“Ve Şimdi İyi Haberler” sergisi, Pera Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor
Annette ve Peter Nobel Koleksiyonu’ndan 164 sanatçının 300’e yakın resim, fotoğraf, kolaj, desen, yerleştirme ve video çalışmalarının örneklerini barındıran “Ve Şimdi İyi Haberler” sergisi, 7 Ağustos’a kadar Pera Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.
Aysu Uzer“Ve Şimdi İyi Haberler” sergisi, Annette ve Peter Nobel Koleksiyonu’ndan 164 sanatçının 300’e yakın çalışmasını sergiliyor. Bu sanatçılar arasında Andy Warhol, Andreas Gursky, Alberto Giacometti, Aleksandr Rodchenko, Jenny Holzer, Bedri Baykam, Barbara Kruger, Christo, David Hockney, Dennis Hopper, Elmgreen & Dragset, Fernand Légér, Georges Braque, Henri Cartier-Bresson, Joseph Beuys, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Le Corbusier, Malevich, Man Ray, Mayakovski gibi sanat dünyası için önemli isimler bulunuyor. “Ve Şimdi İyi Haberler” sergisi, 7 Ağustos’a kadar Pera Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.
“Ve Şimdi İyi Haberler” sergisi, ilk olarak gazetenin başlangıç noktasının boş bir kağıt olduğunu belirtiyor. Bu boş alan, gazetenin olduğu kadar sanatın da başlangıç noktasını sembolize ediyor. Bu boşluk hissi hem onu doldurmaya iten bir yaratım arzusunu hem de boşluk korkusunu tetikliyor. S. James Beer’in “Burada Görülecek Hiçbir Ş
ey Yok” (2016) ile Rafael Grassi’nin “Tabula Rasa III” (2017) isimli yapıtları doğrudan “Boş Bir Levha” teorisiyle bağ kuruyor.
Stephen James Beer Rafael Grassi
Burada Görülecek Hiçbir S¸ey Yok, 2016 Tabula Rasa III, 2017
John Locke’un “Tabula Rasa” teorisine göre, insan aklının doğuştan sahip olduğu bir bilgi yoktur, tüm bilgiler deneyimler yoluyla kazanılır ve evrensel olarak kabul edilecek (genel geçer) doğuştan gelen bir yasa söz konusu değildir; bilgi, kişinin kendi algıları ve deneyimleriyle üretilir. Bu bağlamda bilgi, tecrübelerin oluşturduğu bir son ürün, deneyimlenen olay üzerine -bir olgu olarak- metin ve bilgi üreten gazete haberinin özelliklerini taşır. Ancak gazete haberinin sunduğu bilginin manipüle edildiği bir senaryoda bilginin temel aldığı gerçeğin de manipüle edildiği görülür. Böylece gazete, konumlanışı ve etkisi altında olduğu güç değişimi gösterdikçe gerçeği çarpıtabilen, manipüle eden ve dönüştüren bir aygıta dönüşür. Deneyimin kendisinin manipüle edildiği bu yeni gerçeklik, dünyayı yeniden kurar.
Günther Uecker
Yazmanın Sessizliğine, 1994
Ortaya çıktığı dönemde ucuz üretim maliyetleri sayesinde hızla yayılan gazeteler, sadece metinlerden oluşuyordu. Bu metinlerde haber ilişkisi kesintisiz ve doğrudandı. Metin çarpıtıldığında manipülasyon basitçe yaratılmış oluyordu. Ancak fotoğrafın yaygınlaşması ve dergilerin görsel iletişim dilini temelden değiştirmesi, haber ile metin arasında kurulan ilişkinin de doğrudan etkilenmesine sebep oldu. Artık metin çarpıtılsa ve manipüle edilse dahi başkasının gerçekliğini olduğu gibi görmek mümkündü. Metnin gücünü kıran bu gelişme, kitle iletişim araçlarının popülerliğinin artmasına ve bireyle sınırlı kalan gerçekliğin kitleye yayılmasına olanak sağladı. Fotoğraf kullanımının henüz yaygınlaşmadığı, bilgi aktarım biçimi olarak yalnızca kelimelerin kullanıldığı döneme atfedilen Günther Ueck’in “Yazının Sessizliğine” isimli çalışması ise gazete sayfalarını duvara çiviliyor.
Trevor Guthrie
Fox Haber (Amigolara Karşı Savaş), 2007
Mussolini tarafından üretilen “totaliterizm” kavramı, 20.yy’ın ikinci yarısında kitle iletişim araçlarını kullanarak güç kazandı. Totaliter rejimler, medyayı tekelleştirmek üzerinden tanımlanan formuyla gazeteleri kontrol altına aldı, uyguladıkları sistematik propaganda sayesinde güçlerini perçinledi ve bu döngü süreklilik kazandı. SSCB Komünist Partisi’nin “Gerçek” anlamına gelen Pravda gazetesi ile Nazilerin “gerçek için mücadele eden haftalık gazete” sloganına sahip yayını, kitle iletişim araçlarının manipülatif gücünü gösteriyordu. Ancak her baskılama örneğinde görüldüğü gibi bu dönem de karşıtını besledi ve özellikle Bolşevik Devrimi ile birlikte daha adil ve barışçıl bir dünya isteği global bir güç kazandı. Bu dönemde, önemli bir devrim destekçisi olan Mayakovski de hem söylemleri hem sanatsal üretimiyle barışçıl ideolojisini savundu. Kapitalist Batı, bir tüketici toplum olarak sanat eserlerinde sonuna kadar eleştirilirdi. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla tüm dünyayı etkisi altına alan kapitalist kültür, basının önceliğini değiştirdi. Basın, artık egemen olan ekonomik kaygıların kontrolü altındaydı. Pazarlanabilecek şeylerin ön plana yerleştiği bu yeni dünya düzeninde, artık politik baskılardan bağımsız “gerçek olan” haber pazarlanabilecek bir ürüne dönüştü. Bu “özgürleşme” hali, FOX’un 1997 yılında sloganı olan “Biz haber verelim. Siz karar verin” cümlesi ile bir dönemi etkiledi.
Superflex
Kopyalıyorum Öyleyse Varım, 2011
Fransız filozof Rene Descartes’ın, “Düşünüyorum, öyleyse varım” olarak özetlenen kapsamlı teorisinde yola çıkış amacı, kendi ontolojik varlığını akıl yolu ile temellendirebilmekti. Uzun bir düşünsel yolculuğun ardından Descartes, fiziki varoluşu da tüm ihtimalleriyle sorguladıktan sonra irdelediği her şey üzerinde kuşkuya düştü. Şüphecilik olarak geçen bu akımda Descartes, varlığından kuşku duymayacağı bir kesin bilgiye ulaşamadı: Kendisi dışında. Sistematik bir sorgulamaya girişen Descartes, bu sorgulamanın sonunda yalnızca kendisinin bu sorgulamayı gerçekleştirdiğinden; dolayısıyla bu eylemin gerçekleştiğinden, böylece eylemi gerçekleştiren fail olarak da kendi gerçekliğinden kuşku duymamaya ulaştı.
Barbara Kruger, ABD’li kavramsal kolaj sanatçısı, 1987 tarihinde, Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım” cümlesini bir kapitalist toplum eleştirisine dönüştürdü: “Alışveriş yapıyorum, öyleyse varım.” Kendi varoluşunu düşünme becerisi üzerinden tanımlayan Descartes’ın ardından kendisini tüketme eylemi ile tanımlamaya giden keskin dönüş aslında toplumun dönüşümünün bir yansıması gibi okunabilir. 1993 yılında Jakob Fenger, Rasmus Nielsen ve Bjørnstjerne Christiansen tarafından kurulan bir Danimarkalı sanatçı grubu olan Superflex ise 2011 yılında Kruger’ın kolaj çalışmasını bir adım öteye taşıyor ve bir sanat eleştirisine dönüştürüyor: “Kopyalıyorum, öyleyse varım.” Fikri mülkiyet düşüncesine başkaldıran bir sanat yapıtı olarak “Kopyalıyorum, öyleyse varım”, telif hakları yasalarını, tüketim karşıtı bir alt metin ile eleştiriyor ve Descartes’ın kendisini tanımladığı noktaya dönecek olursak; kendisini kopyaladığı şey ile eşitliyor, varoluşuna ontolojik bir temel buluyor.
Christoph Doswald’ın küratörlüğünü üstlendiği totaliter sistemlerin kitle iletişim araçları üzerindeki etkisini konu alan sergi “Ve Şimdi İyi Haberler”, Annette ve Peter Nobel’in “Press Art” (Basın Sanatı) isimli koleksiyonlarından seçilmiş 300’den fazla eser ile Pera Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor. İçlerinde ünlü ressam Bedri Baykam’ın çalışmaları da olan serginin girişi her çarşamba öğrenciler için ücretsiz. Eserleri yakından incelemek isteyen yurttaşlar, her cuma 18:00 ile 22:00 saatleri arasında Pera Müzesi’ndeki sergiyi ücretsiz olarak görebilir.