Yorulmaz: Bu ülkede nasıl sanat yapacağız?
İzmirli oyuncu Zeki Yorulmaz: Konserler, festivaller, şarkıcılar nasıl yasaklanır? Böyle rezillik olabilir mi? Ülkede sanat özgürlüğü yok.
Erman ŞentürkTiyatroda 50. yılını geride bırakan İzmirli tiyatro sanatçısı Zeki Yorulmaz, sanatın dünü, bugünü, yarını hakkında Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu. Televizyon izleyicilerinin Fatmagül’ün Suçu Ne, Yağmurdan Sonra, Büyük Buluşma, Kollama gibi yapımlardan hatırladığı kariyeri boyunca 20’ye yakın tiyatro oyununda görev alan 72 yaşındaki Yorulmaz, içindeki sanat aşkını, tiyatroların günümüzdeki durumunu, televizyon ile tiyatro ilişkisini ve Fransa’daki oyunculuk tecrübelerini anlattı. Günümüzdeki siyasi ortamın sanatı olumsuz etkilediğini aktaran Yorulmaz, “Biz bu ülkede nasıl sanat yapacağız? Bugün festivaller, konserler, şarkıcılar nasıl yasaklanıyor, görüyoruz. Böyle bir rezillik olabilir mi? Bizi yönetenler kalkıp “Ben böyle sanatın içine tüküreyim” diyebiliyor. Hadi tükürdüğün şeyi yap da görelim o zaman. Bugün karşımızda sanat düşmanı bir hükümet var” sözleriyle iktidarı eleştirdi.
Tiyatro ile nasıl tanıştınız, kaç yıldır tiyatroculuk yapıyorsunuz?
Tiyatroyla İzmir Türk Koleji’nde okuduğum yıllarda eski Halkevleri sanatçısı Cahit Gürkan hocamın sayesinde tanıştım. Tiyatro aklımın ucundan dahi geçmezdi. Haluk Bilginer, Tamer Levent, Volkan Severcan, Nesrin Kazankaya gibi birçok isimle aynı okuldan, aynı ekolden yetiştik. Mezun olduktan sonra da Ankara’da konservatuvar sınavına Levent Kırca ile birlikte girdim. O yıllarda tiyatrocu olmadan önce dolmuşlarda muavinlik yapıyordum. Eskiden devlet tiyatrosu ve konservatuvar çok rağbet görmüyordu, bu kadar saygı gösterilmezdi. Hatta babam sınava gittiğimi duyunca gülerek “Bizim oğlan köçek olacakmış” dedi ve benimle dalga geçti. 1968’de İzmir Devlet Tiyatrosu’na girdim. 50 yılın aşkın süredir tiyatronun içerisindeyim.
Sanat kavramı sizin için ne ifade ediyor?
Sanat gerçekten gönül işidir. Tiyatro ile uğraşıp da gerçekten varlıklı olan hiçbir insan yok. Ama televizyon işlerinde çalışıp zengin olanlar da var. Televizyon ve sinema ise başka bir dünya. Televizyondaki işler iyi yapılırsa görmezden gelinecek bir şey değil. Televizyon bir toplumu külliyen katil de yapar, âlim de yapar. Bugün onlarca kanal var. Yandaş kanalları izleyip de vatan için bir şey yapacak kimse çıkar mı? Onca televizyon arasında üç tane, dört tane izlenebilecek kanal var. Halkımız o tarafsız kanalları izlese düşünür, bir ayda doğru yola girer. Biz toplumca 20 yılda hiçbir şey öğrenemedik. Sokak röportajlarına bakın. Böyle bir toplumda nasıl sanat yapacaksınız? Eğitim olmadıktan sonra nasıl sanat konuşacağız? Bugün festivaller, konserler, şarkıcılar nasıl yasaklanıyor, görüyoruz. Böyle bir rezillik olabilir mi? Bizi yönetenler kalkıp “Ben böyle sanatın içine tüküreyim” diyebiliyor. Hadi tükürdüğün şeyi yap da görelim o zaman. Bugün karşımızda sanat düşmanı bir hükümet var. Sanatta özgürlük yok. Eleştiri yok, hiciv yok. Bugün doktorlar yurtdışına çıkıyor. Eğer Türkçe, İngilizce gibi yaygın bir dil olsaydı bugün Türkiye’de sanatçı kalmazdı. Onlar da tıpkı doktorlar gibi yurtdışına kaçar giderdi.
Bir dönem televizyon yapımlarında da rol aldınız. Orada nasıl bir dünyayla karşılaştınız?
En son oynadığım “Fatmagül’ün Suçu Ne?” adlı dizi tam bir başyapıttı. Sanat eseri olan bir yapım, üretim kendisini belli eder. Günümüzde ise sanat kavramının içi boşaltıldı. Buna yakışır bir şey yok. Zaten iyi olan diziler tutmuyor, yayından kaldırılıyor. Bugün ekranlarda dönen yarışmalara, gündüz kuşağı programlarına bir bakın. Hepsi birbirinin aynısı programlar. Peki bunun toplumda yansıması nasıl olacak? Şimdi biz nasıl sanat konuşacağız? Bizde sanat olmaz. Tiyatro bir yana, kitaplara bir bakın. Kitapçıya gittiğinizde eserlerin büyük bölümü yabancı. Yaratıcılık diye bir şey yok.
Genç tiyatrocuları gelecekte nasıl bir ortam ve ne gibi zorluklar bekliyor?
Birçok genç tiyatroya istekle, hevesle geliyor. Ama altyapıları yok. Eğitim hayatı boyunca eğitim sisteminin yetersizliğinden ötürü bir şey görmemişler. Tiyatrocu olabilmek için sadece tiyatro bilmek yetmez. Ya da sadece yetenek yetmez. Hayatı da bileceksiniz. Bugünkü kuşak saçma sapan diziler izleyip yetişiyor. İyi tiyatrocuları, iyi oyuncuları görünce şaşırıyorum, “Bunlar ülkenin bu ortamında nasıl yetiştiler” diyorum. Tiyatro tıpkı toprak gibidir. Ekmezsen, sulamazsan, gübre vermezsen, iyi bakmazsan, biçemezsin. Şu anda bu kıtlığı yaşıyoruz. Bugün bir tiyatro sanatçısı 8-9 bin lira para alıyor. Tatili, bayramı, hafta sonu yok. Tiyatrocular pazartesi hariç her gün çalışıyor. 3-5 kuruş için insan gecenin köründe eve gidip, sabahın köründe işe gelir mi? Tiyatrocu olmak isteyen gençlerin, sanatla uğraşan gençlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor.
Tiyatroların mevcut durumu ve geleceği hakkında neler söylemek istersiniz?
Bugün ne yazık ki seyirci diye bir şey kalmadı. Belden aşağı laflarla dolu bir komedi olsa kapalı gişe oynarız. Seyircinin önemli bir kısmı orta halli izleyiciler ve tiyatroya gitmiş olmak için gidiyor. Eskiden cumartesi günleri birçok memur, öğrenci tiyatro izlemeye gelirdi, yer bulamazdı. Şimdi onlar da kalmadı. Okullarda ödev verilirdi, tiyatro izleyin, yazı yazın denirdi. 200 kişilik salonda iki üç kişiye oyun oynandığını hatırlıyorum. Kapıya çıkıp yoldan bedavaya geleni geçeni çağırsak yine salon dolar. Devlet Tiyatroları artık gözden kaçırılıyor. İzmir’de tüm tiyatrolara gelen izleyici sayısı ortalama 6 bindir. Bir sezonda yaklaşık 30 oyun var. Oyunları takip eden hep aynı 6 bin kişi. Bu gelenlerin içinde yüzde 20’si de aynı oyunu ikinci, üçüncü kere izlemeye geliyor. 18 liraya bilet satılıyordu. Tiyatro sıcak diye, klimalı diye oyunlara gelen var. İnsanlar ekonomik sıkıntı içerisinde, zaten bir tiyatro alışkanlığımız yok. Şimdi nasıl seyirci gelecek? Devlet Tiyatroları zaten orta ve düşük gelir seviyesine sahip kesime hitap ediyor. Yol parası, yemek, bilet parası derken kim evinden dışarı çıkıp da en az 100 lira harcayacak? Bu ortamda tiyatro bile lüks oldu.
Yaptığınız açıklamalar sonrasında zorluklarla karşılaştınız, konuştuğunuz için pişman mısınız?
Devlet Tiyatroları’nda genel müdürün konservatuvar mezunu oğlu için tek kişilik oyun sahneye koydular. Kendi oğlu için bunu yaptı. Siyaset tiyatroya kadar girmiş durumda. Genel müdür davayla görevden uzaklaştırılıyor, sonra bir milletvekili istedi diye görevine geri getiriliyor. Yetenek biriktirilen bir şeydir. Bir anda tiyatrocu, oyuncu olunmaz. Fırsatı sanatçı kendisi yaratmalıdır, bu kimseye hazır sunulmaz. Onlar yüzünden bir sahne çalışanı da Covid-19’dan yaşamını yitirdi. Ben bununla ilgili düşüncelerimi sosyal medya hesabımda yayınladım diye şimdi yazdığım hiçbir oyunu kabul etmiyorlar. Verdiğim oyunlar okunuyor ama sahneye konmuyor. Edebi heyet benim oyunuma hayır oyu veriyor. Neden hayır diyorsunuz diye sorduğumda ise cevap yok. Sistemi, bu yapıyı, liyakatsizliği eleştirdim diye istenmeyen adam ilan edildim.