Yeşil lezzet şöleni: Ege’nin ot kültürü Karşıyaka'da tanıtıldı

Karşıyaka Belediyesi ile Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü iş birliğiyle Ege’nin ot kültürüne dikkat çekmek amacıyla düzenlenen “Karşıyaka Ege Otları Festivali’ tamamlandı. Ünlü İtalyan Şef Danilo Zanna ve Şef Serkan Çakır’ın katılarak atölyede yer aldığı festival, ilgiyle takip edildi.

İZMİR / Cumhuriyet

İki günlük festivalde Ege’nin bereketli doğasında kendiliğinden yetişen ot kültürü tanıtılırken alanında uzman kişilerin söyleşileri de festivale renk kattı. Dışarıda kurulan sembolik pazar alanında, özellikle İzmir mutfağında yaygın olarak tüketilen turp otu, hardal, radika, cibez, arapsaçı, şevketi bostan, ebegümeci, ısırgan otu, helvacık, gelincik ve iğnelik gibi kış mevsimine özgü yabani otlar sergilendi. 

Karşıyaka Ege Otları Festivali’nin ikinci gününün ilk söyleşisinin konuğu yazar Bahriye İplikçi oldu. İplikçi, “Annemin Ot Sepeti, Yarımada Ot Yemekleri” başlığında Urla ve çevresindeki yabani otları, bu otlardan yapılan yemekleri anlatırken kitabının çıkış sürecini katılımcılar ile paylaştı. Söyleşide “Annemin Ot Sepeti” kitabının yazarı İplikçiye, Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Seda Genç eşlik etti. Söyleşinin ardından video gösterimi yapıldı.?

“KÖKLERE ZARAR VERMEMEK GEREKİYOR”

?Doç. Dr. Seda Genç’in otlar ne zaman çıkıyor sorusu üzerine konuşan İplikçi, “Özellikle Urla’da ılıman bir iklim olduğu için Şubat sonunda ot bulabilirsiniz. Ama otlar Mart sonu ve Nisan başı tamamen çıkmış oluyor. Şubat ayında başlayan toplama süreci Haziran ayına kadar devam ediyor. İlk çıkan ot, Şubat ayının başlarında Akkız otu. Suya çok ihtiyacı olduğu için odunsu bir kökü var. Diğer otlar gibi toprağın ısınmasını beklemiyor. Şevketi bostan Haziran’da toplanabiliyor” dedi.

Otların toplanmasının inceliklerinden bahseden ve ekonomik olarak kazanç sağlandığı için farkındalık çalışmalarının olduğunu dile getiren Doç. Dr. Seda Genç’in “Pazar bir kazanç oluşturduğu için herkes ot toplayabiliyor ve pazarlarda satıyor. Bize ot toplamanın incelikleri ile ilgili bilgi verir misiniz? sorusunu yanıtlayan Bahriye İplikçi şunları kaydetti: “Bana ilk söylenen şey Urla’da ‘Nereye gidersen git, bıçağını torbanı eksik etmeyeceksin. Fakat o torbayı da çok fazla doldurmayacaksın, ihtiyacın kadarını toplayacaksın’ oldu. Toplarken köküyle toplamamak gerekiyor, hatta kökü yenen otları bile köküyle koparmamak gerekiyor. Şevketi bostanı yok ettik. Yaprakları da yenebiliyor evet köküyle daha lezzetli ama hiç olmazsa onu köklerken tamamen çıkartmamaya özen göstermeliyiz. O kökü toplamayalım ki gelecek nesillere de aktarabilelim.”

“HEPSİ BİRER ŞİFA KAYNAĞI”?

Halk arasında sağlık için kullanılan otlar hangileri sorusunu yanıtlayan İplikçi şunları söyledi: “Mesela Dedekaşığı dediğimiz bir ot var. Onun diz ağrısına çok iyi geldiği söyleniyor. Yılan burçağı denilen bir ot var, aslında kendisi zehir ama tirşik denilen çorbası da yapılıyor. Tirşik otunun kökü temizleniyor, kesme şeker büyüklüğünde kesiliyor ve beş gün içiyorsunuz hemoroide iyi geliyor. Onun dışında şevketi bostanın böbreklere çok iyi geldiği söyleniyor. Karabaş otu kalp ve damar hastalıklarına iyi geliyor. Enginar ciğerlere çok iyi geliyor. Hepsi birer şifa kaynağı.” Söyleşinin sonunda Doç. Dr. Seda Genç yazar Bahriye İplikçiye plaket ve zeytin fidanı takdim etti. İplikçi, “Buradan Karşıyaka Belediyesi’ne, Yaşar Üniversitesi’ne çok teşekkür ediyorum. Bu tür etkinlikler gerçekten kültürümüzün devamını sağlıyor. Çok önemsiyorum, sizleri kutluyorum” dedi.