Lug Von Siga’nın kurucusu Gül Ağış, tüketim alışkanlıklarına dikkat çekti

Kapıda kıtlık var. Her şeyi yapayım daha fazla para kazanayım mantığından çıkın. Lug Von Siga’nın kurucusu ve kreatif direktörü Gül Ağış, sorularımızı yanıtladı.

Şehriban Kıraç

Hazırgiyim ve moda markası Lug Von Siga’nın kurucusu ve kreatif direktörü Gül Ağış, her alanda çok hızlı bir tüketimin olduğunu vurgulayarak  “Doyumsuz olmamak lazım. Bu dünyadan ne alıyorum diye değil ne veriyorum diye düşünmeliyiz” dedi.

- Tasarım dünyası nereye gidiyor?

Dijital, her şeyin dinamiğini değiştirdi. Piyasada zanaat, kültürle  beslenen markalara ihtiyaç var. Herşeyin aynı olmadığı tasarımlar isteniyor. Çok hızlı tüketim var, bu beni yoruyor. Her birimizin biraz düşünüp bu evrene ne veriyoruz diye düşünmesi lazım. Kapıda kıtlık. Biz organik pamuk kullanımını artırıyoruz, daha az polyester kullanıyoruz. Her sattığımız ürüne karşılık beş ağaç dikiyoruz. Bu dünyadan ne alıyorum değil de ne veriyorum diye bakıyoruz. Her şeyi yapayım daha fazla para kazanayım mantığından çıkmalıyız. Doyumsuz olmamak lazım. Milyon adetler üretmek zorunda değilsin. Bunu yapmadan da dünya markası olunur. Mesela benim müşterilerim geliyor iki elbise alıyor, üçüncüyü almayın diyorum. Gerek yok, birbirine benziyor. 

- Koleksiyonları geliştirirken nelerden esinleniyorsunuz? 

İlk koleksiyonumu 13 yıl önce küresel ısınmayla ilgili yapmıştım. O zaman kimse anlamadı. Güçlü ve inancı doğrultusunda giden kadınların hayranı oldum. Her şeye direnen, farklı olabilen... Frida Kahlo, Agatha Christie, Simone de Beauvoir’dan etkilendim, onlardan esinlenip koleksiyonlar yaptım.

- Girişimci olmak isteyen kadınlara neler öneriyorsunuz? 

Kendinize olan inancınız tamsa yola çıkın ve asla vazgeçmeyin. Özenti işler yapmasınlar. Gençler şu anda çok sabırsızlar. Tüketimde de böyle. Hemen şimdi sahip olmak zorunda değilsin. Ben her şeyi yaparım psikolojisi olmamalı. Sesin kötüyse çıkıp şarkı da söyleme. 

- Kadına şiddet çok arttı, nasıl çözülecek bu?

Devletin önemli kurallar ve yasalar oluşturması gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi yaşatır. Biz yıllar önce “gözyaşları şahidimdir” diye töre koleksiyonu yapmıştık. Sanatçıların, öne çıkan insanların bu sorunu daha fazla dillendirmesi gerekiyor. Kadınları destekleyecek projeler geliştirilmeli.

- Nasıl başladı kariyer yolculuğunuz?

4 yaşında etek çizerek başladı benim serüvenim. Sonra 16 yaşında Paris’e moda okuluna kabul edildim. Ama annem izin vermedi gitmeme. Bilkent Üniversitesi’nde İngiliz dili ve edebiyatı okudum. Sonra “İtalya’ya gideceğim, bu işi sıfırdan öğreneceğim” dedim. Milano Istituto Marangoni’de moda tasarımı okudum. Sınıfımı birincilikle bitirdim. 

Politecnico Di Design Üniversitesi’nde yüksek lisansa binlerce kişi arasında seçilen tek yabancıydım. Armani’de staj yaptım. Annemin vefatıyla Türkiye’ye döndüm. O dönem Dior’dan teklif almıştım ama kabul etmedim. Hazırgiyim şirketi kuracağım ve dünyaya satacağım dedim. Bizim köklerimiz çok değerli, bunları ön plana çıkarmamız lazım. Şimdi markamızla ABD, İngiltere, İtalya, Almanya, Avusturya’nın da dahil olduğu 60’ı aşkın noktada varız. Dünyaya katma değerli ürünü kabul ettirdik. Vegan kumaşlar kullanıyorum.