Yenidoğan davasında dokuzuncu gün: Mahkemede 'Hasta başına 10 bin TL' itirafı
Yenidoğan davası, bugün ilk duruşmanın dokuzuncu gününde devam ediyor. Tutuksuz sanık Mustafa Kazan, "Hastane yönetimi, Gıyasettin Mert Özdemir'e hasta getirmesi karşılığında, hasta başına 10 bin TL verileceğinden bahsetmişti. Ben de bunu kendisine aktardım" dedi.
Fahrettin Öztürkİstanbul'da, SGK'dan daha fazla para almak için yeni doğan bebekleri, önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, ihmal sonucu en az 10 bebeğin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasında bugün dokuzuncu güne girildi. Geride kalan yedi günde 22 tutuklu sanık ile 12 tutuksuz sanık olmak üzere toplam 34 sanık savunma yaptı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 22 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklar ve tarafların avukatları katıldı.
10.23: "DOKTOR YÖNLENDİRMESİ DIŞINDA BİR İŞLEM YAPMADIM"
Tutuksuz sanık Renginar Molla, "Ben dolandırıcılık ve örgüt üyeliği suçlarını işlemedim. Doktor yönlendirmesi dışında herhangi bir işlem yapmadım. Hasta odaklı çalıştım. Hasan Basri Gök, Fırat Sarı'nın asistanı ve sorumlu hemşire olduktan sonra ben evrak işleriyle ilgilenmedim. Bebeklerde herhangi bir sorun olduğunda mutlaka Fırat Sarı'ya ulaştım, ulaşamadığım zamanlarda Hasan Basri üzerinden ulaşırdım" dedi.
Hasan Basri Gök'ün, "Abla basamakları bire çek" dediği tape sorulan sanık Molla, "Basamakları doktor belirliyordu. Ben bu talimatın Fırat Sarı'dan geldiğini düşündüğüm için 'tamam' dedim. Ama değiştirmedim" dedi. Hesap hareketleri sorulan sanık Renginar Molla, "Yurt dışına çıkacaktım. Bunun için Fırat Sarı'dan para istemiştim o da gönderdi. Ben parayı geri vermek istedim ama kabul etmedi" diye yanıt verdi.
Fırat Sarı'nın avukatı, sanık Molla'ya müvekkili Fırat Sarı'nın bebeeklere yaklaşımını sordu. Molla, "Fırat Sarı bebeklerle ilgilendiğinde titiz davranırdı, dikkatliydi. Yapılması gerekenleri bize söylerdi. Fırat hocadan 'basamakları düşür, epikrizleri değiştir' gibi bir şey hiç duymadım" dedi.
11.18: "HASTA BAŞINA 10 BİN TL"
Şafak Hastanesi'nde idari personel olan ve istifa ederek Kızılay'da çalışmaya başlayan tutuksuz Sanık Mustafa Kazan, Kimya mezunu olduğunu söyleyerek, "Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalışırken 2024'ün Şubat ayında kendi isteğimle istifa ettim. Sonrasında Kızılay'da çalışmaya başladım. Kızılıyda 3-4 ay çalışmıştım ki gözaltına alındım. Şafak Hastanesinde idari personeldim. İmza yetkim yoktu. Boya badana, tamirat, yemekhane gibi işlerle ilgilenirdim. Hasta kabulü, tıbbı işlem gibi yetkilerim yoktu. Eğitimim dolayısıyla da yoktu. Böyle bir örgütün varlığını kabul etmiyorum. Ben gözaltına alındıktan sonra böyle bir örgütten bahsedildiğini öğrendim. Kişileri tanımıyorum, hiçbiriyle herhangi bir para alışverişim de yoktur. Benim sadece Gıyasettin Mert Özdemir ile iki konuşmam var. Bu konuşmalarda da hasta getirmesi karşılığında kendisine para verileceğinden bahsediyorum. Bundan da yönetimden Cem Öztürk bahsetmişti. Ben bunu kendisine aktarmıştım. Hasta başına 10 bin gibi bir ücret verileceği söylenmişti yönetim tarafından. Mert de 'olur-olmaz' gibi bir şey söylemedi. Bir paylaşım olmuştur fakat eyleme geçmemiştir. Mert'e bizzat kendim bir para ödemedim. Bilmediğim bir örgüte bile isteye yardım etmiş olamam. Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçlamasında ise Mert'in eşi Melike Özdemir.. ben kendisini tanımam. Benim kendisine SGK kaydı yapacağımdan bahsedilmiş. Ben böyle bir teklif yapmadım. Zaten Melike Özdemir'in de hastanede kaydı yoktu. Fırat Sarı, Mert Özdemir de ismini burada öğrendiğim Medisense şirketinde kaydı olduğunu söylediler" diye konuştu.
12.36: "HASTANEMDE SUNDUĞUM HİZMETİ TESCİLLETTİM"
Tutuksuz sanık Başhekim Semiha Yavuz, üzerine atılı suçları kabul etmediğini söyleyerek, "İki tane evladım var. Allah herkese evladını bağışlasın. Yaptığım her işi görev aşkıyla yaptım. Bağcılar Şafak Hastanesi’nde çalışıyordum. Sağlık bakanlığı tarafından çok denetim geçirdik. Gururla ifade etmek istiyorum, sağlıkta kalite denetiminde 99.56 puanla hastanemde sunduğum hizmeti tescillettim" dedi.
KENDİSİNİ VE HASTANEYİ ÖVDÜ
Savunmasının başından itibaren yaklaşık 10 dakika boyunca çalıştığı hastanenin ve kendisinin başarılarından bahseden sanık Yavuz savunmasında, "Kapıma gelen herkesi karşıma alarak insan olduğunu hissettirerek yol aldım. Dinlemeden hüküm vermenin bir yöneticinin en büyük yanlışı olarak düşündüm. Yenidoğan ünitemizden de bahsetmek istiyorum. Çok güzel bir ünitem vardı, belki de İstanbul’un en güzel ünitesiydi. Beni gördüğünde bebeğini kimin takip edeceğini görsünler istedim ve anlayacağı dilde, halk dilinde anlattım. Hemşiremle, ilgilenecek kişiyi de yanıma alıyordum. Şahitli gidiyordum, ‘ben bu bilgilendirmeyi yaptım’ demek adına. Kendi hastanemde doğum yapmış bir bebeğin ailesini kabul ediyorsam önce baba ile görüşüyordum, çünkü anne yeni doğum yapmış, doğumdan sonra daha endişeli olabiliyor. Bana güven duymalarını isterdim. Hasta kabulünü yaptıktan sonra vizitini işinin ehli hemşirelerle yaptım. Bu da işimi çok kolaylaştırdı. Hastamız stabil ise plan program ne ise ona devam ederdik. Birçok önemli detaylarla bebeklerin hayatını kurtardık. Ben de bir anneyim. Mamanın bile aynı sıcaklıkta olmasına dikkat ediyordum. Bebek kaka yapmadı derlerdi, karnı sert derlerdi. 'Aman dikkat edelim bir sonraki beslenmeye' derdim. Bir yeni doğana agresif yaklaşmamak lazım. Anne karnındaki ortamını devam ettirmek gerekir. Kendimi geliştirmeye çalıştım. Yenidoğan ile ilgili yaptığım işleri size sabaha kadar anlatabilirim. Erken doğan bebeklerin ailesiyle herkesi empatiyi kurarak ama profesyonel çizgimi de bozmadan süreci yönettiğimi düşünüyorum. Herhangi bir mesai kavramım olmadı. Epikrizimi günlük yazardım. Hemşireye de ‘aman bir şeyi eksik olmasın’ derdim. Bunu yapmasaydım bu kadar başarılı olmazdım" dedi.
"İYİ BİR HEKİM"
Mahkeme başkanı sanığa, "Hastanede işletme var mıydı?" diye sordu. Sanık Yavuz bu soruya, "Bağcılar’da benim olduğum dönemde Fırat Sarı’yla bir anlaşma olmadı. Ben çocuk doktoru olduğum için böyle bir şeye ihtiyacım olmadı. Benden öncede olmadığını biliyorum. Fırat Sarı'nın iyi bir hekim olduğunu söylemekten çekinmiyorum" diye cevap verdi. Tapelerde geçen konuşmaları sorulan Yavuz, "Niye böyle bir konuşma yaptım bimiyorum" dedi.
15.28: "GÜNERHAN KENDİSİNİ DOKTOR OLARAK TANITIYORDU"
Ölen bebeklerin ailelerine başsağlığı dileyerek savunmasına başlayan tutuksuz sanık Batuhan Çetin, "Stajımı yaptıktan sonra Güney Hastanesi'nin yenidoğan yoğun bakım servisinde hemşire yardımcısı olarak çalışmaya başladım. Orada yapılan usulsüzlüklerden 20 yıldır orada çalışan hemşirelerin dahi bilgisi yok. Şikayet etmediklerine göre. İşletme olduğunu biliyordum. Ali Dirik işletiyor diye biliyorum. Yenidoğan servisine Dr. Oktay beyin geldiğini hiç görmedim. Sadece denetimlerde gelip kendisini gösterip giderdi. Ben işe yeni başladığım için sürekli doktor olması gerektiğini bilmiyordum. Hüseyin Günerhan kendisini Şeyhmus olarak tanıtırdı. Özel sektör olduğu için çalıştırabildikleri kadar çalıştırıyorlardı beni. Denetim gelmeden önce yönetimin haberi oluyordu. Bir kere denetim geldiğinde doktorla değil sadece sorumlu hemşire olan Hüseyin Günerhan ile iletişim kurdu. Neden öyle oldu bilemem" dedi.
"DR. RIZA 'YAŞAMIYORSA ÇEK FİŞİ' DEDİ BEN KALP MASAJI YAPTIM"
Kaya bebeğin ölümüne ilişkin konuşan Çetin, "Bebek gece doğmuştu. Bebeğin doğumuna da ölümüne de şahit oldum. Bebek doğduğunda hiçbir hekim müdahalede bulunmadı. Sadece Damla ilgilendi. Ertesi gün bebek çok kötü kanıyordu ve hemşire yardımcısı müdahale ediyordu. Bebeğin vefat ettiği gün üç hemşire vardı. Teslim aldığımızda çok soğuk olduğu için monitör bazen okumuyordu. Bebek düşük nabızla teslim edildi. Sorumluluğu ben hiçbir zaman kabul etmedim. Damla hanım giderken, 'ben çok yoruldum, bugün beni arama Rıza hocayla haberleş' dedmişti. O gün muhtemelen çok uğraştılar bebekle, akşama kadar hayatta tutmak için. Satürasyon sürekli alarm veriyordu. Dr. Rıza Keykubad'ın da haberi vardı bundan. Gece 3 gibi Rıza hocayı aradım, 'bebek kötü' diye, Rıza hoca, 'Bebek 500 gram zaten, kalp masajı yap, yaşamıyorsa da çek fişi gitsin' dedi. Ben de bir hemşire yardımcısı olarak vicdanımı rahatlatmak için, 'elimden geleni yaptım' diyebilmek için. Benim buraya tanık olarak getirilmem gerekirken, her şeye tanık oldum çünkü, sanık olarak buradayım. Ben kalp masajı yapmasam da zaten ölecek bir bebek ama ben şu an ihmali davranışla bebeğin ölümüne neden olmakla yargılanıyorum. Damla hanım, Rıza hocayı çocuk doktoru olarak tanıttı ama sonradan pratisyen hekim olduğunu öğrendim. Şeyhmus hoca bebeği hiç görmedi. Sadece kaşesini kullandıran bir doktor. Ben bebeğe 5-10 dakika kalp masajı yaptım. Bildiğim tecrübeli üç hemşire var. Bir hemşire hastaneyle kötü ayrılmış, gelip yardım edemez, Damla Atak 'beni arama' dedi, üstüm kendisi, bir kere aradım hat meşgul müydü tam hatırlamıyorum. Doğukan'ı aradım ben de" diye konuştu.
"YÖNETİM SUÇLU"
Sanık Batuhan Çetin, savunmasının devamında, "Yönetim suçludur. Beni niye orada bırakıyorlar. Damla Atak telefon konuşmalarında belli, 'bebek zaten ölecek' diyor. Beni niye orada bırakıyorlar. Kaya bebeğin vefat ettiği gün gelen denetimde, Müzeyyen hanım beni odasına çağırdı, küvezler hakkında sorular sordu, ertesi gün tekrar çağırdılar. Hastanenin avukatı, müdürü ve sorumlu hemşire Damla hanım da oradaydı. Beni tehdit eder şekilde, suçlar şekilde yargıladılar orada. 'Sen niye Doğukan'ı aradın, savcılıktan öğrendik' dediler. Hastane yönetimi, 'kim şikayet etmiş' derdine düşmüş. Ben bunların örgüt olduklarını bilmiyordum" dedi.
"KAMERALAR KESİNLİKLE ÇALIŞIYORDU"
Çetin, "Hilda Keykubad'ın kaşesi vardı. Ama biz kocası Rıza Keykubat ile konuşuyorduk. Hilda Keykubad ile konuşmamız yasaktı. Rıza Keykubad, bebek öldükten sonra da defalarca kez hastaneye geldi. Yoğun bakımda kamera vardı. Bir hemşire bacak bacak üstüne atsa Müzeyyen hanım arar, 'bacağını indir' derdi" dedi. Mahkeme başkanı, 'Kamera kayıtlarına ne oldu" diye sordu. Sanık, "Bilmiyorum kaybolmuş. Kaybolduğuna inanmıyorum. Kameraların kayıt yapmadığını söylüyorlar buna da inanmıyorum, kesinlikle çalışıyordu" dedi.
"YOLSUZLUK ORADA BAŞLADI"
Güney Hastanesi'nde sorumlu müdür olan tutuksuz sanık Dr. Ali Dirik, Medisense şirketini daha önce hiç duymadığını söyleyerek, "Fırat Sarı'yı da tanımam. Hemşire bulma konusunda sıkıntı çekiyorduk. Fırat Sarı'ya bir doktor aracılığı ile ulaşıldı. Danışmanlık hizmet adı altında tanışıldı" dedi.
Bir gün hastanedeyken boş ilaç kutuları gördüğünü söyleyen Dirik, "Hemşireleri çağırdım. Hemşirelere bu ilaçları uyguladınız mı dedim ‘hayır’ dediler. Kullanmadıklarından emin oldum. Fırat Sarı’yı aradım. 'Bunlar SGK'ye fatura edilmiyor' dedim. Yolsuzluk orada başladı. Dosyaları incelemeye başladım. Dosyalarda eksiklik vardı. Fırat Sarı’ya eksik dosyaları getirmesini söyledim. Birazını getirdi. İlaçları tarif etmesini söyledim. Tarif edemedi. Hastaneye geldi. Tartıştık. Bana 'savcı tanıdığım' var dedi. Ben de artık danışmanlık hizmeti almamaya karar verdim. Ben onların hemşirelerini çıkardım. Yenidoğan yoğun bakımını yeniden düzenlemem gerekti" diye konuştu.
"KİMSE O HASTANIN RİSKİNİ ALMAZDI"
Hemşire Damla Atak’ı sorumlu hemşire yaptığını söyleyen Ali Dirik, "Gündüz doktor Oktay Bey vardı. Şeyhmus beyin ayrılması için ihbar süresi vardı. Şeyhmus Bey'in istifasının olduğu gün başka bir doktorun girişini yaptım. Kaya bebekle ilgili, gece beni 'gebelik zehirlenmesi var' diye aradılar. Farklı yerleri aramışlardı. İstanbul’da yer bulunmaması imkansız. Ama o saatte kimse o hastanın riskini almazdı. Doktorlar korkuyor artık. Ben alırım dedim. Öğrendim ki 500 gram bebek doğmuş. Anne stabil gidiyor. İkinci günde Oktay Bey gündüz bebeğe baktı. Ben anneye bakarken anne biraz toplandı. Gidip sık sık bakıyorum. Damla’ya 'siz bebeğe ne yaptınız, ne ettiniz' dedim. Oktay bey de 'gerekeni yaptık' dedi. Anneyi taburcu ettik. Sabah 11 gibi denetleme ekibi geldi" dedi.
"FIRAT 'SAVCI TANIDIĞIM VAR SEN KİMSİN?' DEDİ"
Epikrizler'in SGK’ya bildirilmediği söyleyen Dirik, "Dosyaların eksik olduğunu gördüm. Fırat Sarı’yı hastaneye çağırdım. Hastane sahipleri, hastane yöneticisi ben Fırat Sarı ile konuştuk. Aramızda hararetli tartışma yaşandı. 'Bu ilaçları açıklayın' dediğimde açıklayamadı. Ben de başhekim olarak 'Fırat Sarı ile çalışmayalım' dedim. Fırat Sarı beni tehdit ederek, 'tanıdığım savcı var. Sen kimsin' dedi. Fırat Sarı’nın danışmanlığına bağlı gelen hemşireleri de işten çıkardım. Fırat ile hep tartışıyorduk. Ani denetim gelince kağıtta Büyükçekmece savcısı Yavuz Engin yazıyordu, o savcı onun arkadaşı olan savcı diye düşündüm. Gizli bir soruşturma olduğunu bilmiyordum. Ben de 'o savcıyı bulacağım' diyorum. O savcının savcı Yavuz Engin olduğunu bilmiyordum" dedi.
"BEBEK ÖLDÜĞÜNDE ŞEYHMUS OLSAYDI ŞİKAYET ETMEZLERDİ"
Sanık Ali Dirik, savunmasının devamında Kaya bebeğin ölümüne ilişkin, "Kaya bebeğin ölümünden bir gün önce Şeyhmus Çelik olsaydı şikayet etmezlerdi diye düşünüyorum. Şeyhmus Çelik, Fırat Sarı’nın referansıyla gelmişti. Ayrılacağını biliyordum. Ama doktor bulamıyordum. Kaya bebeğin öldüğü gece kimin nerede çalıştığını bilemem. Ben sadece erişkin yoğun bakıma girerdim. Acil bir durumda kimi arayacaklarını bilirlerdi. En kötü bana ulaşırlar. Şeyhmus bey danışmanlık şirketinden gelmişti. Birini bulmadan Şeyhmus’u gönderemezdim. Bulduğum gün gönderdim. Şeyhmus’un yasal sorumlukları vardı. Ben onun gelmeyeciğini tahmin ettiğim için Oktay Bey geldi. Şimdi anlıyorum ki Batuhan Çetin'i kendi oyunlarına alet etmişler. Bizim Batuhan’la bir sıkıntımız yoktu. Bir şey olduğunda aranması gereken Hilda Keykubad'tı. Eğer ki ona ulaşılmazsa eşinin aranması gerekirdi" dedi.
"FIRAT SARI BAŞHEKİMİ TEHDİT ETMEYE BAŞLADI"
Dolandırıcılık, örgüt üyeliği, ihmali davranışla kasten adam öldürme ve suç delillerini gizleme suçlarından yargılanan tutuksuz sanık Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu, "Güney Hastanesi'nin Yönetim Kurulu Başkanıyım. Doğum oranlarımız arttı. Doktor ihtiyacımız oldu. Doktor arayışımız oldu. Danışmanlık ücretlerine baktık. Anlaşamadık. Bir arkadaşımın önerisiyle Fırat beyi aradım. Kendisi hastaneye geldi. Konuştuk, bir çok hastaneye danışmanlık hizmeti verdiklerini söyledi. Ben neontologlarının da olduğunu öğrenince memnun oldum. Olumlu buldum. Sonra da Başhekim Ali Bey'de arayış içindeydi. Kendisini çağırıp danıştım. 'Böyle bir danışmanlık şirketi var, siz ne dersiniz' diye. Ali beyle de tanıştırdık kendilerini. Kabul ettik ve süreç başladı. Bir süre hemşire geldi, doktor geldi, geceleri sıkıntı olunca kendileri geldi. Bir süre böyle devam etti. Sıkıntılar olunca Ali bey geldi, 'danışmanlık şirketinde sıkıntılar var, uyardık bir de siz konuşun' dedi. Ben de Fırat beyi görüşmek için çağırdım. Fırat Beyle konuşmaya başladık ama Başhekimi tehdit etmeye, hakaret etmeye başladı. Başhekimimiz bağırdı, 'bir türlü ilacı izah edemiyorsun' diye. O da 'böyle bir şeyi kabul etmiyorum' dedi. Ben de 'tamam artık sizinle çalışmıyoruz' dedi. Fırat bey daha önce, 'merak etmeyin tanıdıklarım çok. Büyükçekmece'de savcı tanıdığım var' demişti. Olağanüstü denetimde de savcı Büyükçekmece'den gelince şikayeti onun yaptığını düşündüm. Akşam kendisini aradım, 'şikayeti sen yaptın değil mi?' diye sordum. Yoksa Büyükçekmece Başsavcılığı'ndan neden gelsinler" diye konuştu.
"İSPAT EDEMEDİĞİNİZDE ŞİKAYET EDEMİYORSUNUZ"
Danışmanlık sürecinde hastalardan şikayet almadığını söyleyen Yurtoğlu, "Ödemeler için Fırat Sarı hastaneye fatura kesiyordu. Ödemeyi Medisense şirketine yapıyorduk. Faturalarda çok para olmuyordu, 30-40 bin lira gibi rakamlardı. Fırat Sarı ile anlaşmayı bitirmemisin asıl nedeni ilaçlardı. SGK'nın ödemediği ilaçlardı. Ben sonrasında çok üzüldüm, arayıp 'sen yaptırdın' dediğim için. O yapmamış" dedi. İlaçlarla ilgili hastanede bir sorun olup olmadığını soran mahkeme başkanına, "İspat edemediğinizde şikayet de edemiyorsunuz" dedi. Sanık Yurtoğlu devamında ise Medisense şirketinden gelen tüm çalışanları ise tazminatlarını ödeyerek işten çıkardığını söyledi.
Fırat Sarı'ya, "İlgisizliğiniz yüzünden zarara uğradım" dediği konuşması sorulan sanık Yurtoğlu, "Başlarda iyidi ama sonra düzensiz gelmeye başladılar" diye yanıt verdi.
"BEBEK VEFAT ÖNCESİ DURUMDAYMIŞ"
Sanık Müzeyyen Yurtoğlu, "Ayın 16'sıydı, öğlen gibi geldim, hastanede karmaşa vardı. 'Olağanüstü denetim var' dediler. Akşam bebek ex olmuş. 'Neden böyle oldu' dedim. Esencan hastanesinde riskli bir gebeye devlet hastanesinde yer bulunamamış, doktor Ali bey aranmış, bizde yer varmış, o da kabul etmiş. Hatta ambulansta bulunamamış, bizim hastanemizin ambulansı getirmiş. Bebek 500 gram doğmuş, vefat öncesi durumdaymış" dedi.
"ORTAOKUL MEZUNUYUM"
Ne mezunu olduğu sorulan sanık, "Ortaokul mezunuyum. Almanya'da çalıştım. Sigortam devam etsin diye bir tıp merkezinde çalışmaya başladım" dedi. "Fırat beyden sonra ben kimseyle anlaşmadım" diyen Yurtoğlu, "O dönem hastaneye gitmiyordum, gittiğimde de başhekim Ali Dirik söyledi. Fırat Sarı'dan sonraki anlaşmayı o yapmış" dedi. Kamera kayıtlarına ilişkin ise, "Benim böyle bir talimatım olamaz. Saklanması gibi bir durumdan haberim yok. Ben mecburi olarak kamerayı koymuştum. Emniyet koymamızı söylemişti" dedi.
"VİCDANLI BİR İNSANIM"
"Yoğun bakımı depoya çevirmişler" konuşması sorulan sanık, "Onu sinirden söyledim. Refah bir yoğun bakımdı. Ben hiçbir cihazı almamazlık etmem. Ben vicdanlı biriyim. Ben orada beş kere ameliyat oldum" dedi. Mahkeme başkanı, "Vicdanlıyım dediniz. Bu olaylardan sonra Ali beye 'bu olayı araştır' dediniz mi?" sorusuna, "Keşke bu hastayı almasaydınız denildi ama ben hiçbir doktora müdahale etmem" dedi.
Mahkeme başkanının, Hasan Basri Gök ile Hakan Doğukan Taşçı arasında geçen bir konuşmayı sorması üzerine sanık Yurtoğlu, "Biraz siyasiyim, söyleyeyim mi? 17 sene MHP Bakırköy İl Yönetim kurulunu yaptım. Bu yüzdendir" dedi.
"SGK'YI DOLANDIRMA AMACIM OLAMAZ"
Müzeyyen Yurtoğlu, mahkeme başkanının sorusuna, "SGK'yı zarara uğratmak gibi bir çabam olamaz. Çünkü yenidoğan yoğun bakımı öyle çok getirisi olan bir birim değil" diye yanıt verdi. "Bakın bebek yoğun bakımı depoya çevirmiş herif. İşleteceğim diye aldı, ne bir karıştırıcı var ne bir şey" konuşmasını hatırlatarak, "Daha önce denetime inmiş miydiniz" diye soran üye hakime, "Denetim olunca onu öfkeden Fırat beye söylemiştim. Onun dışında gördüğüm bir eksiklik üzerine söylemedim" diye yanıt verdi. Savcının sorusuna cevap veren sanık Yurtoğlu, "Gıyasettin Mert, hastanemizde Şiyar diye biri vardı onun yanına gelirdi. O zaman görürdüm onu" dedi.
"İLAÇ ÇALDI MI BİLMİYORUM"
Sanık Hüseyin Günerhan'ın avukatı sanığa, "Hüseyin Günerhan ile samimi olduğunu belirtmiştiniz. Hüseyin'in herhangi bir ilaç çaldığına şahit oldunuz mu?" diye sordu. Yurtoğlu'nun avukatı soruya itiraz etti. Başkan, sorunun ilaç kısmının sorulmasına karar verdi. Yurtoğlu, "İlaç çaldı mı bilmiyorum" diye yanıt verdi.
DURUŞMA YARIN 10'UNCU GÜNÜNDE DEVAM EDECEK
Çapraz sorgu ve sanık Yurtoğlu'nun avukatlarının savunmasının ardından, duruşmaya yarın saat 09.30'da devam edilmek üzere ara verildi. Geride kalan dokuz günde tutuklu 22 sanık ile birlikte toplamda 40 sanık savunma yaptı. Yarın, duruşmanın 10'uncu gününde geriye kalan 7 tutuksuz sanığın savunmaları alınacak.