Çikolata kistinde 'kanser riski' uyarısı

Prof. Dr. Ömer Lütfi Tapısız, "Çikolata kistlerinde kanser görülme sıklığı yüzde 0,8'in altındadır. Ancak bu oranın 45 yaş üstü ve 9 santimetreden büyük çikolata kistine yani endometriomaya sahip hastalarda artacağı bilinmelidir" dedi, yurttaşlara uyarılarda bulundu.

AA

Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Tapısız, çikolata kistlerinde kanser görülme sıklığının yüzde 0,8'in altında olduğunu, ancak bu oranın 45 yaş üstü ve 9 santimetreden büyük endometriomaya sahip hastalarda artacağını bildirdi.

Tapısız, halk arasında çikolata kisti olarak bilinen endometriozis hastalığında doğru teşhis ve multidisipliner yaklaşım uyarısında bulundu.

Tapısız, kadınlar arasında sıklıkla görülen endometrioziste, ağrılı regl dönemleri, karnın alt bölgesinde sürekli ağrı hissetmek, büyük tuvalete çıkarken zorlanma ve ağrı, sık idrara çıkma gibi şikayetlerin en çok görülen belirtiler olduğunu vurguladı.

Bunlardan bir ya da birkaçını hisseden kadınları hemen hekime başvurmaları noktasında uyaran Tapısız, endometrioziste doğru teşhis ve tedavinin önemine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

  • "Endometriozis hastaları çoğunlukla 25-35 yaş arasında ve üreme çağındaki kadınlardır. Fizik muayene bulguları hastadan hastaya farklılık göstermekle birlikte, endometriozis lezyonlarının yerleştiği yerlere göre rahim arka duvarında nodüller, yumurtalıkta kistler, muayenede ağrılı bölgeler ile kendini gösterebilir. Ultrasonografi, ihtiyaç duyulduğunda manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri ile çikolata kistleri, rahim arka duvarında ve idrar kesesinde yerleşik nodüller görüntülenebilir.
  • Kesin tanı, laparoskopi denilen kapalı yöntem ameliyat ile göbek deliğinden optik bir kamera ile girilerek karın içi organların değerlendirilmesi ve lezyonlardan biyopsi alınması ile konulur. Bu ameliyat ile endometriozis yaygınlığı, yapışıklıklar görülmekte ve aynı anda hem tanı hem tedavi mümkün olabilmektedir."

"DOĞRU TEŞHİS VE TEDAVİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR"

Tapısız, kadınların en çok merak ettiği soruların başında endometriozisin gebe kalmaya engel olup olmadığının geldiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

  • "Endometriozisli hastaların yüzde 30-50'sinde maalesef çocuk sahibi olmada zorluk veya çocuk sahibi olamama durumu bulunmaktadır. İnfertil yani çocuk sahibi olamayan hastaların ise yüzde 25-50'sinde endometriozis tespit edilmektedir. Görüldüğü üzere endometriozis infertilitenin çok önemli bir nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.
  • Endometriozis gerek lezyonlarına bağlı yaptığı yapışıklıklar nedeni ile rahim-tüp-yumurtalık iletişiminde bozukluklara neden olabilmekte gerekse de yumurtalıkta oluşturduğu çikolata kistleri yani endometriomalar nedeni ile yumurtalık rezervinde azalmalara neden olabilmektedir."

Çikolata kistlerindeki kanser riskini de değerlendiren Prof. Dr. Tapısız, riskin kistin büyüklüğüne ve kadının yaşına göre değiştiğini vurguladı.

Prof. Dr. Tapısız, "Çikolata kistlerinde kanser görülme sıklığı yüzde 0,8'in altındadır. Ancak bu oranın 45 yaş üstü ve 9 santimetreden büyük çikolata kistine yani endometriomaya sahip hastalarda artacağı bilinmelidir. Görüntüleme yöntemlerinde kanser şüphesi bulunan, 9 santimetreden büyük çikolata kisti olan 45 yaş üstündeki hastalarda kanser görülme sıklığı artacağından bu hastaların detaylı bilgilendirme sonrası jinekolojik onkolojik cerrahi tecrübesi olan cerrahlarca opere edilmesi uygun olacaktır" ifadelerini kullandı.

Endometriozisin tedavisinde öncelikli olarak ilaç tedavilerinin tercih edilmesi gerektiğinin altını çizen Tapısız, endometriozis hastalığının tedavisinin hastaya, hastalığın şiddetine ve hastanın gebelik planına göre temelde şekillendiğini aktardı.

Tapısız, gebelik arzusu olan bir hastada gebeliği ön planda tutarak yaş ve yumurtalık kapasitesine göre tedavi planlaması yapıldığını aktararak, "Sıklıkla semptomların şiddetine göre tedavide ilk tercih edilmesi gereken yöntem ilaç tedavileri olmalıdır. Bazı durumlarda hastalığın cerrahi ile tedavi edilmesi gerekebilmektedir. Cerrahide yaklaşım her zaman ilk olarak laparoskopi yani kapalı yöntem ile olmalıdır. İleri düzey laparoskopik cerrahi yapabilmeyi gerektiren bu hastalığın cerrahi tedavisi, bu konuda yoğun eğitim almış, deneyimli cerrahlarca yapılmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.