‘Yangın yerden çıkar, yerden söndürülür’

Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi, Yüksek Orman Mühendisi Prof. Dr. Ali Kavgacı, son yangınlarda havadan müdahale konusundaki tartışmalar için “Havadan söndürme araçlarına çok büyük bir güç atfediliyor. Yangın yerden başlar yangın söndürülür” diyerek, hava yangın araçlarına yapılan yatırımın tartışıldığı kadar yerden söndürme ekiplerine yapılan yatırımın da önemsenmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Ece Güneş

Yurdun pek çok bölgesinde, özellikle İzmir’de çıkan ve kente sokulan orman yangınlarının söndürülmesinde havadan müdahalenin yeterli olup olmadığı tartışma gündeminin ilk maddesiydi. 

Profesör Ali Kavgacı, temmuz ayı sonunda Cumhuriyet’e verdiği röportajda kuraklık ve hava koşulları nedeniyle riski yüksek gelen bir yangın sezonuna girdiğimize işaret etmiş, orman yangınlarının da kent yangınlarına dönüşme ihtimalinin çok yüksek olduğuna dikkat çekmişti. 

Kavgacı, uyarıya rağmen önlenemeyen yangınların söndürülmesi konusunda yer ekip ve araçlarının hava ekip ve araçları kadar önemli olduğunu vurgulayarak, orman yangınları büyüdüğünde, gözlerin gökyüzüne dikilip büyük bir kütle suyu yangının üzerine boşaltacak hava araçlarının arandığını, ancak hava araçlarına gereğinden fazla bir güç atfedildiğini, bunun da yukarıdan gelen büyük miktarda suyun büyük orman yangılarını hemen söndüreceği yanlış kanısına dayandığını söylüyor. 

Kavgacı, 2021 yılından sonra orman söndürmede hava filosunun 3 kat büyütüldüğünü ancak yine de büyük yangınların söndürülemediğini, çünkü büyük yangınların doğrudan havadan söndürülmediğini belirtiyor. 

Kavgacı, hava müdahalesini, yangının insanın hemen karadan ulaşamayacağı sert coğrafyalara ulaşmada,  yangının gözetlenmesi ve denetlenmesinde ve yangın ilerlerken ileriye fırlatıp çıkarttığı spot yangınlara müdahalede etkili olduğunun altını çizdikten sonra, “ormanda yangın yerden çıkar yerden söndürülür” hatırlatmasını yapıyor. 

YANGINLA MÜCADELEYE İNSAN LAZIM

Son dönemlerde hava müdahalesine atfedilen aşırı önemin yer ekiplerinin motivasyonunu bozabileceği uyarısını yapan Kavgacı, “Maalesef bu büyük orman yangınları ile hava ekip araçlarına çok yüklenilirken, yer ekip ve araçlarına gerekli özeni göstermiyoruz. Hava araçlarına yüklenirken farkında olmadan yer ekiplerinin motivasyonlarında düşme oluşuyor. Baktığımızda yangın ile mücadelede.  3 gündür orman yangınları ile mücadele ediyoruz. Aynı noktada mücadele eden çalışanlar var. Bir vardiya sistemi yok. İş güvenliği açısından bir vardiya sistemi olmalı. 3 farklı vardiya olmalı. Yangın ile mücadele kişi sayısını en az iki üç kat arttırmamız gerekiyor. Orman Genel Müdürlüğü kadroları zenginleştirmeli.

ARAZÖZ VAR, EKİPMAN VAR, İNSAN YOK

Kavgacı, orman yangınlarına müdahalede önemli bir araç olan arazözlerde bugün pek çok yerde sadece iki personelin çalıştığına işaret ederek,  “Bir arazözle bir buçuk kilometre hortum seriliyor, aynı kişinin hortum sermesi, bunu günlerce yapması ve su basması çok yorucu. Personel sayısının arttırılması büyük yangınların söndürülmesinde çok önemli aydın bozdoğan ilçesinde Nazilli Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı. 30 gündür her gün yanıyor. Aynı işçiler 30 gündür orada. Tükenmiş bir ekipten bahsediyoruz. Bu kişilerin özlük haklarının düzenlenmesi ve çalışma saatlerinin vardiyalı olması gerekiyor” diyor.

YETERLİ PERSONEL YOK

Tam bu noktada  Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş’a Türkiye’de neden vardiyalı sistem uygulanmıyor diye sorduğumuzda aldığımız cevap  “Türkiye’de şu an toplam 7 bin işçi var, vardiya sistemi için en az 50 bin işçi olmalı. Yangın işçileri eğitimli ve hazır kıta beklemeli. Burada o işçileri yangın yoksa üretimde, başka ağır işlerde kullanıyor, bir yangın ihbarı geliyor,  posası çıkmış, günlerce yangında kalıyor.  O vardiya sistemi Yunanistan’da var. Yemek ve konteyner ile dinlenme yeri var. Arazide 4 saat çalışıyor, geliyor yemeğini yiyor, dinleniyor o arada diğer ekip gidiyor. 250 derece ısının karşısında durmak kolay değildir” oluyor. Durmuş, yangın ile mücadele ekiplerinin giydikleri elbiselerinin polyester yani yanıcı maddeden yapıldığını ve oksijen maskesinin dahi olmadığını belirtiyor. 

ORMANCININ YANGINDA ATEŞ YAKTIĞINI GÖRÜRSENİZ ŞAŞIRMAYIN

Geleneksel ve sosyal medyada yangın söndürme çalışmaları sırasında,  ekiplerin ormanı yaktığını görüp şaşıran ve tepki gösteren vatandaşlara ise Kavgacı şu uyarıyı yapıyor  “Bir taraftan ateş gelirken ateş yakıyorsunuz. Bu karşı ateş uygulaması. Tüm dünyada yangınla mücadelede kullanılır. Orman yangınları çok büyüyüp enerjisini aldığında doğrudan alevle mücadele etmek gerçekten kolay değil. Şehirde değilsiniz, dağın başında engebeli arazidesiniz. Arazinin ilerleme hattında, belirli şeritlerde havanın ve yangının izin vermesi ölçüsünde ateşle yangın karşılaştırılır. Yangının zaten yanacağı bitki örtüsü ortadan kaldırılır ve yangın söndürülür. Tüm dünyada gelişmiş ülkelerde kullanılan bir yöntemdir.  Şaşırmaya, korkmaya gerek yoktur”

REVİZE ETMESİ GEREKİYOR

Orman yangınlarının kent yangınlarına dönüşme riskinin her geçen gün kentlerin yayılması nedeniyle daha da arttırdığının altını çizen Kavgacı, “Orman yangınlarını söndürmekle mükellef olan 180 yılı aşan tecrübesi ile orman genel müdürlüğüdür. Ormanlarda yangını hızlı bir şekilde söndürüyor. Yılda iki binden fazla yangın çıkıyor, biz bunun 50 veya 60’ını konuşuyoruz. Orman yangınlarının şehre ilerlemesi noktasında Karşıyaka’da gördük, bir gün daha rüzgârlı hava ilerlese, büyük bir cephede bir felaketle karşı karşıya kalırdık ve ona değil İzmir Büyükşehir Belediyesi, diğer belediyeler de gelse söndüremezdi.  Belediye ekipleri böyle bir kent yangını söndürmek için yeterli mi diye sorarsak, tek bir noktadan nüfuz ederse söndürebilirler ama iki üç kilometreden ilerlediğini düşünürsek ki orman yangını böyle gelir ve atlaya atlaya gelir orman yangını, taşkın etkisi diyoruz buna, ince yanıcı maddelerin taşınmasıyla farklı noktalara sıçraması söz konusu oluyor, belediyenin bu yangınları bertaraf etmesi mümkün değil.  O nedenle böyle bir senaryo için ne yapılacağı konusunda yeni bir düzenlemeye güncellemeye ihtiyaç olduğu görülüyor. Belediyelerin altyapılarının bu riske karşılık kendilerini revize etmesi gerekiyor.