29’uncu Taraflar Konferansı COP29, 11-22 kasım 2024 tarihleri arasında Azerbaycan’da
Yeşil teknolojileri ve bazı ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele kapsamında gerçekleştirdiği adımları iklim iyimserliği bağlamında dile getirmek önemli.
Ayça CeylanYaz ayları boyunca neredeyse her gün kırılan sıcaklık rekorları, küresel ısınma nedeniyle şiddetini artıran hava olayları, kuraklık, temiz suya ulaşmada zorluk, hava kirliliği, gelişmekte olan ülkelere verilen iklim finansmanı sözlerinin tam olarak yerine getirilmemesi ile 2024 yılı iklim açısından küresel ölçekte pek de iyi bir karneye sahip olamadı. Elbette yeşil teknolojileri ve bazı ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele kapsamında gerçekleştirdiği adımları iklim iyimserliği bağlamında dile getirmek önemli. Tüm bu söz ettiğim durumların yıl bitmeden ele alınacağı insan ve gezegen sağlığı açısından yılın en önemli etkinliği olan COP29 ise yaklaşıyor. COP29’a iklim bağlamında köprüden önce son çıkış demek yanlış olmaz.
COP NEDİR?
29’uncu Taraflar Konferansı COP29, 11-22 Kasım 2024 tarihleri arasında Azerbaycan’ın Bakü kentinde düzenlenecek. Etkinliğin geçmişinden söz edecek olursam Taraflar Konferansı (COP), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) ana karar alma organıdır. COP’un ilk zirvesi Mart 1995’te Almanya’nın Berlin kentinde düzenlendi ve her yıl UNFCCC’nin himayesinde farklı ülkelerde düzenlenmeye devam ediyor.
COP29’UN ÖNEMİ
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni imzalayan 198 ülkenin katılacağı COP29 uluslararası işbirliği için önemli bir fırsat. Bir süredir bu konferansın diğer konferanslardan daha yoğun ve gergin olabileceği yönünde de düşünceler var. Bunun ana nedeni COP29’un “finans COP’u” olarak da nitelendirilmesi. Konferansta gelişmekte olan ülkelere küresel ölçekteki iklim eylemleri için nasıl ve ne miktarda finansman akışı sağlanacağına özel bir vurgu yapılacak.
Konferansın bu yıl bir kez daha gündeminde olacak diğer konuların başında ise karbon piyasalarındaki durum ve ülkelerin ulusal katkıları (NCD) geliyor. Paris Anlaşması gereği ülkeler, ulusal katkılarını (NDC) şubat ayına kadar güncellemek zorunda. Bazı ülkelerin ise ulusal katkılarını COP29’da duyurması bekleniyor. Konferans öncesi en çok sorulan sorulardan biri küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 1.5oC üzerinde sınırlamak için ülkelerin katkı payları yeterli olacak mı?
KAYIP VE HASAR GÜNDEMDE
İklim finansmanı geçtiğimiz yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nin ev sahipliğinde Dubai kentinde yapılan COP28’de de ele alınmıştı. Konferansa katılan ülkelerin delegeleri, iklim değişikliğinin yol açtığı kayıp ve hasarlarla mücadele eden savunmasız ülkelerin kayıp ve hasarlarının telafi edilmesine yardımcı olacak bir fonun faaliyete geçirilmesi konusunda anlaşmaya vardı. Fon, iklim değişikliğinin ön saflarında yer alan ve kuraklık, sel ve yükselen denizler gibi giderek artan aşırı hava olaylarının yol açtığı yıkımın maliyetiyle mücadele eden gelişmekte olan ülkelerin ve hak savunucuların 32 yıllık baskısının da sonucunda gerçekleşen bir kazanım olarak ele alınabilir. Öte yandan fonun miktarı ile ilgili eleştiriler de bir hayli fazlaydı. BM tarafından yayımlanan bir rapora göre iklim değişikliği nedeniyle gelişmekte olan ülkelerdeki kayıp ve hasar miktarı 2030 yılına kadar yılda 150-300 milyar dolara ulaşabilir. Yeni bir uluslararası kayıp ve hasar fonu için kurallar hazırlayan 14 gelişmekte olan ülke üyesi, Ağustos 2023’te Dominik Cumhuriyeti’nde düzenlenen toplantıda kayıp ve hasar fonunun asgari miktarının 100 milyar dolar olmasını talep ediyordu. COP28’den kayıp ve hasar fonu için başlangıç olarak ise yaklaşık 420 milyon dolar taahhüt var. Kayıp ve hasar konusu 2025 yılında Brezilya’nın Belem kentinde gerçekleşecek COP30’da yine gündemde olacak. Birleşmiş Milletler “1.5oC hedefine giden yol haritası” kapsamında süreklilik ve tutarlılık sağlamak amacıyla COP28, COP29, COP30’u COP Başkanlıkları Troykası olarak tanımlıyor.
Unutmadan, geçtiğimiz yıl COP28’de ilk kez gerçekleştirilen küresel stok sayımı yapıldı. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi verilerine göre küresel emisyonların mevcut yörüngesi, tüm iklim eylem planları dikkate alındığında bile küresel sıcaklık artışını 1.5oC ile sınırlamakla tutarlı olmadığından, en iyi ihtimalle büyük bir azaltma açığı olduğu söylenebilir. İklim değişikliğine uyum politikaları da gereken seviyelerde değil ve dünya aşırı iklim olaylarından kaynaklanan artan kayıplar yaşamaya devam ediyor. İklim eylemine yönelik artan ihtiyaçlar ne mevcut destekle ve ne de harekete geçirilen destekle uyuşmayarak finansman açığını büyütüyor.
MAVİ VE YEŞİL BÖLGELER NE DEMEK?
Mavi bölge; tüm resmi oturumların, toplantıların, yan etkinliklerin ve basın toplantılarının, BM İklim Değişikliği tarafından yönetilen resmi konferanslar ve müzakerelerin alanıdır. Mavi bölgeye yalnızca parti delegasyonları, devlet başkanları, kabul edilen gözlemciler ve akredite basın girebilir.
Yeşil bölge, kamudan ve özel işletmelerden temsilecilerin, basın mensuplarının, akademisyenlerin, gençlerin, yerli toplulukların, sivil toplum kuruluşlarının ve mavi bölgenin resmi temsilcilerinin bir araya geldiği işbirliği ve deneyim paylaşımı alanı görevi görmektedir.
TÜRKİYE’NİN İKLİM KARNESİ NASIL?
Ne yazık ki ülkemiz geçtiğimiz yıl COP28’de fosil yakıtlardan çıkışa yeşil ışık yakmadı. Bununla beraber yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına çıkarmayı taahhüt eden ülkeler arasında da yer almadı. Aynı zamanda kayıp ve hasar fonundan yararlanmak isteyen kırılgan ülke statüsünde yer almayı talep etti. Tüm bunlarla beraber iklimle mücadele kapsamında önemli 9 girişime de katıldı. Ancak küresel ısınmanın etkilerini her geçen gün daha yoğun şekilde deneyimlerken ülkemiz iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında fosil yakıttan çıkış konusunda daha hızlı ve etkili uygulamalar devreye almalı. Hepimizin bildiği gibi iklim değişikliği sağlık krizidir hem insan hem de gezegen için. COP29’da Türkiye Pavilyonu’nda gerçekleştirilecek olan etkinliklerden “Deniz çayırlarının korunması ve mavi ekonomi”, “iklim krizi ve kadınlar”, “Yeşil zeka: Al küresel iklim eylemini nasıl yönlendirebilir?” ve “Döngüsel ekonomi ve sıfır atık” merakla beklediklerim arasında.