirmedi. AKP’nin yarattığı yeni yargı, FETÖ’cülerin yarım bıraktığı işi tamamladı. Geride bir FETÖ enkazı çıktı:
- Tamer Tatar: Kumpas delillerini FETÖ savcılarına teslim etti. TSK’den Aralık 1997 tarihinde “F. Gülen Tarikatı iltisakı“ nedeniyle ihraç edilmişti. Daha sonra FETÖ’nün yardım kuruluşu “Kimse Yok Mu Derneği”nde faaliyet göstermişti.
- Mustafa Bilgili: 28 Şubat davası iddianamesini yazan savcı. Kozmik Oda Kumpası davası başta olmak üzere, FETÖ ile ilgili diğer davalarda yargılandı. FETÖ üyeliği ve devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme suçundan 17 yıl hapse mahkûm edildi.
- Kemal Çetin: Mustafa Bilgili’nin yardımcısı gibi çalışan savcı. FETÖ’den yargılandı ve ihraç edildi.
- Hüseyin Ayar: İstanbul’da ihbarı alan savcı. FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle OHAL kararnamesi ile meslekten ihraç edildi. Aynı zamanda Balyoz soruşturmasını yürüten savcılardandı.
- Hakan Oruç: Tutuklama kararı veren hâkimlerden. FETÖ üyeliği nedeniyle 8 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi ve meslekten ihraç edildi. Aynı zamanda iddianameyi kabul eden Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hâkimiydi.
- Mustafa Karatay: Hâkim, FETÖ iltisakı nedeniyle meslekten ihraç edildi.
- Muhammet Alabaş: Hâkim, ihraç edildi.
- Ali Ertan: Hâkim, ihraç edildi.
- Haydar Kol: Hâkim, ihraç edildi, 9 yıl hapis cezası aldı.
Duruşmalar devam ederken “Özgürlük Hâkimleri” olarak adlandırılan bir uygulamaya geçilmişti. Bu uygulamayla, tutukluluk hallerine devam kararı veren hâkimlerden Halil İbrahim Kütük, Ahmet Korkmaz, Kadriye Çatal, Nihal Uslu, Abdullah Bahçeci, Dündar Örsdemir meslekten ihraç edildi, yargılandı, ceza aldı.
BAKANLAR KURULU’NDA NE KONUŞULDU?
Türkiye’deki yargılamalar sayesinde açığa çıkmamış sır kalmadı ya... Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimleri, 28 Şubat MGK’sinin ardından yapılan, 13 Mart 1997 tarihli Bakanlar Kurulu toplantı tutanaklarını inceledi. Bir özet çıkardı. O özet de Bakanlar Kurulu’nun herhangi bir baskı altında kalmadan kararları kabul ettiğini ortaya koyuyordu.
O özette şu ifadeler yer aldı:
“Bakanlar Kurulu’nun ve bütün üyelerinin irtica ve gericilik ile mücadelede kesinlikle kararlı olduğunu, bu hususta gösterilmiş olan tekliflerin ciddi şekilde ele alıp gerekenlerin yapılacağı talimatını vermişlerdir”
“Her Bakanlığın kendisini ilgilendiren konularda çalışmalarına şimdiden başlayacağını ve konuların ciddi şekilde yürütülmesini bizzat Bakanlar Kurulu’nun takip edeceğini ifade etmişler ve konuların ciddi şekilde takip edilip yürütüleceği, ancak bunun bir tehdit ve zorlama altında yapıldığının imajının verilmemesi gerektiğini, çünkü Türkiye’nin güvenliğinden Bakanlar Kurulu’nun sorumlu ve Milli Güvenlik Kurulu’nun ise istişari bir kurum olduğunu, hükümetin bu mesuliyeti müdrik olarak görevde bulunduğunu, görevini dikkat ve itina ile yerine getireceğini, bu hususlardan bütün üyelerin hemfikir olduklarını ifade etmişler ve bu görevin dikkatli bir şekilde yerine getirilmesi talimatını vermişler ve ülkede huzurun sağlanması gerektiğini dile getirmişlerdir”