Zeytin dalı uzatmak...!

KONUK YAZAR | Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Cumhuriyet Ege için yazdı...

cumhuriyet.com.tr

Son günlerde içinde yaşadığımız savaş ortamı ve zeytinliklerimizi maden ocaklarına kurban edecek yeni "Zeytinlikler Genelgesi" nedeniyle 24.12.2021 günlü "Zeyni Dalı Uzatmak" başlıklı yazımı tekrar dikkatinize sunarım.

İnsanlara günlük yaşamlarında birçok yarar sağlayan, insanlığın kutsal saydığı inançlarda da ilham verici olan zeytin ağacı toplumsal kavramlarda, eylemlerde de bir simgedir. 

Taşıdığı ölümsüzlük kavramı, onca acılara, yıkımlara, yok oluşlara neden olan “savaş”ın karşısına dikilir. 

Zeytin ağacı ve dalı “savaş”a karşı “barış”ın simgesi olur.

Bazen “tek başına” dağlarda bayırlarda poyrazla süzülür, bazen “bir orman gibi kardeşçesine” yamaçlara yayılır, süsler.

Eski Helen dünyasında “daha iyi olmak, insanlara örnek olmak” amacıyla yarışmalar yapılırdı. “Ustalık” anlamına gelen “athlos” sözcüğünü, İzmir’in Meles Çayı kıyısında dolaşıp şiirler söyleyen ozan Homeros  “yarışma” anlamına kullanıyordu. Günümüz dillerine “atlet” olarak dönüşmüş bu sözcük. 

Yarışmaları kazananlara büyük saygı duyulur,  “genç adamı” simgeleyen “Kuros” denen heykelleri yapılırdı.

Anadan doğma, çıplak yarışırdı erkek atletler. Böylece, kazandıkları zaferde kendi yeteneklerinden başka hiçbir etkinin olmadığını kanıtladıkları düşünülürdü.

Çıplak yarışan genç adamlardan birinci gelene Atina’daki Zeus Tapınağı’nın hemen arkasında bulunan kutsal sayılan zeytin ağacından, altından yapılmış bir orakla bir çocuk tarafından kesilen “zeytin dalı”ndan yapılmış bir “taç” takılırdı.

Bu gelenek tüm dünyada hala sürüyor. “Daha iyi olmak” için yapılan yarışmalar, barış ortamında yaşanmalıydı! Dostluk, dayanışma, yardımlaşmayla!

“Üretimin, ürünün, dingin yaşamın”, kısaca “barış”ın simgesiydi zeytin dalı.

Bugün de çekişme, çatışma, savaş istemeyenler karşıtlarına “zeytin dalı” uzatmıyor mu?

Zeytin dalının getirdiği barış kavramı göksel inançlara da yansır.

Büyük tufan sonunda Nuh’un gemisi Ağrı ya da Cilo Dağı’nın tepesine oturunca, etrafı engin sularla çevrili Nuh peygamber, basılacak toprak aramaları için gemiden gökyüzüne üç kuş salar. 

Üçünden de birer dilek dilenir. “Kelaynak kuşu” bereket getirecektir. Çünkü ürünlerdeki börtü böceği yer bu kuş ve üretimin verimini  arttırır.

 “Kırlangıç” yıldırım gibi uçar ve yeni yuva yapmanın ustasıdır. Ondan “yeni bir çağ” başlatması beklenir. 

“Güvercin” ise her zaman sakin, sessiz ve uyumludur. Güvercin’den “barış” getirmesi umulur.

Kuşlardan bir tek “güvercin” geri gelir gemiye. Kırlangıç ve Kelaynak kuşu sonsuz gökyüzünde kaybolur.  

Gagasında bir “zeytin dalı” taşımaktadır güvercin. İnsanlık, “bereket ve yeni çağın” ötesinde “barış” umut etmelidir. 

Erken Hıristiyanlıkta, mezarlar yaşamın ölüme üstün gelmesini dilemek için zeytin dallarıyla süslenirdi. Ölüme karşı yaşam istiyordu insan! Barış ise bunu en önemli ortamıdır.

“Barış” ekmek kadar, su kadar gereklidir insana. 

Bu kavramlar dünyamızda yüzyıllardır varlığını sürdürüyor. “Güvercin ve zeytin dalı”  bugün de evrensel barış isteminin simgesi değil mi? 

Binlerce yıllık zeytin ağacı, çağrışımlarla, “dünyada barışın” egemen olmasına yardımcı olmaya devam ediyor. 

Çağımızda ve bölgemizde uzun yıllardır yüzbinlerce erkeği, kadını, çocuğu ölüme sürükleyen, yerinden yurdundan eden, göç yollarına iten acımasız savaşlar yaşanıyor.

Savaştan çıkar sağlayanlar durmadan savaşı kışkırtıyor.

Barışçıl ortamlarda konuşularak, karşılıklı anlayışla çözümlenebilecek sorunlar çatışmalara yönlendirilerek içinden çıkılmaz bir hale sokulmaya çalışılıyor. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir”. Evet, “yurtta barış, dünyada barış” olmalıdır.

Zeytin ağaçları ürün vermeli. Ürünlerini insanlar hakça paylaşmalı. Yağının ışığı bize sonsuzluğu, kökleri ölümsüzlüğü anımsatmalı.

İnsanlar başlarında yaşam kaygısı, savaş korkusu değil barış çelenkleri taşımalı.

Sefa Taşkın
24.12.2021
Karşıyaka/İzmir