Uzmanlar ve siyasiler anlattı: Rantın merkezinde dönen 'ahbap çavuş' ilişkisi
Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremlerin ardından enkaza dönen binalarda can kaybı günbegün artıyor. Deprem yönetmeliğine uygun olmayıp, kâğıt gibi yere serilen binalar geride birçok soru işareti bırakırken cumhuriyet.com.tr’nin yeni nesil hikâye anlatıcılığı stüdyosu Cumhuriyet360, alanında uzman isimler ve çeşitli partilerden siyasilerle rant ekonomisi üzerine kurulu siyasetçi-müteahhit ilişkisini ele aldı.
Kardelen İnceTürkiye’yi derinden sarsan ve 10 ili etkileyen 'ikiz' depremlerden sonra, müteahhitler ülkesi Türkiye’de parti fark etmeksizin dönen ahbap çavuş ilişkilerinin geldiği boyut enkazın tablosuyla bir kez daha ortaya çıktı.
Türkiye genelinde müteahhit sayısı farklı kaynaklardan edinilen bilgiler doğrultusunda en az 330 bin olarak kayda geçerken 83 milyon nüfusa sahip Almanya’da ise bu oran sadece 3 bin 800. Tüm Avrupa’daki müteahhit sayısının da yaklaşık 25 bin olduğu biliniyor.
Deprem sonrasında denetimsizlik ve imar afları gündeme gelirken 'Yaşananların sorumluları kim' sorusu da yanıt arıyor.
'İNŞAAT RANTINA DAYALI İKTİDAR'
Müteahhitler ülkesi olarak nitelendirilen Türkiye’deki rant zincirine dair konuştuğumuz ilk isim, geçen hafta deprem eleştirileri nedeniyle gözaltına alınan Siyaset bilimci Özgün Emre Koç, sisteme yönelik eleştirilerini şu sözlerle ifade etti:
‘’Türkiye geneline nüfuz etmiş olan müteahhit ve siyasilerin ahbap çavuş ilişkisi var. Son yirmi yılda tüm ekonomi inşaat sektöründen dönüyor ve bu döngü siyaseti de finanse ediyor. Bizdeki inşaat sektörü tamamen kuralsız, kanunsuz bir sektör. Tam da zamanın ruhuna uygun. Türkiye 50’lerden itibaren köyden kente göç almaya başladı. Bu yoğun patlama ve demografik dönüşüm barınma ihtiyacı ile müteahhitlerin güçlenmeye başlamasını sağladı. İmar afları, rant ekonomisi, ihaleler de yeni bir burjuva ve rant ekonomisini doğurdu. Özellikle İstanbul’un bu kadar büyütülmesi, rant ekonomisinin getirilerinden dolayıdır. Şu anda Türkiye inşaat rantına dayalı bir iktidar var. Bir depremle gördük ki üretime dayalı olmayan bu sermeye, bir depremle tamamen ortadan kalkabiliyor.’’
'PARTİ İÇİ DEMOKRASİ' VURGUSU
İstanbul Topkapı Üni. Öğretim Üyesi, Sosyolog Zeynep Banu Dalaman ise konuya ilişkin, ‘’Türkiye’de maalesef siyasi amaçlı imar afları, en büyük sorunlardan bir tanesi. Türkiye’de demokrasi kültürü olmadığından dolayı bu rant ağı ve eş-dost kayırma işi devam edecek. Türkiye’de herkes müteahhit olabilir, bunun için hiçbir vasfa ihtiyaç yok. Siyasetçi de bir tanıdığı varsa müteahhitler iyi bir rant elde ediyor. Bu rant zincirine dahil olan siyasi partiler, bu zincirden bir an önce çıkmalı. En önemlisi de parti içi demokrasi gelmedi. İtalya’da evinizde bir çivi dahi oynatsanız, Adalet Bakanlığı denetliyor. Bizde de bu işlerin gerekli mekanizma ile Adalet Bakanlığı’na bağlanması lazım. Yoksa bu nepotizm, ahbap çavuş ilişkisi sürüp gidecek’’ sözlerini sarf etti.
'BU UTANÇ TÜRKİYE'YE YETER'
Sistemin işlevsizliğine dikkat çeken CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır da ‘’Bu binaları yapan müteahhitlerin yanından sistemin de tutuklanması lazım. 21 yılda deprem vergilerini harcamaktan, imar affı çıkarmaktan başka ne yapıldı? Bu sistemi sorgulamadığımız sürece hiçbir doğru adım atılamaz. Bugün iki tane istifa var var; iki kanaldan spiker istifa etti. Bu utanç tüm Türkiye’ye yeter!'’ dedi.
'NEDEN BU KADAR AHLAKSIZ VE PARA DÜŞKÜNÜSÜNÜZ?'
Geçmişte verilen kararlara denetimsizliğin önünün nasıl açıldığını anlatan TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, konuya ilişkin şu sözleri söyledi:
‘’Bugün ‘devlet nerede’ diye sorarken insanlar haklı bir talebi dile getiriyor. Deprem geniş bir alana yayılmış olabilir ama devlet zaten bunun için var. Senin hiç mi eylem planın yok? Öte yandan bu binalar yapılırken parti fark etmeksizin yerel yönetimlerin de onayı vardı. Öldüren binaların sorumluları, zaten bu noktada ortaya çıkıyor. Burada sadece müteahhitler suçlu değil. Bizzat Antakya’da gördüğüm manzarada binalar çökmemişti, direkt yıkılmıştı. Burada kabaca zemin etüdü yapılmadığı ve zemin yapı ilişkisinin mevcut binalarda uygun olmadığı açık. Bu denetimleri kim yaptı? Betonun ve rantın önünde engel olabilecek tüm kurumlar ortadan kaldırılarak, usulsüzlüklerin önü açıldı. Bugün denetimsizliğin önünü açan budur. 2013’te TMMOB’un (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) yetkileri elinden alındı. Bu kanun tasarısının altında imzası olan herkes suçludur. O tasarıya imza atanlara sormak lazım: Neden bu kadar ahlaksız ve para düşkünüsünüz?
Rüşvetin ve parayla iş yaptırma ahlaksızlığının bu kadar yaygın olduğu bu ülkede bu deprem, parayı verenin istediği belgeyi aldığını gösterdi. Burada yerel yönetimler, müteahhitler, merkezi yönetimdeki politikacılar, kurumları ortadan kaldıran iktidar suçlu. Bu acıyı milada dönüştürmemiz lazım. Sadece müteahhit tutuklayarak bu iş olmaz.’’
'AFFEDİLEN BİNALAR, MEZAR OLDU'
2018 yılında torba yasa görüşmelerinde imar affına ret oyu veren 5 milletvekilinden biri olan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, ‘’Türkiye’de bir yolsuzluk çarkı var. Bu çarkın ana unsuru rant ekonomisi ve trilyonlarca lira rant paylaşılıyor. Bu sistem insanı ve doğayı yok sayıyor. İktidardaki AKP’nin anlayışı buralarda hep imar artışı ve rant paylaşımıydı. Biz, imar affına oy kaybetme pahasına hep karşı çıktık. Bu imar aflarıyla resmen doğayla inatlaşıldı. Hatay’da, Adıyaman’da, Gaziantep’te affedilen binalar, bugün yurttaşlara mezar oldu. Artık kaynakları seferber etmeliyiz ama halkın, yoksulların parası olan Merkez Bankası’nın kaynaklarıyla değil, yaratılan bir trilyonluk rantı paylaşanların parasıyla yapmalıyız’’ şeklinde konuştu.
*Türkiye’nin son ve en büyük imar affı yasası olan 2018’deki İmar Affı oylamasına meclisteki toplam 537 milletvekilinden 223’ü katıldı. 5 milletvekili imar affına ret oyu verirken, 217 milletvekili de kabul oyu verdi. Ret oylarının tamamı HDP’li milletvekillerinden geldi.
'ÜÇ SORUMLU VAR'
DEVA Partisi Yerel Yönetimler ve Şehircilik Politikaları Başkanı Cem Avşar ise konu üzerine yaptığı değerlendirmede şu sözleri sarf etti:
‘’Rant ekonomisi ve yüksek imar planları, Türkiye’de geçmişte de sinyal veren ciddi bir problem. Bu ruhsatlar ve imar planlarının yenilenmesinde belediye meclis üyelerinin yeterince teknik bilgiye sahip olmaması hususu var. İkinci konuda burada siyasetin göz ettiği üstü kapalı bir rant meselesi var. Bunun denetimini yapan iki kurum var; ruhsatlandırma konusunda yerel yönetimler, denetim konusunda ise Çevre Şehircilik Bakanlığı. Bu sistemde büyük bir aksaklık var. Bugünkü tabloda üç sorumlu var; müteahhitler, yerel yönetimler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Hangisi daha az daha çok suçlu ilerleyen günlerde göreceğiz.’’