İstanbul'dan İzmir Marşı'yla bir Kızıl Ordu geçti
Dünyanın en güçlü koroları arasında gösterilen Rus Kızıl Ordu Korosu'nun, Türk ses sanatçısı Haluk Levent ile birlikte icra ettiği konserde, her iki ülkenin yakın tarihlerine ışık tutan kahramanlık marşları ve türküler coşkuyla seslendirildi.
Mustafa Birol GügerModern askeri orkestraların yaygınlaşmasından çok önce askeri mızıkalar, icra ettikleri coşkulu marşlar ile savaş meydanlarında askerlerin savaş şevkini yüksek tutmaya çalışırdı.
VIII. yüzyılda dikilen Orhun Yazıtları'nda sözü edilen 'Tuğ Bandosu'nun yanı sıra Kaşgarlı Mahmut, İbn Haldun ve İbn Battuta'nın eserlerinde sözünü ettiği 'Nevbet' adlı mızıka topluluklarından, Türk askeri bando geleneğinin kökleri hakkında bilgi sahibi olmak mümkün. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Avrupalı muadillerine ilham verecek olan 'Mehterân' ile başlayan bando serüvenimiz, bugün en modern standartlarda, Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası ile devam etmekte.
Askeri orkestralar, günümüzde milli marşlar ve yurt türkülerinin yanı sıra jazz, rock and roll, oda müziği ve hatta popüler ezgiler ile geniş bir yelpazede dinleyicilere coşkulu müzik ziyafetleri sunmayı sürdürmekte. Bu orkestralar arasında belki de en çok bilineni, 'Kızıl Ordu Korosu' adıyla tanıdığımız Alexandrov Ensemble.
RUS VE TÜRK KAHRAMANLIK EZGİLERİ BİR ARADA
Pek çok Türk dinleyici, 27-28-29 Eylül tarihlerinde Vadi İstanbul’da gerçekleşen konserler serisi ile birlikte ilk kez Kızıl Ordu Korosu'nu canlı dinleme fırsatı buldu.
İstanbulluların yoğun ilgi gösterdiği konser, koroya mensup Rus askerlerin, Türk ve Rus bayraklarıyla gerçekleştirdiği resmi geçit töreni ile başladı. Konserde, Rus kahramanlık ezgileri ve marşlarının yanı sıra en sevilen ordu marşlarımız ve milli mücadele tarihimize ışık tutan kahramanlık türküleri de dinleyiciyle buluştu.
Konserde seslendirilen Sovyet marşları arasında en büyük heyecanı şüphesiz "Katyuşa" ve "Kalinka" uyandırdı. Konser sonrası merakla, 1938'de Matvey İsaakoviç Blanter tarafından bestelenen ve Mikhail Isakovsky tarafından yazılan Katyuşa'nın sözlerine göz attığımda, aşka ve doğaya dair güçlü referanslar içeren bu ezginin, bu denli canlı ve yurtsever bir tonda, ancak Kızıl Ordu Korosu tarafından icra edilebileceğine kanaat getirdim. Her iki parça da dinleyicilerden büyük alkış aldı.
ÇANAKKALE'DEN EKİM DEVRİMİ'NE
Haluk Levent'in koro ile birlikte icra ettiği ilk eser Çanakkale Türküsü'ydü. Bu destansı eserin konu aldığı Çanakkale Savaşı'nın Sovyet tarihi açısından önemi büyüktü. Repertuar hazırlanırken bu durum dikkate alınmış mıdır bilinmez, ancak Türklerin, Çanakkale'de İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı yürüttükleri direniş sayesinde Çarlık Rusyası'nın ikmal kaynakları kesilmiş ve bu durum Sovyet Devrimi’ni hızlandırmıştı. Ardından Çarlık Rusyası yıkılmış ve yeni kurulan Sovyet Rusya, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı veren milli güçlerle ittifak yapmıştı. Bu durum, Atatürk'ün de atıf yaptığı şekliyle, Anadolu İhtilali'nin başarıya ulaşmasına büyük katkı sunmuştu. Kızıl Ordu ile Haluk Levent'in birlikte seslendirdiği bu destansı türküyü, savaşa ait orijinal görüntüler eşliğinde, bu duygularla dinledim.
SAKARYA VE HARBİYE
Kızıl Ordu Korosu ile Haluk Levent'in birlikte seslendirdiği diğer eserler arasında benim de en sevdiğim Cumhuriyet marşı olan Sakarya Marşı'nın yer alması sevindiriciydi. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, 'Türk ulusunun Melhame-i Kübrası' olarak tarif edilen Sakarya Meydan Muharebesi'nin hemen ardından, büyük usta ve milli mücadele kahramanı Ahmet Cemalettin Çinkılıç tarafından bestelenen bu eşsiz eser, Kızıl Ordu Korosu tarafından büyük bir profesyonellikte seslendirildi. Repertuarda ilgi çeken bir diğer marşımız ise şüphesiz Harbiye Marşı idi. Dünya sahnesinde senfonik anlamda bu denli güçlü eserlere sahip olmak gerçekten büyük bir gurur. Kızıl Ordu Korusu ise marşlarımıza kattığı özgün yorumu ile övgüyü fazlasıyla hak ediyor.
"ARHAVİLİ İSMAİL'İN HİKAYESİ: DOSTLUĞUN NİŞANESİ"
Haluk Levent'in koro ile birlikte seslendirdiği bir başka eser olan 'Arhavili İsmail'in Hikâyesi', gerçekte Türk-Rus dostluğunun nişanesi gibidir, zira kurgusal bir karakter olan İsmail, sert savaş koşulları altında Batum'dan Trabzon'a, Sovyetler tarafından sağlanan mermi ve silahları sevk etmektedir. O silahlar, Anadolu'da emperyalist işgalcilere karşı kullanılacak ve bir ulusun kurtuluşuna büyük katkı sunacaktır. Zülfü Livaneli'nin 1978'de çıkardığı 'Nazım Türküsü' adlı albümü sayesinde ilk kez dinleyiciyle buluşan bu eser, repertuarda yer alan en anlamlı eserlerden biriydi.
"YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE"
Usta sanatçı, büyük sürprizi sona saklamıştı. Bu sürpriz, her şeye karşın büyük önder Atatürk'ün izinden gitme kararlılığını göstermiş kitlelerin dilinde adeta bayrak olmuş İzmir Marşı'ydı. Levent, milli mücadele kahramanlarını selamlarken kitle hareketlendi. Karakol Cemiyeti'nden Yenibahçeli Şükrü, Hamza Grubu'ndan Yüzbaşı Seyfettin, Mim Mim Grubu'ndan Topkapılı Mehmet Cambaz; Tayyar Rahime, Kara Fatma, Gördesli Makbule; Urfa'mız, Afyon'umuz, İzmir'imiz; bağımsızlık tarihimiz...
Usta sanatçı sözlerini, "Yaşasın tam bağımsız Türkiye" diye haykırarak bitirdi. Kitle hem onu, hem de canlı izleme fırsatı bulduğu efsanevi Kızıl Ordu Korosu'nu ayakta alkışladı. Bugünlerde insanlar başkomutanın adını nerede duysa avuçlarını patlatırcasına alkışlamak istiyor, fakat bu konser bir başkaydı...