'Bipolar bozukluğu' olan kişileri damgalamak, hastaların hayatını etkiliyor

Dr. Öğr. Üyesi ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi Direktörü Zeynep Maçkalı, "Gazeteler ve sosyal medyada çıkan haberlerde adli vaka öykülerinin eksik sunulması, intihar, uyuşturucu madde ve alkol kullanımıyla bipolar bozukluklar arasında hızlı bağlantıların kurulması bipolar bozukluğu olan kişiler ve ailelerini derinden etkiliyor" dedi.

AA

Eski adıyla manik-depresif hastalık olan, kimi kaynaklarda iki uçlu bozukluk olarak da geçen bipolar bozukluk, taşkınlık ve çökkünlük dönemlerin arasında kişilerin olağan, her zamanki iyilik hallerinde oldukları dönemlerle yaşam boyu devam eden bir duygu durum bozukluğu olarak tanımlanıyor.

Dr. Öğr. Üyesi ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi Direktörü Zeynep Maçkalı, damgalamanın bipolar bozukluğu olan kişilerin hayatını derinden etkilediğine ve tedaviden kaçınmalarına neden olabildiğini belirtti.

BELİRTİLER NE?

Bipolar bozukluğu tanısının kişinin sahip olduğu özelliklerden sadece biri olduğunun unutulmaması gerektiğini kaydeden Maçkalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Manik dönemlerde yükselmiş veya huzursuz duygu durumun yanı sıra aşırı hareketlilik, hızlı konuşma, özgüvende artış, uyku ihtiyacında azalma gibi belirtiler görülür. Depresif dönemlerde ise, kişinin sürdürdüğü neredeyse bütün etkinliklere dair ilgi ve istek kaybı, keyifsizlik, yeme alışkanlıklarında değişim, aşırı uyuma veya uyku ihtiyacında azalma, konuşmada azalma, hareketlerde yavaşlama, yorgunluk, enerji azlığı, dikkatin kolaylıkla dağılması gibi belirtiler görülür.

Duygu durumun düzenlenmesinde ilaç tedavilerinin yanı sıra bireysel veya grup psikoterapileri, ruhsal iyileştirme yönelik uygulamalar gibi psikososyal destek çalışmaları, etkili tedavinin vazgeçilmez parçalarıdır."

"TANI KONAN KİŞİLERİN VE AİLELERİNİN HAYATINI ETKİLİYOR"

Damgalamanın hem bipolar bozukluk tanısı konan kişilerin hem de ailelerinin hayatını derinden etkilediğini kaydeden Maçkalı, damgalamayı engellemek için her şeyden önce hastalığa dair yanlış inanışların önüne geçilmesi gerektiğini belirtti.

Maçkalı, şunları kaydetti:

"Gazetelerde ve sosyal medyada çıkan haberlerde adli vaka öykülerinin eksik sunulması, intihar, uyuşturucu madde ve alkol kullanımıyla bipolar bozukluklar arasında hızlı bağlantıların kurulması bipolar bozukluğu olan kişiler ve ailelerini derinden etkiliyor. Ruhsal hastalıklara dair yanlış inanışlar damgalamaya, bu da ayrımcılığa neden oluyor.

Bipolar bozukluğu olan kişiler, damgalamadan kaçınmak için yardım veya tedavi almayı geciktirebiliyor. Bu kaçınma, kimi zaman kendilerini ailelerinden ve sosyal çevrelerinden uzaklaştırıp, izole etmelerine neden olabiliyor. Bipolar bozukluğu olan kişilerin bu durumu tek başına çözmeleri gereken bir durum olarak görmemeleri gerekiyor.

Bunu kişisel bir zayıflık olarak görmeleri, kişilerin kimi zaman kendilerinden şüphe duymalarına, utanç ve suçluluk hislerine kapılmalarına neden olabilmektedir. Bipolar bozukluğa sahip olmanın, kişinin sahip olduğu özelliklerden sadece biri olduğu unutulmamalı. Kişinin kendini sadece bu hastalıkla tanımlaması da özgüveninin azalmasına sebep olabilir. Psikiyatrik ve psikolojik yardım, yaşanan duygu durum dalgalanmalarıyla baş etmek için kişilerin ihtiyaç duyabilecekleri desteği sağlayabilmektedir."

Uluslararası Bipolar Bozukluklar Derneği’nin (IBSD) verilerine göre, dünyada 60 milyon insan bipolar bozukluğa sahip. Türkiye’de bipolar bozuklukların 2 milyondan fazla insanda görüldüğü, aileleriyle birlikte 6 milyondan fazla insanın hayatını etkilediği tahmin ediliyor.

Dünya Bipolar Günü, dünya çapında bipolar bozukluğa dair toplumu bilinçlendirerek farkındalık oluşturmayı, bipolar bozukluğu olan kişilere yönelik damgalamanın önüne geçmeyi hedefliyor.